Rusya-İran İlişkilerinde Nükleer Çatlak


Rusya-İran İlişkilerinde Nükleer Çatlak

Rusya’nın İran nükleer çalışmalarına yönelik son zamanlarda istikrarla sürdürdüğü eleştirel/karşıt tutumu Tahran’ı şaşkına çevirmiştir. İranlılar, Ruslara son kertede güvenemeyeceklerinin farkındaydılar, ancak, bu şekilde sert, açık ve sürelilik gös
 

Bu yeni durum, İranlılar açısından nükleer diplomasilerinde hesaplarını yeniden yapmaları gerektiği farklı bir sürecin doğduğu anlamına gelmektedir. Rusların tavır değişikliği İranlıların işini zorlaştırmış ve gelişmelerin onların lehine döneceği umutlarını azaltmıştır.

Esasen İran, "kuzey komşusu Rusya'dan" yakın tarihi boyunca hep korkmuştur. Korkunun temelinde Rusların "sıcak denizlere inme" arzusuyla İran topraklarını işgal etme endişesi yatar. İran'ın tarihi korkuları; bir taraftan SSCB'nin dağılmasıyla Rusya'nın küçülmesi ve İran ile kara sınırının ortadan kalkması, diğer taraftan da, SSCB'nin çöküşü ile komünizmin ideolojik bir tehdit olmaktan çıkmasıyla hafiflemiştir. Söz konusu gelişmeler, İran için Rusya ile ortak yarara dayalı bir eşitler ilişkisi kurma umudunu yaratmıştır. Geçen süre zarfında ise, ilişkilerin genelde Rusya'nın lehine gelişmesi, Tahran'ın bu yeni ilişki modeli hayalini suya düşürmüştür. Bu gerçek, İran yönetiminde Rusya karşıtı üstü kapalı bir öfke birikimine neden olmuştur.

İran-Rusya ilişkisi her iki ülkenin bölgesel ve küresel ortak çıkar ve tehdit algılamaları çerçevesinde şekillenmiştir. Her iki ülke de Orta Asya ve Kafkasya'da ortak jeopolitik kaygılara sahiptir. Her iki ülke de, sınırları içinde yoğun bir Türk nüfusunu barındırması nedeniyle, Kafkasya ve Orta Asya bölgesinde Türk milliyetçiliğini potansiyel bir tehdit olarak görmekteler. Söz konusu kaygının; İran, Rusya ve Ermenistan arasındaki ilişkinin biçimlenmesinde en temel nedenlerden biri olduğunu söyleyebiliriz. Bu bölgesel jeopolitik kaygıyla birlikte, her iki ülke de fiili olarak tek kutuplu küresel sistemden zarar görmekte ve dolayısıyla ABD hegemonyasına karşı çıkmaktadırlar.

Bu çerçevede, İran'ın Washington karşısında gösterdiği direnç, Orta Doğu, Kafkasya ve Orta Asya'da ABD'nin işini zorlaştırmakta, onun oyun alanını daraltma ve dolayısıyla hem bölgesel hem de küresel bağlamda Rusya'ya manevra alanı doğurmaktadır. Tahran'ın Orta Asya ve Kafkasya'da "Rusya merkezli" bir dış politika üretmesi bir taraftan Moskova'nın bölgesel gücünü pekiştirmekte diğer taraftan ABD'nin o bölgede güçlenmesini zorlaştırmaktadır. ABD'nin etkisi altında olan bir İran'ın ise, Rusya'nın Orta Asya ve Kafkasya'daki çıkarlarını tehdit edeceği açıktır. Rusya ayrıca, İran'ın nükleer meselesini ABD ile "pazarlık" konusu yapmaktadır. Zira ABD'nin Rusya'nın desteğine olan ihtiyacı açıktır. İran nükleer gerginliğinin, Rusya'nın bölgesel ve küresel pozisyonunu tahkim etmesinde de önemli rol oynadığını söyleyebiliriz. Dahası, Rusya İran'ın nükleer çalışmalarından önemli ölçüde ekonomik fayda sağlamaktadır. Moskova'nın petrol fiyatlarını yüksek tutan bu kriz sürecinden ekonomik açıdan faydalandığını da söyleyebiliriz.

İşte bu tarihsel kaygılar ve yeni bölgesel ve küresel çıkarlar açısından, İran'da Rusya konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Bazıları tarihi olayları göstererek Rusya'yı "düşman" olarak göstermekte, bazıları Rusya-Batı arasındaki gerginliğe işaret ederek "stratejik ortak" tanımlaması yapmaktadır. Bazıları ise ortak ve farklı çıkarları beraber düşünerek ilişkilerin "iyi" kavramı ile adlandırılmasını doğru bulmaktadır. İranlılar, Rusya'ya stratejik müttefik gözüyle bakmaktan imtina etseler de, beklentilerinin daha yüksek olduğu çok açıktır. Bu beklenti özellikle de Ahmedinejad'ın da aralarında olduğu Amerikan karşıtı genç muhafazakâr kuşakta çok güçlü idi. Nitekim Ahmedinejad sonrası İran dış politikasında Rusya'nın öneminin daha da artması söz konusu olmuştu. "Doğuya dönük politika" olarak adlandırılan bu olgu ABD ve AB karşısında direnebilmek için Rusya, Çin ve Hindistan'ı kapsayacak bir stratejik tutum geliştirilmesi anlamına gelir. "Bu ülkelere yaslanarak Batı'ya direnilebilir ve nükleer diplomaside Batılıların iradesi kırılabilir" düşüncesi ortaya çıkmıştır. Ancak bu süreçte İran dosyasının UAEK'den BM Güvenlik Konseyi'ne gitmesi ve yaptırım kararlarının çıkması, Rusya tarafından Buşehr nükleer santraline yakıt vermeyi ertelenmesi ve S–300 füzelerinin kaderinin belirsizliği İran'ı ciddi bir hayal kırıklığına uğratmıştır. İran böylece, Rusya'ya ne kadar güvenebileceğini ve Rusya'nın kendisini ne kadar koruyabileceğini daha iyi anlamıştır. Nitekim bazı İran yetkilileri birçok defa "biz zaten Rusya'ya güvenmiyorduk" mealinde açıklamalarda bulunmuşlardır.

