10 KASIM'DA KÜRT AÇILIMINI TARTIŞMAK

Bu yazının konusu, Kürt Açılımı kapsamında yapılacak hukuki ve politik değişiklikler değil, açılımının hükümet tarafından ileri sürülen temel gerekçesinin/lerinin değerlendirilmesi olacaktır.

10 Kasım 2009'da AKP Hükümeti Temmuz 2009'dan bu yana devam eden psikolojik hazırlık döneminden sonra Kürt Açılımı'nı TBMM'de tartışmaya açacak. Bu tartışmalar sırasında Hükümetin Kürt Açılımı'nın en azından kısa vadeli önlemlerini açacağı beklentisi hakim.

Başbakan Erdoğan, Kürt Açılımını gerekçelendirirken ortaya bir temel neden koymuştur. Çok insani olduğu tartışmasız olan bu gerekçe, "Anneler daha fazla ağlamasın" gerekçesidir. 1984 yılından buyana PKK terörü neticesinde Genelkurmay Başkanlığı verilerine göre 5669 insan hayatını kaybetmiştir. Bunların, 4241 asker, 217 polis, 1378 köy korucusu, 211 devlet memuru, 21 yurttaştır. Güvenlik güçlerinin PKK terörünü engellemek amacı ile gerçekleştirdiği operasyonlarda ise 29.639 PKK'lı hayatını yitirmiştir. Bir ülkenin 35.308 sayıda insanını yitirmesi başlı başına bir trajedidir.

Bu trajedinin nedeni ise Türkiye Cumhuriyeti değildir. Bu trajediyi başlatan ve büyük bir şevk ile sürdüren PKK'dır. İlk kanı akıtan ve akıtmaya devam eden PKK'dır.Pusu kuran, tuzak atan, arkadan vuran, 386 çocuğu, 350 kadını katleden, 386 toplu katliam düzenleyen PKK'dır. Diğer bir değişle, Başbakan Erdoğan'ın durdurmak istediği "Annelerin gözyaşlarının akmasına neden olan" PKK ve onun gerçekleştirdiği terör eylemleridir. Ancak, bu izah bize sadece gerçeğin küçük bir bölümünü gösterir. Gerçeğin diğer büyük bölümüne bakınca, PKK'nın kökleri 1800'lere dayanan bir siyasetin, "Doğu Sorunu" siyasetinin devamı olduğu görülür.

"Doğu Sorunu", Türk milletinin Anadolu'dan tasfiyesi ve Malazgirt Meydan Muharebesinin rövanşının alınmasıdır. PKK terörü, Yunan isyanı, Sırp isyanı, Bulgar İsyanı, Ermeni terörü, Yunan işgal girişimi sonrasında Doğu Sorunu'nun 20. Yüz Yılın sonunda geliştirdiği projedir. Ortaya çıktığı ilk dönemde Sovyetler Birliği tarafından desteklenmiş olması onun Hristiyan Batı'nın Anadolu'nun Türksüzleştirilmesi olmadığı anlamına gelmez. Aksine Stalin'in 1940'da, "Anadolu'da 6 milyon Türk var. Onları Asya'ya süreceğim" dediği hatırlanır ise Moskova'da çarların geleneğinin devam ettiği görülür. Özetle, annelerin gözyaşlarının nedeni olan PKK terörü Türk milletinin Anadolu üzerindeki hukukunu sona erdirmeyi hedefleyen bir projenin aracıdır.

PKK bu emperyalist proje ile kendi projesini "senkronize" etmeye çalışmıştır. PKK'nın projesi ise Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu, Irak'ın kuzeyi, İran'ın güneybatısı Suriye'nin kuzey doğusundan oluşan bir birleşik Kürdistan'ın kurulmasıdır. PKK, bu hedefinden vazgeçmemiş sadece aşamalı bir hale getirmiştir.

Böyle bir projenin durdurulmasını hedefleyen bir siyasal projenin "Annelerin gözyaşlarının durdurulması" üzerine inşa edilmesi duygusal açından halk desteği kazanmak için ilk bakışta çok cazip gelse dahi açılımı çok çürük bir politik zemine çekmektedir. Çünkü, PKK ve arkasındaki güçler açısından nihai hedef Türkiye'nin bölünmesidir. PKK terörü, Türkiye'nin iç dinamiklerinin ürettiği bir iç çatışma olmaktan ziyade dış dinamiklerin etkin olduğu bir dolaylı saldırı sürecidir. Bundan dolayı, "Annelerin gözyaşlarının durdurulması" görünürde PKK'nın ancak gerçekte Doğu Sorunu projesinin sahiplerinin tatmin edilmesine bağlıdır.

Bir milletin hukukuna yönelik saldırılar ile mücadele edilirken "Annelerin gözyaşları üzerine " siyaset kurulamaz. Çanakkale muharebelerinde veya Sakarya muharebeleri sırasında da annelerin göz yaşları akmıştır. Bu savaşın durdurulmasına ve Türk milletinin emperyalist saldırı karşısında hukukundan vazgeçmesine neden olmamıştır. Ayrıca bir ülkenin ve milletin varlık ve birliğini daha ağır bir şekilde tehdit altına sokma potansiyeli olan adımlar "Annelerin çok daha fazla gözyaşı dökmesine" neden olabilir.

Üstelik, Amerikan ordusu, Amerikan menfaatlerini korumak adına, Kore'den Vietnam'a, Irak'tan Afganistan'a ve dünyanın bir çok yerine müdahale eder ve kayıplar verirken, ölen Amerikalı askerlerin anneleri yok mudur? Türk askeri, dünyanın dört bir köşesinde değil, kendi yurdunda istiklal ve milli bütünlüğünü korurken, şehit düşmektedir. Onların anneleri ağlamaktadır ancak onların annelerini gözyaşları binlerce annenin gözyaşı dökmesini de engellemektedir.

* 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı

Son ekleyen 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display