Suriyeli Çocukların Eğitimi

Yazan  30 Haziran 2020

GİRİŞ

Göç “çok nedenli” bir toplumsal olgudur. Göçün, göç koşulları, sebep ve sonuçları başta olmak üzere; göç edenler, göç edilen bölge ve yer, göçe tanık olanlar, yaşayanlar, aracı olanlar, müdahil olanlar, sevk ve idare edenler gibi geleneksel ve güncel çok çeşitli aktör ve tarafları vardır.

Göç olgusunun hem göç edenler, hem de göç edilen ülkeler açısından çok çeşitli etkileri ortaya çıkmaktadır.Göç eden kişilerin yerleştirildikleri yerlerde uyumlu şekilde yaşamlarını devam ettirebilmelerini sağlayabilmek çok önemlidir. Bu anlamda özellikle çocukların topluma uyumlarını sağlayabilmek için eğitilmelerinin gerekliliği anlaşılabilir. Diğer yandan da bu denli büyük bir nüfusun Türk eğitim sistemine dâhil edilmesinin birtakım sorunlar yaratacağı açıktır.

Suriye savaşının başladığı 2011 yılından bu yana, Lübnan, Mısır, Irak, Ürdün ve Türkiye’nin insani amaçlarla “açık kapı” politikası uygulaması nedeniyle; ülkemize pasaportlu, belgeli ve kaçak yollardan pek çok Suriyeli giriş yapmıştır. Suriye vatandaşlarına, önceleri insani nedenlerle ülkemize giren ve kısa sürede geri dönecek olan savaş mağdurları gözüyle bakılmıştır. Yasalarımızınbu kişilerin 3 yıl süre ile kalmalarına izin vermesine rağmen, Suriyeliler, sayısı artarak ülkemizde ikamet etmeye devam etmektedirler. Bu nedenle Suriyeli sığınmacıların toplumsal açıdan ciddi sorunlar üretmesi ve gelecekte de olumsuz birçok sonuçları ortaya çıkarma olasılığı, bu soruna çözümler bulmayı zorunlu kılmaktadır. Suriyelilere yönelik eğitim politikaları da bunların başında gelmektedir. Çünkü eğitimsiz Suriyeli çocuklar, önlem alınmazsa gelecekte ülkemiz için patlamaya hazır bomba niteliği taşıyarak, bir milli güvenlik sorunu oluşturacaktır.

Türkiye’nin sığınmacılara yönelik politikaları, 2018 yılına gelindiğinden itibaren, acil duruma yönelik müdahale politikalarından Türkiye’ye uyum politikalarına doğru evrilmiştir. Uyum politikalarının merkezini eğitim politikaları oluşturmaktadır. Suriyelilerin ülkemize geldikleri 2011’den bugüne, onların eğitime katılımları ve devam etmeleri konusunda önemli ve çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bunlar ulusal ve uluslararası niteliktedir. Türkiye’deki Suriyelilerin %46.45’inin 0-18 yaş aralığında olması nedeniyle, sorun anlaşılmış ve bu konuda ülkemizde de eğitim politikası arayışları başlamıştır.

Göç hizmetlerinin bürokratik yapısını oluşturan temel yasa; 04.04.2013’te yayınlanan 6458 sayılı “Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu” (YUKK), etkin bürokratik kuruluş olan; “Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün Kuruluş Görev ve Yetkileri”ni (Md. 103-104-105) belirlemiştir.  Söz konusu yasanın uyum başlıklı maddesinde, ‘ulusal göç politikamız yeni oluşmakta ve gelişim sürecindedir’ denmektedir.

Bu yasada açık bir eğitim maddesi yoktur. Sadece 105. md de “göç ve öğretim” başlığı ile mülteci, sığınmacı ya da göçmenlerin belgelendirdikleri takdirde, denk kademelerde geldikleri ülkenin eğitim kademelerine göre öğrenim görmeleri gerektiği belirtilmektedir. Suriyeli sığınmacıların Türkiye’de kalış süreleri uzadıkça, duruma ve koşullara uygun olarak, yeni politikalar geliştirilmesi gerekmektedir. Sığınmacı sorunu üç başlıkta toplanabilir:

1)Hukuk ve toplumsal statü sorunu, 2)Barınma, beslenme ve iş sorunları, 3) Sosyalleşme ve eğitim sorunları.

İnsanın en temel haklarından biri olan eğitim, ‘kültürleme süreci veya kültürel değerleri bireye kazandırma süreci’dir. İnsanın yaşama hakkı yanında bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal ve ahlaki gelişimi için de eğitim gereklidir (Yavuz ve Mızrak, 2016).

Suriyelilerin eğitim durumu son derece karmaşık ve kapsamlı bir görüntü vermektedir. Okul çağındaki çocukların kademelere göre eğitimi, yükseköğretime kayıt olma durumları, okur yazar olmayanlara okuma yazma öğretilmesi, tüm bunların hangi dilde, nerede ve kim tarafından verileceği, yine meslek kazandırma kurslarının nasıl yapılacağı, devlet okulu ve GEM’lerdeki eğitime ne şekilde devam edileceği, yönetici, personel ve öğretmenlerin özellikleri ve hazır bulunuşluk durumu, dil sorununun çözümü, müfredat ve müfredattaki derslerin içeriği, okul içi ve dışındaki öğrenci-öğrenci ve veliler arasındaki iletişim durumu gibi sorunlar belli başlılarıdır.

Makalede, bu kadar çok boyutlu bir sorun olmasına rağmen,  öncelikli ve hayati olarak görülmeyip gecikmeyle gündeme giren, Suriyeli sığınmacıların sosyalleşme ve eğitim sorunları ele alınmaktadır.

1.GÖÇMENLER / SIĞINMACILAR

Bu alt bölümde, sığınmacılara yönelik olarak yapılan yasal düzenlemeler, Suriyeli sığınmacı çocukların sosyal ve psikolojik durumları ile eğitime erişim engelleri ele alınmaktadır.

1.1.YASAL DÜZENLEMELER

Hukuki yardım, sertifikasyon ve denklikle ilgilidir. Bunun için sığınılan ülke ile gelinen ülkenin işbirliği yapması gerekmektedir. Eğitim yardımlarının yasal dayanakları; sığınmacıların hukuki statüleri ile ilgili olan düzenleme, eğitim yardımı ve hakkını doğrudan ele alan hukuki düzenleme için de zemin oluşturmaktadır.

-1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 26. maddesi ve Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin (BMÇHS) 28. maddesi eğitimi hak olarak görür. BM Ekonomik ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi (BMEKHUS) 13. maddesi de eğitim ile ilgilidir.

- 14 Aralık 1950’de kurulan BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), 1951 tarihli, Mültecilerin Hukuki Durumunu Düzenleyen Cenevre Sözleşmesinde, mülteci (refugee) kısaca, “zaruret sebebiyle ülkesinden ayrılmak zorunda kalan kişi”, olarak tanımlanmaktadır. Türkiye bu sözleşmeye coğrafi sınırlama ile taraf olmuş, Avrupa’dan gelenleri kabul etmiş, Avrupa dışından gelenleri sığınmacı (geçici olarak) tanımıştır. Sözleşme tarihi ve coğrafi olmak üzere iki önemli istisna ile yürürlüğe girmiştir. Halen Türkiye’ye sığınanların % 90’ı sözleşme dışı ülke vatandaşıdır.

- T.C. 1982 Anayasasının 42. maddesinde, ‘kimse eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz.’ denmektedir.

Bunun için Suriyelilerin, Türkiye’ye gelişleri 30 Kasım 1994 tarihli 3 yıllık “Geçici Koruma Yönetmeliği”ne göre yapılarak geçici koruma statüsü ve yasal dayanağı olmayan “misafir” unvanı verilmiştir. Suriyelilerin kalışları 3 yılı aşınca, 2014’te geçici koruma yönetmeliği kaldırılmıştır.Türkiye’deki Suriyeliler, mülteci veya sığınmacı tanımına uymadığı için ilgili yasa maddesine “ 3. ülkeye yerleştirilinceye kadar şartlı mültecinin Türkiye’de kalmasına izin verilir” ibaresi eklenmiştir.

