Merkez Bankası’nın Güvenilirliğini Kaybetmesinin Ekonomik Sonuçları

Yazan  02 Ekim 2013
Bu makale 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ekonomik Araştırmalar Merkezi tarafından hazırlanmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nde para basmaya yetkili tek banka ve asıl görevi enflasyonla mücadele olan Merkez Bankası’nın giderek siyasallaşması ülke ekonomisi için ciddi tehlikeler yaratıyor.

Bağımsız olması gereken Merkez Bankası’nın hükümetin politik baskılarına boyun eğerek aldığı kararlar, kuruma duyulan güveni erozyona uğrattı. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın yaptığı açıklamalar, kurumun ilk görevi olan fiyat istikrarının ihmal edildiğinin, hatta fiyat istikrarına zarar verildiğinin kanıtı haline geldi. Türkiye’nin para politikalarına yön veren Merkez Bankası’nın yıpratılmasının ekonomik sonuçları ise hem ekonomide hem piyasalarda görülmeye başladı.

1931’de kurulan Banka’nın en son, 14 Ocak 1970 tarihli “Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Kanunu” uyarınca, asli görevi 4. maddede “Bankanın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır” cümlesiyle tanımlanır (1). Bankanın ikincil görevi ise gene aynı maddede belirlenir: “Banka, fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla Hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını destekler.”

Merkez Bankası’nın asıl görevi fiyat istikrarı yani enflasyonla mücadeledir. Ancak Türkiye’nin kronik sorunlarından enflasyon TUİK verilerine göre Ağustos’ta yılbaşına göre 2,01 puan artarak 8,17 puana yükselmiştir. Enflasyondaki artışın en büyük sebebi Merkez Bankası’nın izlediği para politikaları nedeniyle dolar ve euroda yaşanan yükseliştir.

Merkez Bankası’nın yetkilileri bile kurdaki artışın enflasyona yansıyacağını kabul etmektedir. Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Turalay Kenç, kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’in düzenlediği bir konferansta “Yıl sonunda enflasyon yüzde 6,2'lik tahminin üzerinde olacak, bunun ana nedeni TL'deki değer kaybı” demiştir. (2)

Banka’nın kanunla belirlenen asıl görevi olan fiyat istikrarını göz ardı etmesinin başlıca sebebi hükümetten tarafından yapılan siyası baskıdır. Yaklaşan yerel seçimler öncesi hükümet ne olursa olsun borçla beslenen büyümenin hızının kesilmesini istememekte, bu yüzden de Merkez Bankası’nın faizi artırmasına karşı çıkmaktadır.

Hükümetten gelen siyasi baskının kanıtı Başbakan ve Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın yaptığı açıklamalarda görülmektedir. 28 Ağustos’ta Bakan Çağlayan, “Bunlar faizlerin yükselmesinden rant elde etmeyi bekleyen faiz lobisinin çabası. Dolar iner, çıkar. Elle gelen düğün bayram” diyerek Merkez Bankası’nın dolara müdahalesine karşı çıkmış (3), 12 Mayıs’ta faizin inmesi gerektiğini söylemiş (4), Nisan’da ise “Merkez Bankası artık göz boyamayı bıraksın. Politika faizinin inmesi gerekiyor” demiştir. (5) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da 2012 yılından beri sesli bir şekilde faizin inmesi gerektiği söylemini yinelemektedir. (6) Örnekler çoğaltılabilir.

Başbakan Erdoğan’a karşı çıkanların kaderini bilen Erdem Başçı’da hükümetin düşük faiz politikasına boyun eğmekte, Merkez Bankası’nın asli görevi olan fiyat istikrarı göz ardı edilmektedir.

Hükümetin enflasyonun yükselmesi pahasına faizlerin düşük kalmasını istemesinin birkaç sebebi vardır. Öncelikle hükümet büyümenin motoru olan yerli tüketimin krediyle beslendiğini bilmektedir. Seçimlere kadar kredi faizlerinin düşük seyretmesini, böylelikle tüketimin artmasını istemektedir. Bunun da büyüme hızını koruyacağı umulmaktadır.

İkinci olarak, Türkiye’de büyümenin bir başka lokomotifi olan büyük kamu projelerinin ciddi finansman ihtiyacı bulunmaktadır. 20 milyar dolarlık Kanal İstanbul, 2,5 milyar dolarlık 3. Boğaz Köprüsü, 22 milyar dolarlık nükleer santral projeleri için kaynağın büyük kısmının kamu bankalarından sağlanacaktır.

Son olarak da faizin artması, borsanın büyük bir bölümünü oluşturan bankaların karlarını vuracaktır. Bu da borsada ciddi düşüş yaşanmasına yol açacaktır. Borsadaki sert düşüş de seçim öncesi istenmeyen bir durumdur.