İran-Rusya ilişkilerini yorumlayanlar genellikle iki ülke arasındaki çıkar farklılıklarını göz ardı ediyorlar. Oysa bu iki ülke arasında ciddi çıkar farklılıkları mevcut. Rusya İran'ın dini kimliğinden ve yayılma ihtimalinden kuşkulanmaktadır. İran fiili olarak Rusya'nın yakın çevresinde devrim ihraç politikasından kaçınsa da, Rusya tarafında potansiyel bir kuşku her zaman varolmuştur. Ayrıca Hazar Denizi'nin statüsü konusunda da zıt bir noktada durmaktadırlar. Son kertede, Rusya, İran'ın nükleer çalışmaları bağlamında bir taraftan ABD'nin İran'a saldırmasından korkmakta, diğer taraftan da nükleer silaha sahip bir İran'ı tehdit olarak algılamaktadır. Çünkü nükleer bir İran, Rusya'nın Orta Asya, Kafkasya ve Hazar Havzasındaki çıkarlarını etkileyebilir. Ayrıca İran-ABD ilişkilerinin geleceğinin belirsizliği de bu tehdit algılamalarını daha karmaşık hale getirebilir.

Yukarıda görüldüğü gibi Rusya'nın İran politikası çok bileşeni olan karmaşık bir denklemdir. Rusya, İran'ın nükleer silah ihtirasının farkındadır ve bunu engellemek gerektiğini düşünmektedir. Diğer taraftan da İran nükleer çalışmalarında aslan payına sahip olmak istemektedir. Bu çerçevede Rusya, İran'ın nükleer programı konusunda hep ikili bir tutum içinde olmuştur. Bir taraftan İran'ın nükleer ihtirasını engellemek diğer bir taraftan nükleer krizden çeşitli düzlemlerde faydalanmak niyetinde olmuştur. Rusya, Batı ile İran arasında denge politikasının sonunda iki tarafa da yaranamamıştır. İran'ın veto beklentisine karşın, İran'a dönük bütün ambargolarda Rusya'nın da imzası vardı. Rusya bu kararları veto etmediyse de, sert yaptırımlar peşinde olan kararları "sulandırarak" ABD'nin de istediğini yapmadı. Özetle, Rusya, İran nükleer krizinde "tavşana kaç tazıya tut" politikasını izledi.

Öte yandan, Rusya'nın son dönemde "tavşana kaç tazıya tut" politikasından vazgeçtiği ve İran'a yönelik sert bir tutum sergilediği açıktır. Rusya'nın değişen politikalarının İran'dan vazgeçtiği anlamında yorumlamak hatalı olur. Diğer taraftan, Rusya İran nükleer programı konusunda mevcut ikili oyun kurgusunun onun çıkarlarına yaramadığını düşünmektedir. Bu çerçevede, Rusya'nın politika değişikliğinin birçok nedeni vardır:

Rusya, İran nükleer gerginliğinin çok hassas bir döneme girdiğinin farkındadır. Dolaysıyla yeni bir Irak tecrübesi yaşamak istememekte ve Tahran'a sert çıkarak onu dengelemek, dizginlemek ve bu vesile ile muhtemel bir askeri çatışmanın önünü kesmeye çalışmaktadır. Rusya, İran'ın nükleer silaha yaklaştığını ve önü kesilmezse ona erişebileceğini düşünmektedir. Rusya politika değiştirerek İran'ın nükleer silaha doğru gitmesini engellemeye çalışmaktadır. Ruslar, İran tarafından " kandırıldıklarını" düşünmektedirler. Başka bir ifade ile İran nükleer pazarlığında "hak ettikleri" yeri alamadıklarını düşünmekteler. Örneğin, İran Türkiye ve Brezilya arasındaki "takas anlaşması" Ruslar tarafından açık bir meydan okuma olarak algılandı. Rusya'nın kendi içindeki reform/yenileşme hareketi, Medvedev ile birlikte Batı ile yakınlaşma eğilimi, ABD-Rusya arasındaki olumlu gelişmeler de bu süreci desteklemektedir. İran'ın iç politik gelişmeleri de Rusya'nın bakışında etkili olmuştur. 2009 cumhurbaşkanlığı seçimin arkasından ortaya çıkan Yeşil Hareketi İran toplumunda Rusya'ya yönelik olumsuz bakışı ortaya çıkarmıştır. Tahran duvarları, gösterilerde sürekli atılan "Rusya ve Çin'e ölüm" sloganlarıyla donatılmıştır. Yeşil hareketin liderlerinden olan Mehdi Kerrubi, gösterilerin Rusya tarafından bastırıldığını ve Ahmedinejad'ın Rusların bir projesi olduğunu iddia etmiştir. İran'daki Rusya karşıtlığının Moskova'da ciddi yankı bulduğu anlaşılmaktadır. Zira Rusya özellikle İran toplumuna Ahmedinejad'ı desteklemediğini söylemektedir. Başka bir ifade ile Moskova, İran'ın iç siyasi çekişmelerinde taraf gözükmemeye çalışmaktadır.

Son ekleyen 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display