YUKK’nun 91. maddesine göre, 22 Ekim 2014’te Suriyelilere “şartlı mülteci”, “geçici koruma”, “ikincil koruma” terimleri kullanılarak yeni bir kalıcı koruma statüsü verilmiştir. Bu, beyana dayalı bir doğal korumadır. Suriyeli sığınmacılar, böylece mülteci statüsünden doğan hakların çoğundan faydalanma ayrıcalığına kavuşmuşlardır. Bu yüzden Suriyeliler, sığınmacıların sahip olmadığı çalışma, okula gitme gibi haklara sahiptir.

İlgili yasa ve sözleşmeler doğrultusunda, “ülkemizde geçici koruma altında bulunan Suriye vatandaşlarına yönelik eğitim öğretim hizmetleri genelgesi” çıkarılmıştır. Ayrıca bu yönetmeliğin, 22. maddesi, “Devletler vatandaşlarına uyguladığı eğitim hakkını sığınmacılara da uygular” diyerek sığınmacıların, öğrenim belgesi ve diplomalarını kabul etmesini, harç ve resimlerden muaf tutulmasını, eğitim burslarından yararlandırılmasını istemektedir. Bu durum ülkemizi Suriyelilerin eğitimi konusunda sorumlu tutsa da sözleşme özünde mültecileri kapsar, sığınmacıları değil. Öte yandan uluslararası sözleşmenin uygulanmasını denetleyen ekonomik sosyal ve kültürel haklar komitesine göre eğitim hakkı, vatandaşlık bağından bağımsız olarak düşünülmeli ve bütün okul çocuklarını kapsamalıdır. Bu da konunun bir başka boyutunu oluşturmaktadır. Türkiye de imzaladığı uluslararası yasa ve yönetmelikler doğrultusunda hareket ederek, Suriyeli sığınmacılara gerekli yardım, sosyalleşme ve eğitim vermek zorunda kalmakta böylece ülkemiz, sığınmacılara her türlü eğitimi vermekle yükümlü hale gelmektedir.

2014 yönetmeliğinin 28. maddesi eğitim hizmetlerini düzenlemekte ve eğitimin MEB’in kontrol ve sorumluluğunda gerçekleştirileceğini öngörmektedir. Yine 2014’te MEB “yabancılara yönelik eğitme ve öğretme hizmetleri genelgesi” yayınlamıştır. Buna göre, sığınmacılar MEB okulları ve Geçici Eğitim Merkezleri (GEM)’lerde eğitim alacaklar ve İl-İlçe eğitim komisyonları da buralarda görev yapacaklardı.Bu nedenle, söz konusu yasanın 104. maddesinin f bendi ile Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, d bendi ile Uyum ve İletişim Dairesi Başkanlığı kurulmuştur. Bu yasa yerel yönetimlere çok az bir rol biçmekte, buna karşın STK’lara yer verilmektedir.

Kurulan bu Genel Müdürlük, gelen yabancıların ülkemize karşılıklı uyumunu mali imkânlar ölçüsünde kolaylaştırmayı hedeflemektedir. Ayrıca geri döndüklerinde de sosyal hayatta bağımsız yaşama becerilerini kazandırmak söz konusudur. Bunun için, kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları (STK), üniversiteler ile uluslararası kuruluşların öneri ve katkılarından faydalanmak planlanmaktadır. Yabancıların kurslara katılmasıyla, ülke tanıtımına katkı sağlamaları düşünülmektedir. Bunlara ek olarak, kamusal ve özel mal ve hizmetlerden yararlanma, eğitim ve ekonomik faaliyetlere erişim, temel sağlık hizmeti alma konularında kurs, uzaktan eğitim ve benzeri etkinlikler Genel Müdürlükçe yapılacaktır. Çalışmaların kamu kurum ve kuruluşları ve STK işbirliği ile yapılması sağlanacaktır.

Öte yandan, 5393 sayılı belediye kanununda, hemşeri hukuku vardır. Herkes ikamet ettiği beldenin hemşerisidir ve belediye karar ve hizmetlerine katılırlar. Ancak 14. md. “Belediye hizmetleri, vatandaşlara en yakın yerlerde ve en uygun yöntemle sunulur” demektedir. Belediye kanununda da sığınmacılarla ilgili ifade ve hüküm bulunmamakta ise de belediyelerin o yörede yaşayanlara hizmet etme yükümlülüğü, dolaylı olarak Suriyelileri de kapsamaktadır.

Türkiye BMÇHS’ni 1990’da imzalamış ancak, 1995’te yürürlüğe girmiştir. Sözleşmenin 2. maddesi çocuğun korunması hakkı bütün çocuklara verilir derken, 31.maddesine göre çocukların sosyal hayata özgürce katılımları sağlanır denmektedir. BMÇHS’nin 32. Maddesi ise, taraf devletler, çocuğun, ekonomik sömürüye ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek, sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da toplumsal gelişmesine zararlı olacak şekilde çalıştırılmasına karşı korunma hakkını savunmaktadır. Kısaca her çocuğun, “yaşama, katılım, korunma, gelişim” gibi 4 temel gereksinimi vardır ve bunlar korunmalıdır.

Türkiye’nin ulusal çocuk politikası yeni oluşmaktadır. 2014’te yürürlüğe giren, Ulusal Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve Eylem Planı, bütünsel bir çocuk refahı sisteminin hayata geçirilmesini hedefler. Bu belge; BMÇHS, Çocuk Haklarının Kullanılmasına Dair Avrupa Sözleşmesi (2001), 2009-2011 yıllarını kapsayan Avrupa Konseyi Çocuk Hakları Stratejisi, 2011 tarihli AB Çocuk Hakları Programı, BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne dayanmaktadır. Eylem planının amaç 1. md’ de “çocuğa saygıyı ve çocuk hakları kültürünü geliştirmek” söz konusudur ve yerel yönetimlere eğitim konusunda çok az yer verilmiştir.

MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuklara Acil Yardım Fonu (UNICEF) desteğiyle, 2017 Eylül’de öğretmenler için hazırladığı raporda “geçici koruma statüsündeki bireylere yönelik rehberlik hizmetleri kılavuz kitabında –çocukluk yaşamın en önemli evresi, yaşam zincirinin doğal ve değişmez halkalarından birisidir” denmektedir. Bakanlık bu doğrultuda aşağıdaki çalışmaları yapmıştır.

- 26 Eylül 2013; Geçici koruma altında bulunan Suriye vatandaşlarına yönelik eğitim- öğretim hizmetleri çalışması,

- 23 Eylül 2014; Yabancılara yönelik eğitim- öğretim hizmetleri standarda bağlanarak güvence verilmiş yabancıların ve sığınmacıların resmi okullara kaydı sağlanmış,

- 22 Ekim 2014, tarihli genelgenin 28. madde 1. fıkrasının; a) bendi ile 54-66 aylık çocuklara okul öncesi eğitimin verileceği; b) bendi ile ilk ve ortaokul çocuklarına eğitim verileceği; c) bendi ile her yaş grubu için yaygın eğitim (dil, meslek, beceri, hobi kursları) verileceği belirtilerek konuya genelgelerle açıklık kazandırılmıştır.

1.2. SURİYELİ ÇOCUKLARIN EĞİTİM VE PSİKO-SOSYAL DURUMU

Suriye’nin eğitim sistemi İslam dünyasında uzun ve köklü bir geleneği barındırmaktadır. Emevilerden itibaren Şam önemli bir bilim merkezi olarak dünyanın dört yanından gelen bilim insanlarının toplandığı ve kendine özgü eğitim geleneği olan bir şehirdir. Nitekim bu durum günümüzde de devam etmektedir. Bunda uygulanan rejimin de etkisinin olduğu yadsınamaz. Arap dünyası içinde temel eğitimin en iyi verildiği ülke, Suriye’dir.

BM verilerine göre, Suriye’de 2004’te genç nüfusun okuryazarlığı %92.5, ilköğretim öğrenci oranı %95, yetişkin okuryazarlığı 2005’te %80.8 idi. Bu haliyle Suriye geçmişte eğitim sorununu çözmüş görünmektedir.

Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların %33’ü okur-yazar değil, %26’sı beyan etmemiş, %13’ü diplomasız okur-yazar, %16.5’i ilkokul ve dengi okur-yazar, %6.5’i ortaokul dengi, %5.6’sı lise ve üstü eğitime sahiptir (Gencer, 2017). Hal böyle olunca, Türkiye’ye gelen sığınmacıların da birtakım eğitimleri almış olmaları gerekirken, ne yazık ki bize gelenlerin içinde okur-yazar olmayanlar bile bulunmaktadır. Bu da“kültürlüsünü Avrupa alıyor, kültürsüzü bize kalıyor” algısını doğrulamaktadır. Türkiye açısından, bu da dikkate değer bir başka sorunu oluşturmaktadır.