Hükümet, enflasyonun artması pahasına faizin düşürülmesi için bastırırken Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Anadolu Finans’ın soruları yanıtladığı 27 Ağustos günü faizleri artırmayacağını tekrar söylemiştir. Konuşması sırasında Türk lirası, Amerikan Doları karşısında 500 baz puan birden kaybedince, dolar kuru 2,04’le rekor kırdı. Ertesi gün dolardaki yükseliş 2,0733’e kadar yükseldi. Konuşmanın yapıldığı gün, yakın dönemin “Kara Salı’sı” olarak tarih sayfalarına geçti. (6.1)

Merkez Bankası Başkanı Başçı, “Kara Salı” yaptığı konuşmasında ilk defa söylediği  yıl sonunda dolar kurunun 1,92’nin altına ineceğine dair kehanetini başka konuşmalarında yineledi. (7) Ancak öngördüğünün aksine dolar kuru, 1 Ekim itibariyle hala 2 liranın üstünde seyrediyor.

Standard Bank ekonomisti Timothy Ash, yatırımcılara gönderdiği notta, “Merkez Bankası’nın lirayı ve enflasyonu önemsediğini bilmiyoruz, daha çok şu anki endişesi büyüme olarak görülüyor.(8)” diyerek fiyat istikrarı hedefinin göz ardı edildiğinin, yurt dışındaki yatırımcılar tarafından da kabul edildiğini beyan etti.

Merkez Bankası’nın para politikasını, kanunla belirtilen yükümlülükler yerine hükümetin seçim öncesi hedefleri doğrultusunda belirlemesi, ciddi bir kredibilite ve güven kaybı yaşamasına neden oldu.

Gelişen piyasalar hakkında önde gelen ekonomistlerden ve İspanya’nın ünlü IESE üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Pankaj Ghemawat, “… Merkez Bankası ne olup bittiği hakkında daha az kontrole sahip – Başbakan'ın "faiz lobisine" dair agresif açıklamalarından sonra, politik açıdan faiz artırmanın bedeli, liranın değer kaybetmesine izin vermekten daha fazla olacaktır.” (9) diyerek Başçı’nın kararlarının ardında yatan sebebi de açıkladı.

Saygınlığını her durumda koruması gereken Merkez Bankası’nın yaşadığı yıpranmanın sonuçlarını, bir diğer ünlü akademisyen, Prof. Dr. Steve Hanke şu sözlerle açıkladı: “Merkez Bankası'nın kredibilite eksiğine bağlı olarak şu anda büyük bir dengesizlik var. Yerli kredi ve yerli tüketim çok yüksek ve bu da cari açığı besliyor. Cari açığın fonlanması gerekiyor ve şu an bütün gelişen ülkeler için bir sorun.” (10)

Merkez Bankası’nın söyledikleri ile yaptıkları arasındaki farklılıklar da saygınlığına ve güvenilirliğine damga vuruyor. Örneğin Merkez Bankası, önce Temmuz ayında istisnai günlerde döviz satmayacağını açıkladı.(11) Ancak Ağustos’ta istisnai günlerde döviz satacağını açıkladı. (12) Bu örnekleri artırmak mümkündür.

Yerli ve yabancı yatırımcılar Banka’nın keskin dönüşlerinden, belirsizlik yarattığı için rahatsızlık duyuyor. Bu da ülkeye gelen yatırımı, Türkiye’nin yurt dışındaki imajını zedeliyor. Merkez Bankası’nın verilerine göre Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı yatırımı, 2013’ün ilk 7 ayında bir önceki yıla göre yüzde 22 azaldı.

Bunlar olurken işsizlik de bir önceki yıla göre artmaktadır. İşsizlik oranı Haziran’da bir önceki yıla göre 0,4 puan artarak yüzde 8,8’e çıkmıştır.

Bugün bu hükümete boyun eğen ülkenin Merkez Bankası’nın, yarın oluşacak başka bir politik ortamda ne yapılabileceği kestirmek imkansızdır. Ekonomik tarihinde sert iniş ve çıkışlarla aşina olan Türkiye’de, para politikalarının siyasileşmesi bu döngüsel sorunların tekrar tekrar yaşanması için ortam hazırlamaktadır. Fiyat istikrarı hedefinin bırakılmış olması da yüksek enflasyon günlerinin yakın gelecekte tekrarlanacağını haber vermektedir. 

 

(1) http://www.tcmb.gov.tr/yeni/banka/kanun.pdf

(2) http://www.dunya.com/enflasyon-tahmin-uzerinde-gelecek-203437h.htm

(3) http://www.turkiyegazetesi.com.tr/ekonomi/68673.aspx

(4) http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/23260818.asp

(5) http://www.dunya.com/caglayan-faiz-koridoru-biz-soyledik-diye-indi-187803h.htm

(6) http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/20038979.asp

(6.1) http://realtime.wsj.com/turkey/2013/09/06/turk-lirasinin-en-kara-5-gunu/

(7) http://t24.com.tr/haber/baskan-180i-isaret-etti-dolar-2-liraya-yerlesti/240430

(8) http://realtime.wsj.com/turkey/2013/08/23/merkez-bankasi-lirayi-ne-kadar-onemsiyor/

(9)http://www.wsj.com.tr/article/SB10001424127887323595004579066392887480048.html

(10)http://www.wsj.com.tr/article/SB10001424127887324549004579070550593210322.html

(11)http://www.wsj.com.tr/article/SB10001424127887324165204579028353995004802.html

(12)http://www.wsj.com.tr/article/SB10001424127887324165204579028353995004802.html

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display