Türkiye’nin Gelişmişliği Kadınlarına Bağlıdır

Yazan  08 Mart 2011
Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddet, Türkiye’nin ciddi sorunlarındandır.

Şiddet insan yaşamının her alanında görülen ve Türkiye'de de giderek artan önemli bir toplum sağlığı sorunudur. Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için Uluslararası Mücadele Günü olarak benimsenen 25 Kasım'ın temelinde, 8 Mart Kadınlar Günü'nde olduğu gibi trajik bir öykü vardır. Dominik Cumhuriyeti'nde Mirabel kardeşler olarak bilinen üç kız kardeş, Trujillo diktatörlüğüne karşı siyasal özgürlükler adına kararlılıkla mücadele ettikleri için çok defa işkencelere maruz kalmışlar ve 25 Kasım 1960'da, hapishanedeki eşlerini ziyarete gittiklerinde arabalarından zorla indirilerek tecavüz edildikten sonra işkenceyle katledilmişlerdir. Bütün dünyada büyük bir infial yaratan bu durum basit bir trafik kazası gibi yansıtılsa da ülkede 1930 yılından beri süren diktatörlüğün sonlandırılmasında büyük rol oynamıştır. Latin Amerikalı ve Karayipli kadınlar, bu vahşeti her yıl çeşitli gösterilerle protesto etmişlerdir. Yaşanan bu gelişmeler karşısında Birleşmiş Milletler 17 Aralık 1999 tarihinde 25 Kasım'ın "Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü" olarak benimsenmesi kararını almıştır.[1] Bu çalışmada Türkiye'de çok ciddi bir sorun olan ve son yıllarda artan kadına yönelik şiddet konusu tahlil edilecektir.

Türkiye'de Şiddet

Ülkemizde kadına yönelik şiddete, sokakta, okulda, sosyal hayatın her aşamasında rastlanmaktadır, fakat aile içinde yaşanan şiddet kuşkusuz çok daha fazladır. Üstelik aile içi şiddet olaylarına polis gereken ilgiyi göstermemekte, mağdurlar, hatta bazı yetkililer bile yasayı derinlemesine bilmemektedir, hatırı sayılır kişiler nüfuzlarını kullanmaktadır. Bu nedenle mağduru korumaya yönelik önlemler son derece yetersiz kalmaktadır. Eşinin tehditleri karşısında koruma talebi kabul edilmeyen ve öldürülen Ayşe Paşalı cinayetiyle birlikte kadınların ne kadar sahipsiz ve kimsesiz oldukları anlaşılmıştır. Ülkemizde aile içindeki eşitsiz durum kadının şiddete uğradığı evden çıkmasına engel olmaktadır. Her şeye rağmen evden çıkacak gücü bulduğunda ise devletin kendisini gönderebileceği bir yer yoktur. Zira Türkiye'de toplam 65 sığınma evi mevcuttur fakat bu rakamın 3 bin 800 civarında olması gerekmektedir. Bu nedenle "gerekenler yapıldı" açıklamaları gerçeği yansıtmamaktadır. Mevcut yasal düzenlemelerin uygulanması konusunda yargı mensuplarının, kolluk görevlilerinin, kamu görevlilerinin eğitilmesi öncelikli meselelerdendir. Cinsiyet eşitsizliği, kadına karşı ayrımcılık, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri konusunda toplumsal farkındalık ve duyarlılık kazandırılması gerekmektedir.

Türkiye'de kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması ile ilgili ilkhukuki kazanım, tecavüz suçunun fuhuş yapanlara karşı gerçekleştirilmesine ceza indirimini öngören TCK'nin 438. maddesinin 21 Kasım 1990'da yürürlükten kaldırılmasıdır.[2] Diğer bir gelişme, 2000 yılında başlayan kadın hareketinin üstün çabaları ve Avrupa Birliği'nin de ısrarıyla, kadınlara karşı ayrımcılık ve şiddet içeren maddelerin Medeni Kanun ve Ceza Kanunu kapsamında düzeltilmesidir. 22 Kasım 2001'de Yeni Türk Medeni Kanunu TBMM tarafından kabul edilmiştir[3] ve 1 Ocak 2002'de yürürlüğe girmiştir. Eski Medeni Kanun'un ataerkil nitelikler taşıyan "evlilik birliğinin reisi kocadır, evlilik birliğini koca temsil eder, karının ikametgâhı kocanın ikametgâhıdır"gibi maddeler kanundan çıkartılmıştır.