Max-Neef (1991) dokuz önemli ihtiyaçtan birisi “anlama” ihtiyacıdır der. Bu ihtiyaç doğru bilgiye ulaşım hakkı ve eğitim hakkını vurgular (anadilde ve göç edilen ülkenin dilinde).Okur-yazarlık, (ihtiyaca, kültüre ve farklılıklara duyarlı eğitim yöntem ve politikası), kültürel yetkinliği olan öğretmenler ve iletişim politikası gibi temel öğelerin varlığını gerektirir. Anlama ihtiyacının etkileşim ortamı, başta aile, arkadaş ve okul çevresi olmak üzere bilgilendirici etkileşim mekanizmaları, üniversiteler, akademik gruplar ve topluluklardır.

Eğitim, temel insani ihtiyaç ve etkili insan yetiştirme aracı olmasına karşın, savaş, doğal afet vb. durumlarda ilk ara verilen insani faaliyet olmaktadır. BMMYK 2018 verilerine göre, Türkiye’de 1.5 milyon civarında eğitim çağında sığınmacı çocuk bulunmaktadır. Ülkemiz bu çocuklara gerekli ve yeterli eğitim vermek için çabalarını sürdürmektedir.

Suriyelilerin yarıya yakınının çocuk olması nedeniyle, eğitimleri de bir takım hukuki, politik, yapısal ve yönetsel zorlukları barındırır. Bunlar;1) Acil durumda eğitim ilkeleri, zorlukları, faydaları; 2) Eğitim yardımlarının yasal ve etik temelleri; 3) Eğitim yardımlarının durumu.

Acil durum eğitimleri acil durumun ortaya çıkışından başlayıp, iyileştirme süresince devam eder. Strateji acil duruma göre değişir. Savaş ve çatışmalarda öğrenci ve öğretmen ile personel ölür ya da yerlerinden edilir. Okullar ya riskli olur ya da yıkılır, güvenlik önem kazanır ve önlem gerekir. Ülkemizde de, acil durum çözümü olarak tasarlanan GEM’ler eğitim politikası ihtiyaçlarını orta ve uzun vadede artık karşılayamaz hale gelmiştir.

Bu çerçevede, okul sosyal hizmeti önemli olup, psiko-sosyal gelişim süreci desteklenmelidir. Sorunlar koruyucu-önleyici yollarla çözülmeli, mevcut sorunlar en aza indirilerek, çocuk riskli durumla karşılaşmadan önce korunması sağlanmalıdır. Okul sosyal hizmeti, çocuğu ve çevresini, öğrenme bariyerlerine ve risklere karşı koruyucu önleyici bir perspektifle ele alarak, ailesi ile çalışır, aileye ulaşmayı önemserse sorun daha kolay çözülebilir.

Kamp dışındaki Suriyeliler, dil konusunda son derece tutucudurlar. İş ortamlarında kapalı toplumsal yapıda kalarak kendi alışkanlıklarını sürdürüp, kendi dillerini konuşup Türkçe öğrenmeyi istememektedirler. Bunlar, yerel halkla yaşadığı için mevcut okula gitmekte, bu da sosyal entegrasyon sağlanmadığı için paradoks yaratmaktadır.

Yerel halk, Suriyelilerin “şahıslarına, ailelerine zarar vereceklerinden endişe ettikleri için onlarla komşu olmak” istemediği gibi, çocukları da Suriyelilerle oynamak istememekte, öğretmenler yerel halktan çekindiği için yabancılara düşük not vermektedir. Halk, çocuklarının Suriyelilerle birlikte oturmasını, oynamasını pis ve hastalık kaynağı oldukları düşüncesiyle onaylamamaktadır. Bunlar sorun ve çözümsüzlük oluşturan konulardır. Bu da eğitimin kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.

Bu çocukların tamamı savaşın psikolojik, sosyal ve pedagojik etkilerini yaşayarak büyümüşlerdir. Çok azı eğitim olanaklarından yararlanma şansına sahiptir ve bulundukları okullarda sürekli korku içinde, umutsuz ve şiddete meyilli bireyler olarak göze çarpmaktadırlar. Suriyeli çocuklarla aynı okul ve sınıflarda okumak durumunda kalan öğrencilerin bu durumdan olumsuz etkilendiği muhakkaktır. Ana dili dışında eğitim dili Türkçeyi anlamayan ve konuşamayan Suriyeli çocuklar, öğretmenleri ve akranlarıyla iletişim kuramamakta, ders ve oyunlara katılamamaktadırlar.

Korku ve tedirginliğin Suriyeli çocuklarda sürekli bir duygu olarak yerleştiğini ifade eden öğretmenler, sınıf içi etkinlikler ve oyunlarda Suriyeli çocukların akranlarıyla belli bir mesafede durmaya dikkat ettiklerini gözlemlemiştir. Derdini anlatamadığı ve söylediklerini anlamadığı akranlarına karşı okul içinde ve dışında şiddet uygulayan Suriyeli çocukların aileleri ile Türk öğrencilerin velileri arasında zaman zaman gerginlikler yaşandığı öğretmenler tarafından belirtilmektedir. Öğretmenler, Suriyeli çocuklarla aynı sınıfta okumak zorunda olan Türk öğrencilerde de şiddet eğilimlerinin arttığını gözlemlemişlerdir. Öğretmenler tarafından dikkat çekilen bir başka konu ise Suriyeli öğrencilerin okula gelişlerinden itibaren geçen üç yılda, sınıflardaki Türk öğrencilerin akademik başarı ortalamalarının düşmesidir.

İlköğretim ve ortaöğretime devam eden 10 milyon 212 bin 683 Türk çocuk, öz bakım becerilerini dahi kazanamamış, karşılaştığı sorunları şiddet yoluyla çözme eğilimindeki bir milyonun üzerinde Suriyeli akranıyla aynı ortamda büyümek ve akademik gelişimini sağlamak zorunda bırakılmıştır. Bu durum Türkiye’nin gelecek nesillerinde, onarılması mümkün olmayan psikolojik, akademik ve sosyokültürel travmalara yol açacaktır. Bütün bu olgular nedeniyle, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılar; eğitimden ekonomiye, sosyal hayattan demografiye kadar geniş yelpazede ele alınması gereken bir ulusal güvenlik sorunu oluşturmaktadır.

Bu gibi sorunları aşmak için, planlı bir süreçle yerel halkla birlikte eğitim görürken iki taraf çocuklarına da psikolojik destek sağlanması yararlı olacaktır. Bunun için, çocukların davranışları gözlenmeli, öğretmenleri özel olarak eğitilmelidir. Çünkü sığınmacılar krizde daha duygusal ve fiziksel riske karşı hassastırlar. Bu konu, ülkemizde henüz yeterince yer bulamamıştır.

Suriyeli Çocukların Durumuna İlişkin Örnek Olaylar:Yapılan araştırmalarda, sığınmacı çocuklar,eğitim sürecinde yaşadıkları ve sorun olarak görüp,  çözülmesini istedikleri şuüç noktayı vurgulamışlardır:1)Kendi dillerini konuşan uzman öğretmen; 2) Arkadaş ve yaş grubundan destek; 3) Bütün okulun onlara güvende olma hissi vermesi.

Bu bağlamda; Şanlıurfa’da 15-17 yaşlarında 20 işçi çocukla görüşülmüş. Bu çocuklar oyun hakkından uzak yaşamak, eğitime erişememek, geleceği ötelemek, yoksullukla mücadele gibi sorunları olduğunu belirtmişlerdir. Çocuk emeği şartlar dikkate alındığında, durumları “şahin pençesinde yavru kuş” olarak adlandırılabilir.

Babanın olmadığı yaşlı ya da engelli olduğu durumda ataerkil kültür belirleyicidir. Erkek çocuk yaş olarak büyük ise, hanenin varlığı için çalışmakta ailenin sorumluluğunu üstlenmektedir. Bu da eğitime ulaşmayı engellemektedir. Suriyeli çocuk emeği, yoksulluk sonucu ortaya çıkan bir durumdur.

