Arabulucu Türkiye!

Yazan  17 Mart 2009
Türkiye’nin üzerinde yaşadığı jeopolitikte dış politika, her zaman iç politikaların uzantısı olmuştur.

Bir başka deyişle bölgede iç sorunlar, ilgili hükümetler tarafından çoğu kez ihraç edilmekte; aynı şekilde de dış sorunlar da içselleştirilebilmektedir. Kuşkusuz bu duruma, iç ve dış sorunların birbirinden kesin sınırlarla ayrılamaması kadar iç içe olması da neden olmaktadır. Türkiye'nin de üzerinde yaşadığı jeopolitikte 'birden fazla ülkeyi ilgilendirmeyen hiçbir sorun yoktur' denilse yeridir. Bütün sorunlar bu coğrafyada sınır aşar sorun niteliğindedir. Bu günlerde İstanbul'da uluslararası bir konferansın konusu olan 'Su' böyle bir sorundur. 'Filistin Sorunu' bütün bölgenin hatta bütün İslam Dünyasının sorunudur. İran'ın nükleer programı ya da "Kürt Sorunu" da öyledir.

Türkiye'nin bölgedeki sorunların çözümü konusunda inisiyatif alması coğrafi, dini ve tarihi sorumluluklarının gereğidir. Bu anlaşılabilir bir durumdur. Ancak bölgedeki sorunların karmaşıklığının, içiçeliğinin, tarihi, coğrafi ve dini boyutlarının bulunması, son derece dikkatli olmayı da gerektirmektedir. Bölgedeki sorunlara 'iğneyle kuyu eşer' gibi sabırlı ve dikkatli bir biçimde yaklaşılması gerekir. Aksi takdirde 'kaş yapayım derken göz çıkarmak'ara yapmaya çalışırken ara bozmak gibi bir durumla karşı karşıya kalmak da mümkündür. Türkiye, bölgedeki sorunlarla ilişkisini tanımlarken bu anlamda yeterli dikkati ve itinayı göstermemektedir. Türkiye'de dış politikayı yönetenlerin, bölge ülkeleri arasındaki sorunlara müdahil olma konusunda aşırı istekli olmaları, sorunlara taraf ülkelerden rol kapar bir hava içine girmeleri sorunların çözümünde kolaylaştırıcı etki yapmayı önlemektedir.

"One Minute" bir başarısızlık itirafıydı!

Türkiye'nin kendisine bölgesel sorunların çözümünde yalnızca "arabulucu" ya da "kolaylaştırıcı" bir misyon biçmiş olması da doğru değildir. Zira arabuluculuk ancak taraf ülkelerin ihtiyaç ve talep duymalarının sonucu olarak üstlenilebilecek bir roldür. Olgunlaşmamış durumlar, çözüm ihtiyacı duyulmayan sorunlar ve birbirlerini oyalama amacı içinde olan tarafların bulunduğu yerde arabulucuya ihtiyaç yoktur. Kendi gerek ve gerçeklerinden muaf tutulan bir arabuluculuk olmaz.

Başbakanın meşhur "One Minute" çıkışı bunun kanıtıdır. Başbakanın bütün Türk/İslam aleminin takdirini kazanan "One Minute" çıkışı gerçekte büyük bir arabuluculuk başarısızlığını kapatma girişimiydi. "One Minute", gerek İsrail ile Filistin; gerek İsrail ile Suriye ve gerekse de El Fetih ile Hamas arasında arabuluculuk çabalarının başarısızlığının itirafıdır. "One Minute" çıkışı sonrası hiç kimsenin aklına Türkiye Başbakanına arabuluculuk çabalarının başarısızlıkla sonuçlandığının hesabını sormak gelmedi. İsrail'in bir yandan İstanbul'da Türkiye'nin yardımıyla görüşmeler yaparken, diğer yandan Gazze'ye saldırı için her türlü hazırlığını yapmasının Türkiye Başbakanından nasıl sakladığını da kimse tartışmadı. Başbakan Erdoğan'ın, Gazze saldırısı öncesinde beşbuçuk saat görüştüğü İsrail Başbakanı Olmert'in kendisini durumdan haberdar etmemekle suçlaması da ilginçti. Demek ki birileri bir takım ilişkileri iyi okuyamıyor bu nedenle kendisine yanlış rol biçiyor ve proaktif olamıyor. Olgunun ortaya koyduğu gerçek budur.

Cumhurbaşkanı Gül'ün Tahran ziyaretini "Obama'nın 'barışçıl öncü kuvveti'olarak Tahran'da" türünden yorumlamak, yanlışta ısrar edildiğinin göstergesidir. Nitekim İran Cumhurbaşkanı da arabuluculuk arzularını "Hakkaniyet ve saygı olursa, arabuluculuğa gerek yok" diyerek nazik bir biçimde geri çevirmiştir

Özcan Yeniçeri

1954 yılında Gümüşhane'nin Şiran ilçesinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Gümüşhane'de, yüksek tahsilini Ankara'da tamamladı. 1987 yılında Uludağ üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-tüsü'nde Yüksek Lisansını tamamladı. 1991 yılında ise Erciyes üni-versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Yönetim Organizasyon dalında “örgütlerde çatışma ve Yabancılaşmanın önlenmesinde Yönetime Katılmanın Rolü” adlı tezinin kabul edilmesiyle de doktor unvanını aldı.

1998 yılında doçent, 2004 yılında da profesör oldu.

Prof.Dr. özcan Yeniçeri, Niğde üniversitesi'nde çeşitli aralıklarla Kamu Yönetimi Bölüm Başkanlığı, Meslek Yüksek Okulu Mü-dürlüğü, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü yaptı.

1999 yılında Kazakistan'daki Ahmet Yesevi üniversitesi'nde görev aldı. Bu üniversitede “Uluslararası İlişkiler Bölümü”nü kurdu ve bir yıl süreyle de başkanlığını yaptı. 2004 yılında AYSAM (Ahmet Yesevi Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanlığına getirildi. İki yıl bu görevi yapmış olup halen Niğde üniversitesi'ndeki görevine de-vam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri'nin yazdığı eserlerden bazıları şunlardır: Yeniden Türkleşmek, örgütsel Değişmenin Yönetimi, Küre-selleşme Karşısında Milliyetçilik ve Kimlik, Küresel Kıskaç ve Türkçülük, Bilgi Yönetim Stratejileri ve Girişimcilik, Dokunanlar, İtirazlar, Bugünden Yarına Türk Dünyasına Stratejik Bakış, Yönetimde Yeni Yaklaşımlar. ölüler Nefes Almaz (Roman), örgütlerde çatışma ve Yabancılaşma Yönetimi

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 2003 yılı “Prof. Dr. Osman Turan Kültür Araştırmaları” ödülünü almıştır.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, Ortadoğu, Ayyıldız, Millet, Hergün ve Siyaset Ekseni gazetelerinde çeşitli aralıklarla köşe yazarlığı yapmıştır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri ile Milliyetçi Hareket Partisi Ankara milletvekili olmuştur. Ankara Milletvekili Yeniçeri aynı zamanda TBMM Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesidir.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display