Kadına Sıfır Şiddet!

Mevcut hükümetimiz, dış politikada "sıfır sorun" ilkesini "başarıyla" sürdürürken kadına karşı şiddetle mücadelede de "sıfır tolerans" ilkesini ortaya atmıştır. Fakat bu ilkeye rağmen neden her gün en az 3 kadının şiddet nedeniyle hayatını kaybettiği; şiddet mağduru kadınların neden devlet korumasından yararlanamadığı; eğitim alan polis, sağlık görevlisi, hâkim, savcı, din görevlisi gibi personelin şiddet gören kadına yönelik tutumlarının neden değişmediği sorusu hala yanıtlanmamıştır.

Şiddete sıfır tolerans hedefiyle çıkartılan Başbakanlık genelgesindeki eksiklikler ve olası çözüm önerileri:

a) Yasada, boşanmış ya da yakın yaşam arkadaşlığı sürdüren kadının, eş şiddetine uğraması halinde yasadaki koruyucu tedbirlerden yararlanacağının açıkça yazılmayışı önemli bir eksiklik. Örneğin, eş ve aile olma durumu boşanmayla sona erince eski kocaların, eşlerinin namus bekçiliğini sürdürme eğilimiyle kadına şiddet uyguladıkları sıkça rastlanılan durumlar.Öte yandan, resmi evlilik olmaksızın belli bir süre karı koca gibi birlikte yaşadıktan sonra, ayrılmak isteyen kadına, erkeğin şiddet uygulaması da ülkemizde yaşanan sorunlardandır.

b) Mahkeme tarafından takdir edilen nafakanın, kusurlu eşten alınmasındaki güçlük nedeniyle, şiddet mağduru kadın, eşi evden uzaklaştırıldığında aç ve çaresiz kalmaktadır. Bu nedenle devlet tarafından sağlanacak bir fondan -gerekirse üst sınır belirtilerek- nafakanın doğrudan mağdura ödenip ardından kusurlu kişiden alınması Anayasa'nın sosyal devlet ilkesi gereği yerinde olacaktır.

c) Şiddete uğrayan kişinin, ilk önce sosyal çalışmacı ve psikolog gibi, konuyla ilgili uzmanlarla görüşmesinin sağlanması, şiddetin kaynağında önlenmesi açısından önemlidir. Örneğin, mağdurun doğrudan aile mahkemesine başvurması halinde uzmanlar yapacakları bir ön görüşmeyle şiddet mağduru kadın ya da çocuğa, gereksinme duyduğu yönlendirmeyi yapabilir ve mahkemeye geçici görüş bildirebilir. Öte yandan sorunun asıl sahibi olan uzmanların çalışma koşullarına ilişkin yönetmelik çıkarılmamıştır.

'Kadına Yönelik Şiddete Hayır Günü'nde yapılan bakanlık araştırması bu konuda çok vahim bir durumda olduğumuzu göstermiştir. Türkiye İstatistik Kurumu'nun rakamlarına göre tecavüz ve taciz gibi cinsel saldırı suçlarında son beş yılda yüzde 30 artış yaşandı.Bakanlık verileri, 2002 yılında 66 olan kadın cinayeti, 2007 yılında 1000'i aşarken, 2009 yılının ilk 7 ayında 953'e ulaştığını göstermiştir.[4] 2010 yılında ise Başbakanlığın kapsamlı araştırmasına göre kadınların yüzde 40,7'sinin aile içi şiddete maruz kaldığı, şiddete maruz kalan kadınların yüzde 91'ine eşinin, yüzde 19,7'sinin ise eşinin yakınlarının şiddet uyguladığı tespit edilmiştir.[5] Kadınların yüzde 48,5'i şiddet görmesine rağmen bunu kimseyle paylaşamamaktadır. Şiddete maruz kalmış kadınların yüzde 33,7'si 'hayatına son vermeyi' düşünmektedir. 2010'un ilk 7 ayında 478 kadın tecavüze uğrarken, 722 kadın taciz edilmiştir. Her 100 kadından 40'ı şiddet görmesine rağmen sadece bir yılda 18 cani cezalandırılmış, kadın cinayetleri de son 7 yılda yüzde 1400[6] artmıştır. Acı çekerek öldürülen binlerce kadın artık yaşamıyor ama öldürenler şu veya bu şekilde yaşıyor.