Suriyeli bir çocuk, “Yolda giderken şu kardeşim, şu babam, şu annem diyorum. Ama hep hayal onlar. Aileme benzetiyorum onları, yüzlerini arıyorum başkalarında. Yatarken rüyamda ailemle konuşuyorum, sonra uyanınca güldüm, şaka gibi. Nasıl konuşacaksın ailenle onlar yok ki. Şu anda ailesizim, çalışmak zorundayım” açıklamasında bulunmuştur.

Bir başka Suriyeli çocuk, “Günlük 40 TL alıyorum haftada 1 gün tatil var. Diğerleri farklı alıyor. Günde 12 saat çalışıyorum, para yetmiyor,” demektedir.

15 yaşında bir çocuk, “Önce fotokopide çalıştım tamir yapıyorduk. Günde 12 saat çalışıyordum, patron bana günlük 5 TL veriyordu” diye durumunu anlatmıştır.

16 yaşındaki bir çocuk; “Oto boyama yapıyorum. Mecburdum çalışmaya. Geleli beri hiç okula gitmedim, hep çalıştım. Hiç söyleyemedim okumak istiyorum diye. Okula gidemeyeceğimin farkındaydım yani, kim okula giderse gitsin ben çalışacağım dedim” diye serzenişte bulunmuştur.

17 yaşında bir çocuk, “Babam okur-yazar değildi, benim okumamı isterdi, ama öldü ben okuyamadım, çalışıyorum” demiştir (Türkmen, 2018).

Yerli çocuklar emek piyasasındaki açığı kapatamadığı için, işverenler dezavantajlı durumdaki Suriyeli sığınmacı çocuk emeğini sömürmektedir. Çocuklar uzun saatler çalışmakta ve asgari ücretin altında para almaktadırlar. 

“Mecburi kabullenen özneler” olarak Suriyelilerin emeği, işten çıkarılma tehdidi, parasını alamama, ek ücret alamama, düşük ücret, sözlü şiddete maruz kalma gibi psikolojik istismara açık hale gelmiştir.

Suriyeliler kadının çalışma hayatındaki yerini öğrenilmiş toplumsal değer pratikleriyle belirterek, kadın çalışmaz ayıplanır demektedirler. Kadının çalışmasını doğru bulmamakta, evdeki erkek çalışmakta, baba yoksa evin büyük erkek çocuğu bu sorumluluğu üstlenmektedir. Bu ailelerin çoğu Suriye’de orta gelirli sınıfa mensupturlar.

Bir başka Suriyeli çocuk, “Kilis’te kampta 3 ay kaldık, çok sıkıntılı idi. Soğuk ve yağmur vardı, yerler çamurdu, ayaklarımız üşüyordu, silah sesleri duyuluyordu. Su için 150 metre yürüyorduk, sıra ve çamur vardı, yemek sırasında 1 saat bekliyorduk. Bir aileye bir çadır vardı, hepimiz bir çadırda idik. Orada sadece yemek var başka bir şey yok.”

 Bu açıklama da daha önce belirtildiği gibi, savaş, çatışma ve afet durumlarında acil yaşam ihtiyaçları yerine getirilirken, eğitim son sıralara düşmektedir. Uyumla ilgili olarak barınma, sağlık, istihdam çıkış ülkesinde sunulamayıp varış ülkesinde de devam ettiğinde, insanlar içine kapanmakta, kız çocukları sessizliğe, erkek çocuklar şiddete yönelmektedirler. Bu psikolojiyle sorunlarını dile getirirken, kendi değerlerine daha da bağlanıp, geldikleri yerin kültürel özelliklerini görmezden gelip kendi kültürleri ile yaşamaktadırlar (Özservet, 2015). Sonuçta, kendini hiçbir yere ait hissetmeyen, kimliksiz, aidiyetsiz, tutunamayan, problemli insanlar ortaya çıkmıştır

1.3. SIĞINMACILARIN EĞİTİME ERİŞİM ENGELLERİ

Eğitim, Suriye krizinin başından beri acil yardım olarak algılanmadığı hatta kaynak kaybı olarak düşünüldüğü için en olumsuz sorun olarak karşımıza çıkar. Afetzedeler gıda, su, barınak ve tıbbi yardım gibi hayati konularda yardıma odaklanırlar. Bu yüzden çocuklar haftalar ve aylarca eğitime devam edemezler. Ancak 2000’li yıllardan itibaren bu değişerek, “Acil durumlarda eğitim için uluslararası ağ platformu” kurulmuştur. Minimum yardımı belirlemek için “acil durumlarda eğitimin asgari standartları” oluşturulmuştur. Yardımlar bu platformdaki ilkelere dayanılarak yapılmaktadır. Ancak istenilen düzeyde değildir.

Suriyeliler için eğitime ilişkin iki sorun önemlidir.1) Yerinden edilmişliğin doğal sonucu olarak fakirlik; 2) Geçerliliği olan diplomaların verilememesi.

Bunların çözülmesi için hükümetler, uluslararası kuruluşlar ve STK’lar işbirliği ve eşgüdümlü olarak çalışmalıdır. Kamp içi ve dışında eğitim görenlere Türkiye tarafından da tam olarak tanınmayan belgeler verilmektedir. Bunun için Türkiye ve Suriye’nin işbirliği gerekir. Türkiye tek taraflı olarak Suriye diplomalarının denkliği için girişimde bulunmuştur. MEB Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı (MEBTTKB) 26.04.2014’te Suriye Eğitim Bakanlığı ve Suriye Ulusal Komisyonu Geçici Hükümeti tarafından sığınmacılara verilen diplomaların denkliği için genelge yayınlamıştır.

Şehirlerdeki sığınmacıların kayıt altına alınması uluslararası koruma gereğidir. Ancak Suriyeliler çeşitli nedenlerle kayıt yaptırmamaktadırlar. Bu da eğitim yardımını zorlaştırmaktadır. İkamet izni olanlar çocuklarını devlet okuluna kaydettirmekte, kayıt olmayanlar ise misafir öğrenci olarak okula gitmektedirler. Onlar Türk müfredatına göre ve Türkçe eğitim aldıkları için,Türkçe öğrenen çocuklar kendini daha güvende hissedip, uyum sağlamaktadırlar.

Eğitim, başta kız çocukları olmak üzere tüm sığınmacılar için önemli bir koruma yöntemi olmasına karşın, eğitim konusundaki asıl sorun kamp dışındakilerdir. Onların eğitimden yoksun kalmaları, toplum için ileride büyük bir tehdit oluşturur. 2011-2013 arasında 70 bin Suriyeli çocuk 2 yıl boyunca okulsuz kalmıştır. Bu durum daha sonra eğitime katıldıklarında birtakım sorunlara neden olmuştur. 2016’da Suriyelilerin %34.2’sinin ilkokul, ortaokul ve ortaöğretim çağında olduğu dikkate alınırsa, eğitimin önemi ve durumun ciddiyeti anlaşılabilir.

Eğitime katılmayı engelleyen faktörlerden birisi kızların erken evlendirilmesidir. Okula başlarken kız-erkek eşit oranda iken, ortaöğretimde sayılar kızlar aleyhine değişmektedir. Suriyeliler Türkiye’de kız çocuklarını Suriye’ye göre daha çok oranda erken yaşta evlendirmektedirler. Oysa, kız çocuklarının eğitilmesi, kişisel gelişim yanında toplumsal olarak ta yapıcı bir etki yaratır. Eğitim, tüm çocuklar için “koruyucu” özellik sağlar, böylece onları sömürü, cinsel istismar, şiddet vb risklerden ve marjinalliklerden koruyacaktır. Kızlar çocuk evliliği ile cinsel istismara açık durumdadırlar. Bu da kuşaklar arası yoksulluk ve eğitimsizlik bebek ölüm hızı ve aile sağlığını etkileyen faktörlerdendir. Eğitimli annelerin bebekleri daha az ölmekte ve daha az hastalanmakta, böylece eğitim yaşama hakkını olumlu olarak etkilemektedir.

Suriyeli sığınmacı çocukların eğitime eksiksiz olarak erişimlerini sağlamak için her şeyden önce, engel oluşturabilecek sorunları ortadan kaldırmak gerekmektedir. Eğitime ulaşımı engelleyen diğer faktörler; ebeveyn yoksunluğu, fakirlik, şiddet, tehdit, eğitime ara verilmesi, bilgi eksikliği ve dil sorunudur.Suriyeli çocuklar çalışmak zorunda kaldıkları için de eğitime ara vermişlerdir. Acil durumlarda eğitimi devam ettirebilmenin önünde şu sorunlar görülmektedir.

