Devletın Çözülüşü

İçinde yaşadığımızı modern çağda bir devlet çözülür mü? Yoksa devletlerin çözülüşü artık tarihde kalmış, aşılmış bir süreç midir? Hayır, içinde yaşadığımız çağ aslında devletlerin çözülüşünün çağıdır.

Yugoslavya, Sovyetler Birliği ve Çekoslavakya 10 sene gibi kısa bir süre içinde çözülen üç devlettir. Bu üç devletin çözülmesi ile ilgili olarak üçünün de etnik merkezli federasyonlar olduğu ve bundan dolayı çözüldükleri söylenebilir ve şu ana kadar hi bir milli devletin çözülmediği ileri sürülebilir. Bu ilk bakışda doğru bile olsa gelecekle ilgili bir kesinlik taşımamaktadır.

İçinden geçtiğimiz dönem özellikle gelişmekte olan ülkelerde milli devletlerin çözüldüğü bir dönemdir. Türkiye'nin ise milli devletlerin çözülme sürecinde özel bir önemi olduğu bilinmektedir. Çünkü Türk milli devleti dış dinamiklerle bu dinamiklerin içeride oluşturmuş olduğu ve Türk milli devletine etnik nedenlerle kendilerini sadık hissetmeyen unsurların etkili işbirliği sayesinde Avrupa Birliği tam üyelik süreci içerisinde çözülmeye itilmektedir. Bu çözülme süreci gelecek 15 yıla da yayılabilir, gelecek 10 yıl içinde gerçekleşecek bir jeopolitik-sosyolojik ve politik patlama sonucunda da gerçekleşebilir. Ancak içinden geçtiğimiz süreç milli devlet ve toplumun sık sık AB ve demokratikleşme söylemleri arkasında gizlenen etnik güdüler çerçevesinde çözülmesidir.

Türk basınında Türkiye'nin çözülmesinin diyalektiği üzerinde farklı bakış açıları ile yazan Serdar Turgut, Gündüz Aktan gibi yazarlar ne yazık ki azınlıkta kalmakta, toplumun geniş kesimleri hala derin bir tepkisizlik uykusu içinde iken Anadolu'da daha önce de altını çizdiğimiz gibi "çoban ateşleri" yanmaktadır.

Devletin çözülüşü sürecinde iki olgu yan yana görünmektedir. Bunlardan birisi devlet aygıtının devletin küçültülmesi adı altında etkisizleştirilmesi ve ikinci adım olarak etnikleşmesinin alt yapısının hazırlanmasıdır. Öncelikle, devlet aygıtının sözde küçültülmesi süreci üzerinde durulması gerekmektedir. Küçültülme ve dağıtılma sürecinin en önemli aracı kamu reformu yasası ve bu yasaya bağlı olarak çıkarılan fakat görünürde çok ilgisi olmayan yasalar demetidir. Bu yasalar ile merkezin gücü elinden alınmakta ve yerelleştirme adı altında etnikleştirilmektedir. AKP içinde küçük ama yönetimi elinde tutan federalist bir grup gayet bilinçli bir operasyon ile Türkiye Cumhuriyeti devletinin Türk karakterini ortadan kaldırarak devleti "milliyetsizleştirme" görünümü altında çok milletleştirme çalışmalarını sürdürmektedir.

Gerek ABD gerek ise Avrupa Birliği bu süreci açık-örtülü bir şekilde desteklemektedir. Türkiye'deki milli güçler ise politik bir strateji yoksunluğu içindedirler. Milli güçlerin genel tavrı bugün "yaptırmam" şeklinde faydasız bir karşı çıkış olarak özetlenebilir. Oysa, AKP içindeki federalistlerin elini güçlü, kılan husus ise milli devletin mevcut şekli ile esasen milliliğini yitirmiş ve savunulması mümkün olmaktan çıkmış olmasıdır. Bundan dolayı millilik adına statükoyu savunan bir çizgi milli devlet düşüncesine en fazla zarar veren politik çizgi olmaktadır.

Milli duruşun devletin çözülmesini engelleyici işlev görebilmesi, mevcut köhne bürokratik yapıyı tasfiye ederek gerçek bir milli devlet oluşumunu ayağa kaldıracak bir süreci başlatmasına bağlıdır.

Son ekleyen 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display