Avrupa Komisyonu'nun Türkiye Değerlendirmesi

Avrupa Komisyonu da 2010 ilerleme raporunda şiddet konusuna özellikle değinmiştir. Raporda, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddet konularında Türkiye'de ciddi sorunların yaşanıldığı belirtilmiş, karar vericilerin farklı sektörlerle işbirliği içinde çözüm yolları üretmeleri istenmiştir. Namus cinayetlerine de değinilen raporda, bu tür cinayetlerin arttığı yönünde verilerin olduğunu ve buna rağmen kadın sığınma evlerinin ve diğer koruma hizmetlerinin sınırlılığı, sığınak ve belediye çalışmaları üzerinde hükümetin denetiminin azlığı, çözüm üretmeye yönelik kurumlar arası işbirliğinin sağlanamamış olması ve kamu çalışanlarının eğitim yetersizlikleri belirtilmiştir. Küçük yaştaki kız çocuklarına erken ve zorla yaptırılan evliliklerin endişe konusu olduğu ve bu evliliklerin hem üreme hem de aile içi şiddet risklerini artırdığına da değinilmiştir. Türkiye'de bu tarz evliliklerin yaygın olmasına karşın konuya ilişkin yeterli ve güvenilir verilerin bulunmayışı dikkat çekicidir. Türkiye'de kadına yönelik şiddet ile ilgili yapılması gerekenler uygulanmamaktadır. Mardin Bilgeköy, Ağrı gibi yerlerdeki töre cinayetleriyle birlikte, "Boşandığı eşi ve çocuklarına ölüm saçtı", "Metres, kuma cinayeti" veya "Ayrılmak isteyen sevgilisinin yüzüne kezzap attı" "Bursa'da bacakları ve boğazı kesilen 20 yaşındaki genç kızın cinayeti" şeklinde sık sık kamuya yansıyan vahşet haberlerinin sayısı da, insan hakları ve kadına yönelik şiddet konusunda ciddi problemlerin yaşandığını ortaya koymaktadır. Çok ciddi bir ruh hastalığının, bir vahşiliğin imzasıdır bu cinayetler ve sayıları hızla arttığı için acilen önlem alınmalıdır.

Sonuç olarak, Türkiye'de kadınların büyük çoğunluğu şiddeti meşru görmediklerini ve kadın-erkek ilişkilerinde eşitlik istediklerini söylemektedir. Çünkü "haklı görülebilecek dayak yoktur" görüşü bütün kadınların ortak görüşüdür. Şiddetsiz bir toplum; güçlü, sağlıklı, mutlu bireylerin, ailelerin bir arada olmasıyla gerçekleşecektir. Devlete düşen, yasadaki eksikliklerin acil olarak giderilmesini sağlamak, kadın ve çocuklara yönelik aile içi şiddetin ve töre cinayetlerinin önlenmesi konusunda kararlı adımlar atmaktır. Eğer Türkiye 21yy.'da erkeklerin kolay kadın öldüremediği bir konuma gelebilirse Ulu Önder Atatürk'ün çağdaş uygarlık seviyesine erişme hedefi gerçekleştirilmiş olacaktır. Çünkü Türkiye, kadınının ve erkeğinin eşit gücü ve desteğiyle yükselecek, gelişecektir.


[1]Bakan KAVAF`ın 25 Kasım "Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Mücadele Mesajı,http://www.selmaaliyekavaf.com.tr/habericerik.asp?hb=459&keepThis=true&TB_iframe=true&height=500&width=850, 25 Kasım 2010

[2]Dünyadan ve Türkiye'den İyi Kampanya örnekleri, http://eski.stgm.org.tr/docs/1275466956KampanyaHazirlama%20Rehberi.pdf 16.02.2011

[3]Türk Medeni Kanununda Mal Rejimleri, http://www.turkhukuksitesi.com/makale_93.htm 16.02.2011

[4]http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=21877&page=2 15.02.2011

[5] Aile ve Toplum, http://www.aile.gov.tr/files/AILE_VE_TOPLUM_8_AILE_VE_TOPLUM8.PDF