Eğitime erişim ve katılım sorunu; veri eksikliği, kamp dışındakilerde servis sorunu, cinsiyet ayrımcılığı sorunu. Eğitimin ulaşım zorluğu nedeniyle gereksiz görülmesi. Kız çocuklarının okula devamsızlığı, cinsiyet dengesizliği, ekonomik bozukluk.

Öğretmen sorunu; Suriyeli öğrencilere ders veren ne kadar öğretmen, akademisyen olduğu kesin olarak bilinmemekte. Öğretmenlerin hazır bulunuşluk düzeyleri yetersizdir. Bu da özellikle devlet okullarında sığınmacıların eğitim kalitesini düşürmektedir. Öğretmen olmayanların Arapça eğitim vermeleri dezavantaj oluşturmaktadır. Okullardaki kültürel farklar, öğretmen beklentisi düşüklüğü, ailelerden gerçek dışı beklenti, tercüme edilen kitap azlığı vb. etkenler eğitim kalitesini düşürmektedir.

Dil sorunu; Türkmenler dışındakiler Türkçe bilmemektedir. Türkçe eğitim verecek öğretmen sayısı ve niteliği yetersizdir. Dil sorunu devlet okulunda iletişimde ciddi engel oluşturmaktadır. Okullaşmışlarda da dil sorunu vardır. Arapça bilen personel, öğretmen olmayışı bunlara eklenmektedir. Yerli öğretmen ve öğrencilerle de iletişim sorunu bulunmaktadır.

Bilgilendirme ve yönlendirme eksikliği; Suriyelilerin haklarına ve sorumluluklarına yönelik bilgilendirilmeleri yetersizdir. Veliler devlet okulu imkânını bilmemektedirler.Kamu kurumları ile sivil toplum kuruluşları arasında koordinasyon eksikliği vardır, bu merkezle yerel düzeyde de görülmektedir.

Müfredat ve öğretim Materyalleri, Fiziksel Altyapı Sorunları;Kur sistemi bizde olmadığı için, öğrenimde ilerleme kaydedilememesine neden olmaktadır. Bu eksiklikler hem eğitime erişimi hem de niteliği olumsuz etkilemektedir. Kırtasiye, kitap gereksinimi yeterince karşılanamamaktadır. Özellikle Türk Dilini öğrenmede araç-gereç eksikliği yoğun olarak görülmektedir.

Yoksulluk ve Çocuk İşçiliği; Aileler çocuklarını çalıştırmakta, hatta çocuklar yoksulluk yüzünden, okulda müdür ve öğretmenden para dilenmektedirler.

Toplumsal Kabul ve Uyum Sorunu; Suriyeliler çocuklarını zorbalığa maruz kalır diye okula kaydettirmek istememektedirler. Sosyal entegrasyondan önce, fiziksel entegrasyon olması, rehabilitasyon olmadan okula başlama iki tarafta da marjinallik yaratmaktadır.

Sosyo-ekonomik yetersizlik; çocuklar, temel ihtiyaçlarını bile karşılayamadıkları için çalışmaya yönelmektedirler. Suriyelilerin özellikle yerli halkın da sosyo-ekonomik ihtiyaçlı bölgelerde olduğu dikkate alınırsa, yerli halka da yardım yapılırsa karşılıklı uyum sağlanabilir.

Tek ebeveynlilik, refakatsiz ve engelli çocuklar; baba savaşta öldüğü için büyük çocuk ailenin geçimini sağlamaktadır. Ana –babası olmayanlarda aile yok, ilgilenecek kimse yok, engelli olanlar var, zihinsel engelli olmayanlar da dil bilmediği için engelli okuluna gönderilmektedir.

Sürekli yer değiştirme; kamptan şehre göç ettikleri için şehirlerarası hareketlilik yüksek, sabit yerleri yok, eğitimde devamlılık yok. Yerinden edilme sorununun uzaması (5 yıl ve üstü uzama olur) eğitime erişimi olumsuz yönde etkilemektedir.

İnsan hakları izleme örgütü raporunda, Suriyelilerin okula kaydolmalarının engellendiği ya da ihtiyaçlarının karşılanmadığı belirtilmektedir. Çocukların bir kısmı kuran kursu, tarikat ve cemaatlar gibi kayıt dışı eğitim merkezlerine gittiği için, eğitim hizmetinden kaç çocuğun yararlandığı belirsizdir.

Okullaşamayan tahmini 400 bin Suriyeli çocuk risk altındadır. Sosyal adaletsizlik, aidiyet duygusu yokluğu, yabancılaşma, dışlanma, eski-yeni yaşam koşulları farkı, bu çocukların iç dünyalarında bozukluk ve hasar yaratır.

Suriyelilerin çoğu okula gidebilecekken gidememesi ve toplumla bütünleşememe sonucunda çocuk işçiliği, suça sürüklenme, çeteleşme, madde bağımlılığı, ihmal-istismar, çocuk yaşta evlilik ve gebelik, akran zorbalığı, dışlanma, ayrımcılık vb. riskler, kısaca “kayıp nesil” oluşturmaktadır. Bu da ülkemiz için kurulmuş bir saatli bomba etkisine dönüşebilme potansiyeline sahiptir.

Eğitimdeki fırsat eşitsizliği birçok zincirleme sorunun hem sonucu hem de sebebidir. Eğitim, her çocuğa ulaştırılması gereken zorunlu bir sosyal hak ve hizmettir. Çocuklar gelecek kuşakların mimarları, eğitimin gerçek özneleridir. Bu nedenle gelecek kuşakların eğitimi ile ilgili konulara yaklaşım ve çözüm önerileri ayrı bir önem taşımaktadır (Gencer, 2017).

Suriyeli çocuklar ailelerinden dolayı geçici koruma, BMÇHS ve Uluslararası çocuk koruma politikaları kapsamında tanımlanmış haklara sahipler. Bu nedenle daha önce belirtilen, yaşama-koruma, gelişim katılım hakkı gereklidir ve bu sağlanmalıdır.

2.MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI’NIN YAPTIĞI ÇALIŞMALAR

Eğitimin insan hayatında ve milletlerin kimliklerini oluşturmadaki rolü büyüktür. Suriye’deki olayların Dera şehrinde bir okulda, çocukların duvara yazdığı “halk düzenin yıkılmasını istiyor” yazısıyla başladığı bilinmektedir. Olayların eğitim kurumunda başlaması, eğitime verilmesi gereken önem konusunda bir motivasyon aracı olmaktadır.  

Eylül 2019 verilerine göre, Türkiye’de 450 bin Suriyeli bebek doğmuştur. Bunlara kayıt dışı doğanlar da eklenirse, durumun ciddiyeti daha iyi anlaşılabilir. Bu nedenle Türkiye iki sene gecikerek de olsa, şu anda sığınmacıların eğitimini dikkate almış durumdadır.

2.1.SURİYELİ ÇOCUKLARIN EĞİTİMİNE İLİŞKİN İLK YAKLAŞIMLAR

Türkiye’de sığınmacıların eğitimi daha çok iç göç için tartışılmış, dış göç konusuna ülkemiz hazırlıksız yakalanmıştır. Dünyada da bu eğitim 2000’li yıllarda gündeme gelmiştir. 2011’den günümüze Suriyeli çocukların eğitim hizmetleri, pek çok değişiklik göstermiştir. İlk etapta, Suriyelilerin geri dönecekleri varsayımıyla hareket edilerek, kısa süreli politikalar oluşturulmuş, planlamalar kamptaki Suriyelilere yönelik olmuştur(Gencer, 2017).Suriyeli sığınmacıların, eğitim, sağlık, beslenme, güvenlik, bilgiye erişim gibi hakları Türkiye’ye gelişlerinden ancak iki yıl sonra çıkarılan YUKK ile  ülke gündemine girmiştir.

Bu nedenle, ilk yıllarda Türkiye’deki sığınmacılara Türkçe öğretilmemiş, daha sonra kamplardaki eğitimlerde 6 saat zorunlu Türkçe dersi verilmeye başlanmıştır. Sığınmacılar, ilk geldiklerinde 1-2 yılda ülkelerine dönmeyi aksi halde Türkçe öğrenip, çalışmayı düşünmekteydiler. Bu durum çocuklara da yansımıştır. Nitekim ilk yıllarda kısa süre dersler Libya ve MEB müfredatına göre ancak, Arapça olarak verilmiş ve ailelerin Türkiye’de kalmalarını pekiştirmeyecek şekilde, kamplarda yapılmıştır.

