Nükleer güvenlik zirvesi

Yazan  02 Nisan 2012
27-28 Mart 2012 tarihinde Güney Kore’nin başkenti Seul’de elli üç ülke devlet ve hükümet başkanının ve çok sayıda bakan, bürokrat, akademisyen, çeşitli uluslararası sivil kuruluşlar ve gazetecinin katılımı ile uluslararası nükleer güvenlik zirvesi ya

Zirvenin amacı nükleer silahların kötü niyetli ülke ve rejimlerin eline geçmesinin önlenmesi, teröristlerin atom bombası elde etme imkan ve şartlarının yok edilmesi, nükleer kazaların önlenmesi, nükleer tesislerin ve araştırmalarının çevreye ve doğaya verdiği zararların önlenmesi veya azaltılması ve bu konularda ülkeler arası işbirliğinin sağlanması gibi konular görüşülmüştür. 6 Ağustos 1945’de Amerikalılar Japonya’nın Hiroşima kentine insanlık tarihinin en korkunç en tahrip edici ve en çok öldüren silahını attılar ve hâlâ Japonya’da ve dünyada bu şok etkisini sürdürmektedir. Bugünkü atom bombaları daha korkunç bir güce sahiptir. Amerikalılar bu korkunç silaha dost olmayan bir ülkenin sahip olması veya kendisini hedef olarak gören birçok terör örgütünün eline geçmesinden ciddi bir endişe duymaktadır. 11 Eylül 2001’de ülke içinde kendisine yapılan büyük terör saldırısı Amerikalıları olağanüstü tedbirler almaya itmiştir. 1957’de Birleşmiş Milletler’e bağlı olarak kurulan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (International Atomic Energy Agency-IAEA) Nükleer bilim ve teknolojinin barışçıl ve insani amaçlar için kullanılması, bu çalışmalarda ülkelere yardım edilmesi, bu çalışmaların denetlenmesi ve standartlarının belirlenmesi gibi görevleri yapmaktadır. Amerikalılar bu Seul toplantısını uluslararası kamuoyunu ve hükümetleri bilinçlendirmek ve nükleer çalışmaları atom bombası elde etmek için yapanlara da gözdağı vermeyi amaçlamıştır. İlk nükleer güvenlik zirvesini 2010’da Washinton’da organize eden ABD yeni gelişmeleri ve iki yıllık bilançoyu gözden geçirme fırsatı bulmuştur. Bu zirve aynı zamanda ABD’e güncel olayları da diğer ülkelerle gözden geçirme fırsatı vermiş ve uluslararası sorunların çözümü için politik bir platform görevi de üstlenmiştir. Örneğin nükleer konusunun sıcak gündemi olan İran’ın nükleer faaliyetleri ve Suriye’de hüküm süren diktatör Beşşar Esad rejimini özellikle Rusya Federasyonu ve Çin ile müzakere etme fırsatı olmuştur. 2005 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin öncülüğünde imza edilen nükleer teröre karşı ve nükleer maddelerin korunması anlaşması Çin ve Rusya Federasyonu’nun da dahil olduğu çok sayıda ülke tarafından onaylanmıştır. Prensipte bütün ülkeler nükleer silahlara karşıdır, ancak ülkeler aralarındaki husumet ve rekabetten dolayı bu tehlikeli silahı caydırıcı bir unsur olarak görmektedir. Dolayısıyla nükleer silahlar ülkeler için bir güce dönüşmektedir. ABD Başkanı Obama zirvede görüşlerini şöyle dile getirmiştir. “Nükleer terör tehlikesine karşı daha cesaretli olmalıyız, yalnız hareket etmemeliyiz, çok sayıda kötü niyetli insanların olduğunu biliyoruz, bunlar sürekli tehlikeli maddeler peşindeler, yüz binlerce masum insanı öldürmek için bir tutam tehlikeli madde yeterlidir” diyerek tehlikenin varlığını çok açık ve anlaşılır bir dille ifade etmiştir. Kuzey Kore ve İran gibi ülkelere destek veren Çin’in Devlet Başkanı Hu Jintao da yaptığı konuşmada bu zirvenin ilki olan 2010 Washington zirvesinden bu tarafa durumun ciddiyetini koruduğunu, ülkesinin uluslararası atom enerji ajansı ile daha yakın ilişkide olacağını ve uranyumu yüksek derecede zenginleştirme niteliğinde reaktörlere sahip olan ülkeler istedikleri takdirde bu reaktörlerin daha düşük derecede zenginleştirme kapasitesine dönüştürmelerine yardımcı olabileceklerini duyurmuştur. Nükleer enerjiyi en fazla kullanan ülkelerden biri olan ve atom bombasına sahip Fransa’nın başbakanı François Fillon ise “Nükleerin kazanımlarından vazgeçemeyiz, atmosferin ısınması herhangi bir teknolojik kazadan daha tehlikeli olabilir dolaysıyla esas olan uluslararası kamuoyunun nükleer araştırmaları kontrol etmeleridir” oiyerek farklı bir açıdan bakmıştır. Bugün dünyada 100.000 nükleer silah yapacak kadar radyoaktif maddeler, zenginleştirilmiş uranyum ve platinyumun olduğu gerçeğini bilmemizde yarar vardır. Bu zirvelerde alınan kararlar ve uygulanması uluslararası barış ve insanlık için çok önemlidir.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display