[6] Kadın cinayetleri son 7 yılda yüzde 1400 arttı http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=193902 12.02.2011

Ayça Ayanlar

Öğrenim
2000-2004- Antalya Özel Akev Lisesi / Spor Bursu ile
2004-2006- Yeditepe Üniversitesi Siyaset Bilimi Ulusla arası İlişkiler / %50 Spor Bursu ile
2006-2009- İzmir Ekonomi Üniversitesi Avrupa Birliği Uluslararası İlişkiler/ Yatay geçiş Tam spor bursu ile
2008 Mayıs Eylül dönemi- The University of Texas Pan American Siyaset Bilimi/ Değişim programı ile
2010-2012- Akdeniz& Hamburg Üniversitesi Avrupa Birliği Çalışmaları Yüksek Lisans Programı
 
Yabancı Dil:
İngilizce: İleri Seviyede
Almanca: Orta derecede
Fransızca: Orta Seviyede
 
Proje ve Stajlar
06/2006-08/2006                     İzmir Ticaret Odası Dış Ekonomik İlişkiler Departmanı AB Masası
09.05.2008                                                     Avrupa Günü“Karşılaştırmalı Türkiye ve Avrupa Birliği İlişkileri” Lisans Konferansı Proje: Avrupa Eğitim Sistemi
04/2008-04/2008                    Proje: Gümrük Birliği ve Türkiye 6 sayfalık makale ve konferans sunumu
01/2011-03/2011                   21yy Türkiye Enstitüsü AB Masası
 
Yarı Akademik Makale
Konu: Sivil Devrim ve Gençlik Hareketleri Üzerindeki Etkisi
24 sayfalık makale ve analiz yazısı
Konu: Avrupa Eğitim Sistemi ve Türkiye ile Karşılaştırılması
20 sayfalık makale 
 
Yayınlanan Makaleler
-          İlerleme Raporu’nun Geleceğin “Yıldız” Ülkesi Türkiye’ye Yansıması URL: http://www.turksam.org/tr/a1854.html
-          Daha Güçlü Avrupa İçin Lizbon, Çek Engeli ve Başkanlık Yarışı Süreci URL: http://www.turksam.org/tr/a1849.html
-          Libya’da Neler Oluyor? URL: http://www.21yyte.org/tr/yazi6146-Libyada_Neler_Oluyor.html
-          Türkiye’nin Gelişmişliği Kadınlarına Bağlıdır URL: http://www.21yyte.org/tr/yazi6115-Turkiyenin_Gelismisligi_Kadinlarina_Baglidir_.html
-          Maskeli Balo: AKP’nin AB ile Dansı URL: http://www.21yyte.org/tr/yazi6086-Maskeli_Balo_AKPnin_AB_ile_Dansi.html
-          Afganistan Stratejisi Konusunda ABD -AB Çatlağı URL: http://www.21yyte.org/tr/yazi6023-Afganistan_Stratejisi_Konusunda_ABD_AB_Catlagi.html
-          Batı “Minare Yasağı” ile Kendi Kalesine Gol mü Atmıştır? URL : http://www.turksam.org/tr/a1882.html
-          Avrupa Kimliği ve Türkiye’nin Avrupalılaşma Süreci URL: http://www.turksam.org/tr/a2233.html
-          “Daha Güçlü” Avrupa İçin Lizbon, Çek Engeli ve Başkanlık Yarışı Süreci- URL: http://www.turksam.org/gencbakis/a1849.html
-          AB 2009 İlerleme Raporu ve Türkiye AB İlişkileri- URL: http://www.turksam.org/tr/a1843.html
Çeviriler
 
 
-Sinan Oğan,”We are ready for Azerbaijan-Armenia War?” http://www.turksam.org/en/a267.html
 
- F. William Engdahl,”Egypt's Revolution: Creative Destruction for a "Greater Middle East?" http://www.21yyte.org/tr/yazi6099-Misir_Devrimi_Orta_Dogu_icin_Yapici_Yikim.html
 
İş Deneyimi
05/2009-10/2010                   TÜRKSAM AB Masası Asistan
03/2011-07-2011                  Delphin Palace Misafir İlişkileri Sorumlusu
 
 
 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display