Suriyeli sığınmacı sayısı, 2011’de psikolojik eşik sayılan 100 bin iken, 2013’te bu sayı 700 bin olmuştur. Bunlardan okul çağındakilerin eğitim sorunu en büyük problem olarak karşımıza çıkmıştır (Özdağ, 2019).

Nisan 2013’te MEB, “ülkemizde kamp dışında misafir edilen Suriye vatandaşlarına yönelik tedbirler” konulu bir genelge yayınlamıştır. Bu, Suriyeli çocukların eğitimi ile ilgili ilk genelgedir ve kamp dışında, şehirlerdeki Suriyelilerin ihtiyaçlarının Valilikler kanalıyla giderilmesi ve eğitilmesi konusunda teftiş ve tespitini talep etmektedir. Bu genelgenin Suriyeli sığınmacıların gelişinden iki yıl sonra olması, ülkemizin bu konuya nasıl baktığını ve ne kadar hazırlıksız olduğunu açıklamaktadır. Sığınmacıların yarısına yakınının okul çağında olduğu dikkate alınırsa, bu süre hem gelen sığınmacılar hem de ülkemiz açısından önemli bir sorun olmakla kalmayıp, bu kişileri her türlü tehlikeye açık hale getirmektedir.

3 Eylül 2013’te Antep’te “Bölge Eğitim Koordinasyon Toplantısı” yapılmış, bu toplantıda kamplarda gönüllü öğretmenlik yapacaklar gündeme gelerek, ihtiyaçları belirlenmiştir. Çadırkent eğiticileri için Maraş’ta “Eğitici Eğitimi Semineri” düzenlenmiştir. Tüm bunlar, MEB, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), UNICEF, İl/İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü kanalı ile oluşturulmuşlardır.

En kapsamlı MEB genelgesi, 26 Eylül 2013’te yayınlanan, “Ülkemizde geçici koruma altında bulunan Suriye vatandaşlarına yönelik eğitim öğretim hizmetleri” genelgesi olmuştur. Bu genelgede, Suriyeli çocukların eğitimi kamp içi ve kamp dışında her yönü ile her kademe için ele alınmıştır. Eğitim programının MEB kontrolünde Suriye Ulusal Koalisyonu Yüksek Eğitim Komisyonunca (SUKYEK) hazırlanacağı belirtilerek, kamplarda açılacak olan Türkçe kursları, mesleki eğitim kursları ile ilgili önemli kararlara varılmıştır.

Kamp dışındakilerin 16.08.2010’da yayınlanan 2011/48 sayılı “yabancı uyruklu öğrenciler” konulu genelge kapsamında okula kaydolmaları üzerinde durulmuştur. Geçici oturma izni olmayanların eğitiminin 26 Nisan 2013 genelgesi doğrultusunda, yerel yönetimlerle, gönüllü ulusal ve uluslararası kuruluşlara bırakıldığı görülmektedir. Bu genelge büyük bir adım niteliğindedir. 26 Nisan, 26 Eylül, 7 Ekim 2013 genelgelerinde MEB’in söz konusu eğitim kurumlarını denetimi konusu öne geçmiştir. 26 Eylül 2013 genelgesindeki 11.madde, üniversiteye gidecek Suriyelilerin, SUKYEK tarafından yapılacak Bakalorya sınavı doğrultusunda, başarılı olanlarının mevcut yasalara göre, okula girmelerini öngörmektedir.

Yine 2013’te, çadır ve konteynır okul açılmış ve öğrencilerin kırtasiye masrafları karşılanmıştır. O dönemde Suriyeli öğretmenlerle, Suriye eğitim programı uygulanmıştır.  Aynı yıl, 135 üniversite öğrencisine uzun dönemli burs, 261 öğrenciye acil burs ve uluslararası düzeyde de ek olarak 1.105 öğrenciye burs verilmiştir.

3 Eylül 2012’de yayınlanan Güney ve Güneydoğudaki 7 üniversiteye özel öğrenci kabulü genelgesi doğrultusunda, 2012-13 öğretim yılında, Suriyeli öğrenciler belge ve beyanla üniversiteye özel öğrenci olabilmişlerdir. Kabul şartları ise kanunla üniversite senatolarına bırakılmıştır.

MEB tarafından kamplara hizmetlerin daha iyi ulaşması nedeniyle, 2013’te kamplarda %100 okullaşma sağlandığı, bunlara belediye, STK ve hayır kurumlarının destek verdiği açıklansa da, AFAD okullaşma oranını %83 olduğunu belirtmiştir.

MEB ise, Suriye’de üniversitede okuyanların üniversiteye kabulü için YÖK’ün karar aldığını ve lise mezunları için çalışma başlatıldığını ve Türkçe ve Yabancı Dil Uygulama ve Araştırma Merkezi (TÖMER)’de Türkçe kursu almalarının sağlandığını açıklamıştır.

16 Aralık 2013’te kamplarda 50 bin Suriyeli çocuk ve gence 693 derslikte kreş, ilköğretim ve lise düzeyinde 377’si Türk, 1.546’sı Arap olmak üzere 1.923 öğretmen eğitim vermiş, yetişkinlere 139 adet mesleki eğitim kursu ile 27 binden fazla kişi eğitim almıştır.

Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) 12 Ekim 2013’te Suriyelilere üniversite için burs vermekteydi. Bu da devlet yurdunda barınma ile aylık bursunu kapsıyordu ve 460 kişi ile sınırlı idi. Suriyeli üniversite öğrencileri, Suriye’den yatay geçiş yapabiliyorlardı. Sözü edilen 460 öğrencinin her birine, 300 TL burs ve barınma olanağı sağlandı.

O yıllarda TBMM başkanına verilen bir soru önergesi ile “Dünyada sığınmacı statüsünde olanların gittikleri ülkelerde açıklama ile üniversitede öğrenim görebildiği başka ülke var mıdır?” diye sorulmuştur. YÖK ise, 4 Eylül 2013’te Suriyelilerin 1. öğretim ve açık öğretimde öğrenim ücreti ödemeyeceklerini açıklamıştır.

9 Ekim 2013’te “Suriye ve Mısır’dan yurdumuzda bulunan yükseköğretim kurumlarına yatay geçiş kararı” ile bu ülkelerden göç edip yatay geçiş için belgesi olan üniversite öğrencileri, kontenjanın %10’unu geçmemek üzere, kurumlarca değerlendirilecek, belgesi olmayanlar, Kilis, 7 Aralık, Harran, Mustafa Kemal, Osmaniye, Korkut Ata, Çukurova, Mersin üniversitelerine yatay geçiş yapabileceklerdi.

Öte yandan YÖK tarafından, 2013’te Türkiye’de 500 civarında Suriyeli akademisyenin boşta olduğu, Türkiye’de %2 uluslararası (yabancı) öğretim üyesi kotası bulunduğu ve kadronun %1’nin dolduğu ve bunların değerlendirilebileceği belirtilmiştir.

Yapılan tüm bu çalışmalara rağmen, MEB ile okulların işbirliği içinde çalışması gerekirken, bu yapılmamıştır. Bunun sonucunda, belli başlı sorunlar olarak; 1) Sınıf denkliği sağlanması, 2) Okul ihtiyacı karşılanmasındaki ekonomik sorunlar karşımıza çıkmıştır.

2.2.FİNANS SORUNU

PICTES (Promoting Integration of SyrianChildrentoTurkishEducationSystem) “Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonunun Desteklenmesi Projesi, Yabancı Uyruklu Öğrencilere Yönelik Telafi Eğitimi Çerçeve Öğretim Programı” adıyla başlatılmıştır. Proje, Avrupa Birliği tarafından finanse edilmekte ve MEB ile AB’nin başlattığı 500 milyon Euro bütçeli bir projedir. Proje ile 300 milyon Euro Suriyeli eğitiminde kalite, 200 milyon Euro okul inşaatı için verilmiştir. Ancak bu destek, ihtiyacın %10’unu karşılamaktadır.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Kızılay, UNICEF ve Avrupa Sivil Koruma ve İnsani Yardım İşlemleri Birimi (ECHO) işbirliğiyle GEMlerdeki 222.944 öğrencinin her biri için 30 TL nakit parayı okullara göndermiştir. Ayrıca Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Kızılay, UNICEF, ECHO, Suriyelilere okula devam şartıyla yardım sistemi kurulmuş, okula giden 56.000 öğrenciye ilk dönem ödeme yapılmıştır. Ancak bu, kısmidir, yetersizdir ve destekler kısa vadelidir.

Çalışma izni olmayan Suriyeli öğretmenlerin ücret ödemesinde UNICEF ve PTT işbirliği yaparak UNICEF fonu PTT’ye aktarılarak ödeme yapılmaktadır. MEB’in belirlediği öğretmenlere ön ödemeli kart dağıtılarak, ücretleri TL olarak, yapılmaktadır.

Eğitime 5 yılda, Türkiye 8 milyar dolar, uluslararası kuruluşlar 418 milyon dolar harcama yapmıştır.

2.3.YILLARA GÖRE SIĞINMACILARIN EĞİTİMİNE İLİŞKİN SAYISAL VERİLER

Geldikleri günden itibaren Suriyelilere verilen eğitim, kamp içi, kamp dışı ve özel okullar olmak üzere üç kategoride yapılmaktadır. Kamp dışı eğitim GEM’ler ve Devlet okulları olmak üzere iki çeşittir ve Bakanlık denetimindedirler. Ayrıca GEM’lerde ve kamplarda; devlet, eğitim alanında çalışan hükümet dışı ulusal- uluslararası örgütler, STK ya da Suriyelilerin açtığı eğitim kurumlarında, Arapça ağırlıklı ve Suriye müfredatına göre eğitim verilmiştir.

2011’den bu yana açılan GEM’lerden 177’si yenilenip donatılmış, 800 binden fazla Türk ve Suriyeliye okul çantası, kırtasiye verilmiştir. Kamp dışı ve içinde yaklaşık 11 bin Suriyeli gönüllü öğretmene aylık teşvik sağlanmış, okuma yazma desteği için kamplarda 21 kütüphane açılmıştır. Kamp içi ve dışında yaklaşık 10 bin Suriyeli gönüllü öğretmene olağanüstü durumda sürdürülebilir eğitim, zorlu koşulların üstesinden gelme becerileri ve psiko-sosyal destek eğitimi verilmiştir.

Okul öncesi eğitim kurumlarına ve kamplara 50 erken dönem çocuk gelişimi seti sağlanmış, ülkedeki 211 okul ve GEM’deki 33bin çocuğa 370 adet eğlence-dinlenme seti dağıtılmıştır. 9 il, eylem planı uygulamasında, MEB’e teknik destek sağlanıp, 10 yeni il için İl Eylem Planı (İEP) geliştirilmiştir.

Tablo 1: Yıllara göre ülkemizde eğitime erişimi sağlanan Suriyeli öğrenci sayısı ve 2017-2018 Örgün eğitime Erişim (Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü, Mart,2018).

UNICEF 15 okul inşa etmiş, Diyanet Vakfı da eğitim vermiştir. Yerel makam ve STK’ların desteklediği Suriyeli gönüllü öğretmenlerle, Suriye müfredatının izlendiği GEMler oluşturulmuştur. Bunlar, 2015’te 34’ü kampta, 232’si kamp dışında 266 adettir. Okullaşan sığınmacı sayısı giderek artmaktadır. Bu da ulusal ve uluslararası işbirliği sayesinde olmuştur.Ayrıca özel eğitim merkezleri de bulunmaktadır. Bunlar Özel Suriye okulları olarak nitelendirilirler,MEB denetimi yoktur ve koşulları kötüdür. Fiziki koşulları iyi olanlar ücretli olduğu için herkes ulaşamamaktadır. Bu okullardaki müfredat Suriye’deki ile benzerlik göstermektedir ve MEB tarafından denetlenmesi gerekmektedir. 

MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü, Göç ve Acil Durum Eğitim Daire Başkanlığı verilerine göre, okullaşma oranı, 2014-15’te %30 idi ve 2015’te açılan GEM modeli ihtiyacı karşılamada başarılı olamamıştır (MEB; 2019). BMMYK’nın 2016 verilerine göre ise, kampta 300 bin, kamp dışında 2.5 milyon öğrenci bulunmaktadır.Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK)’ne göre, okullaşma oranı, 2016’da %35 iken bu oran, 2017’de %59’a çıkmıştır.

MEB’lığı bir genelge ile 2016-17’den itibaren anaokulu ve 1. sınıfa gidecek tüm Suriyeli çocukların Devlet okullarına devam etmesini zorunlu kılmış, bunun için 2017 Şubat ayından itibaren bu çocuklara haftada 15 saat Türkçe dil dersleri verilmeye başlanmıştır. Böylece Suriyeli sığınmacıların çocukları 2017-2018 öğretim yılından itibaren tamamen Türkçe olan okul müfredatını takip edeceklerdir (Lordoğlu, K; Aslan, M. 2018).

Tablo2: Sınıf Seviyelerine göre Okullaşma Sayı ve Oranları

Türkiye’deki 976.200 Suriyeli öğrenciden, 608.084’ünün eğitime erişimi sağlanmış, bunlardan 366.457 Suriyeli ve Iraklı çocuğa devlet okulunda Türkçe müfredata göre, 9.634 öğrenciye açık öğretimde eğitim verilmiştir. Bunların içinde 39.556 Iraklı bulunmaktadır (MEB, 2018).

2017’de 14.742 devlet okulunda, 201.505 öğrenci, 421 GEM’de 291.039 öğrenci vardı. Öğrencilerin %60’ı GEM’lerde eğitim görmekteydi. GEM’lerin tercih edilmesinde, buradaki eğitimin Arapça ağırlıklı olması ve Suriyeli öğretmenlerin eğiticilik yapması etkili olmuştur. GEM başına 753 öğrenci, Devlet okulu başına düşen öğrenci sayısı 12’dir (Gencer, 2017).

2016-2017’de 14.740 Suriyeli üniversite öğrencisi, 140 devlet ve vakıf üniversitesinde okumaktadır. 2017-2018’de ise bu rakam 19.650’yi aşmıştır.

2017-2018’de devlet okullarında eğitim alanların sayısı ilk kez GEM’leri aşmıştır. Aynı yıl, GEM’de 221.586, devlet okulunda, 382.343 Suriyeli öğrenci okula devam etmektedir.Türkiye’deki 976.200 Suriyeli öğrenciden, 608.084’ünün eğitime erişimi sağlanmış, bunlardan 366.457 Suriyeli ve Iraklı çocuğa devlet okulunda Türkçe müfredata göre, 9.634 öğrenciye açık öğretimde eğitim verilmiştir. Bunların içinde 39.556 Iraklı bulunmaktadır (MEB, 2018).

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre, 17 Ocak 2019 tarihi itibarıyla Türkiye’de geçici koruma kapsamında kayıt altına alınan Suriyeli sığınmacı sayısı toplam 3.632.622 kişiye ulaşmıştır. Bunların 1.970.837’si erkeklerden, 1.661.785’i kadınlardan oluşmaktadır. Türkiye’deki kayıtlı Suriyelilerin %45.4’ü (1.649.236) 0-18 yaş aralığındaki çocuklardır. Pek çoğu eğitim çağında olan bu çocukların eğitime dâhil edilmesi çok büyük önem taşımaktadır (Kılıç, 2019).

Yine Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün 4 Temmuz 2019 verilerine göre ise, ülkemizde, 0-18 yaş grubunda, 877.579 erkek, 803.674 kız bulunmaktadır. Bunlardan 0-4 yaş grubunda, 529.218 çocuk, 5-9 yaş grubunda 494.976 çocuk, 10-14 yaş grubunda 384.719 çocuk, 15-18 yaş grubunda ise 272.340 çocuk lise düzeyinde yer almaktadır.

2018-19’da 976.200 olan çağ nüfusundan, 648.592 (%62.2) Suriyeli çocuk eğitime erişmiştir. Bunlardan 319.278’i kız, 329.314’ü erkektir. Eğitimin, 20.965’i kamp içinde, 534.122’si resmi okulda, 75.876’sı kamp dışında, 16.629’u açık okullarda verildiği görülmektedir (MEB,2019). 2018-2019’da okul çağındaki Suriyelilerin %62’sini okullaştırmayı başarsak da, kalan %38’i okul dışındadır.  Okullaşma oranında en büyük başarı ilkokulda, en düşük başarı da lisede olmuştur.

Öte yandan 2014-2018 yılları arasında, 207.150 (%40) kadın, 138.777(%40) erkek genel kurslara katılmıştır. Aynı yıllarda açılan mesleki ve teknik eğitim kurslarına katılım durumu 48.795 (%73) kadın, 17.805 (%27) erkek şeklinde görülmektedir. Mülteciler Derneğinin Eylül 2019 verilerine göre, devlet okullarında 600 bin Suriyeli çocuk eğitim görmektedir. Bu da Suriyeli okul çağındaki çocukların çoğunun halen okullaşamadığını göstermektedir.Halen Suriyelilerin %60,7’si 15-64 yaş aralığında çalışabilir yaş grubundadır (Adar, 2018).

Tablo3: Geçici Korunma Kapsamı Altındaki Öğrencilerin Eğitim Hizmetleri (MEB, 2019)

2.4.MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞININ DİĞER ÇALIŞMALARI

Okul politikaları ve uygulamalarının, okul örgütü ve çevresi, müfredat, öğretim ve öğrenme, ailelerle ve kurumlarla ortaklık alanlarına denetimsel açıdan odaklanması gerekir. GEM’lerin işleyişi ve Suriyeli GEM öğretmenlerinin niteliği ve çalışma koşulları, bu katkının niteliği açısından belirleyici faktörlerdir. İl ve ilçelerde; İlçe ve İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı veya Şube Müdürü Başkanlığında oluşturulacak bir komisyon yabancılara yönelik eğitim, öğretim faaliyetlerini yürütmekten sorumludur. Gönüllü çalışmak isteyen yabancılar eğitim koordinatörü ile değerlendirilecek ve uygun bulunanlar bunların denetiminde çalışacaktır. Gönüllülerin bilgileri, yabancı öğrenciler bilgi işletim sistemi üzerinden kayıt altına alınır. Ayrıca çalışacak olanlara, MEB’in hazırladığı etik sözleşme imzalatılarak, sözleşmedeki taahhütlere uygun davranmaları belirtilmektedir.

Öğretmenler; 15 Ocak 2016 tarihli “Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair Yönetmelik”in değerlendirme bölümünün 6. md’de çalışma izni verilmesi ve bildirim bölümünün 9. maddesinde öğretmenlerin MEB’den ön izin almaları gerektiği, ön izin alınmayan başvuruların değerlendirilmeyeceği ve başvuru kabul olduğunda MEB tarafından çalışma izni verileceği belirtilerek, genelgenin 10. maddesinde “Geçici koruma sağlanan yabancılara asgari ücretin altında ücret ödenmez.” denmektedir (Babahan ve Balkar,2016).

MEB’nın 2016-17 verilerine göre, Suriyeli öğretmen sayısı, 13.178, yerel eğitmen 5.959, diğer personel 52’dir. Ayrıca gönüllü Suriyeli eğiticilerden, 19.700 kişiye formasyon eğitimi verilmiş ve sertifikalandırılmıştır. UNICEF ile yapılan protokole göre 2016’dan itibaren Suriyeli gönüllü eğitmenlere, 1300 TL teşvik ödemesi yapılmıştır.

1) Ücretli yerli öğretmenler, maaşları okul tarafından temin ediliyor. 2) Suriyeli öğretmenler, maaşları UNICEF tarafından veriliyor. 3) MEB’lığı tarafından gönderilen yerli öğretmenler. a) Halk Eğitim Merkezi Öğretmenleri. b) MEB tarafından görevlendirilen öğretmenler. 4) Devlet okullarındaki mevcut kadrolu öğretmenler.

Öğretmen maaşları ve istihdamlarına ilişkin var olan bu farklılıklarlar, öğretmenlerin motivasyonunu kırmakla kalmayıp, gelecekleri konusunda da endişe duymalarına neden olmaktadır. GEM’lerdeki Suriyeli öğretmenlerin niteliği kadar onlara sunulan çalışma koşulları da mesleki performanslarını ve işleyişi etkiler. Öğretmenliğe kabul ve ücret önemlidir. Suriyeli öğretmenlerin çalışma koşulları, karşılaştıkları zorluklar ve nitelikleri GEM’lerin işlevselliğini sağlama açısından üzerinde durulması gereken konulardandır. Bu öğretmenlerin varlığı okulların kültürel temelini ve anlayışını genişletmekte, farklılıklara daha pozitif yaklaşılmasını ve okullardaki yaşamın zenginleştirilmesini sağlamaktadır. Müfredat, pedagoji ve değerlendirme, kültüre özgü ve içerik bağımlıdır. Bu nedenle, Suriyeli öğretmenler zorluk yaşamaktadırlar. Suriyelilerin eğitiminin alan uzmanı ve Arapça bilen öğretmenlerle yapılması yerinde olur. GEM’lerde çalışacak gönüllüden ziyade, gönüllülerin mesleki niteliklerine dikkat gerekmektedir.

Kamplardaki okullarda 2016 yılında, 80 bin öğrenci okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinde eğitim görmekte, Türk ve Suriyeli 3 bine yakın öğretmen bulunmakta idi. Bu eğitim merkezlerinde, Sosyal –fen bilimleri, matematik, bilgisayar, yabancı dil eğitimi verilmiştir. 1.211 derslikte, 78.707 öğrenci eğitim görmekteydi. Öğrencilere başarı ve devam belgesi verilmiş, eğitim Arapça olup, 2011-12’de kısa süre Libya ve Türkiye müfredatı takip edilmiş, 2012-13’ten itibaren Suriye Geçiş Hükümeti ve MEB işbirliği ile Suriye müfredatı uygulanmıştır. Eğitim içeriğinin belirlenmesinde bulunduğu ülke siyasileri büyük rol oynar. Bu nedenle eğitim müfredatı, revize edilerek içeriğindeki,Baas Partisi, Beşar ve Hafız Esad çıkarılmış, coğrafi haritalar güncellenmiş, Suriye sınırları içinde gösterilen Hatay Türkiye sınırları içine alınmış, coğrafi haritalar yeniden düzenlenmiştir. Osmanlılar işgalci olarak gösterilirken bu da değiştirilmiştir, ancak kitaplarda barış, insan hakları entegrasyona ilişkin değişiklikler yoktur. Ders kitapları MEB ve UNICEF’in işbirliği ile hazırlanıp ücretsiz dağıtılmaktadır.

Eğitim konusundaki asıl sorun kamp dışındakilerdir.  Okullaşamama oranı İstanbul ve Ankara’da daha fazladır. Koruma özelliği olan eğitimden, sığınmacıların yoksun kalmaları, toplum açısından ileride büyük tehdit oluşturacaktır. Bu nedenle, Suriyelilerin her kademede eğitim görmelerini sağlayacak eğitim politikaları gereklidir.

Kamp dışında 2 milyondan fazla kişi vardır. Onların kamp dışında yaşaması istenmemektedir. Bunlara sistematik insani yardım ulaşmaz ya da ulaşması zordur. Dağınık oldukları oranda çocukların okula gitmesi de zorlaşır. Gerçekte de kamptakilere göre, oranlar eğitim açısından düşüktür. Onlara acil çözüm politikaları bulunmalıdır. Unutulmamalıdır ki, olağanüstü durumlar ancak olağanüstü çözüm yolları ile aşılır.

2.5. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞINDAKİ GÜNCEL SORUNLAR VE ÇALIŞMALAR

MEB, 2016-17’den itibaren, Suriyeli çocukların Devlet okuluna gitmesini zorunlu kılınca, GEM’leri artık, Geçiş Eğitim Merkezi olarak görmeye başlamış ve devlet okuluna geçişte bir oryantasyon merkezi haline getirmiş, STK’ların açtıklarından başlayarak, kapatmayı planlamıştır.

Çocuklar 1-5. sınıflarda zorunlu devlet okuluna yönlendirilmiştir. 2016’da yeni bir yol haritası açıklanmıştır. MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğüne bağlı “Göç ve Acil Durum Eğitimi Daire Başkanlığı” oluşturulmuştur. Halk eğitim merkezlerinde, bu genel müdürlüğe bağlı Türkçe dil kursu açılmıştır. Ekonomik nedenlerle okula gönderilmeyen çocuklar için, okula gönderme şartı ile aileye maddi destek sağlanmıştır.

Kasım 2017’de okullara gönderilen genelge ile geçici koruma kimlik kartı olmasa bile Suriyeli öğrencilerin okullara alınması kararı alınmıştır. Nitekim 2017-18’de okullaşma oranı artmıştır. Eğitime erişimin en yüksek olduğu kademe Unicef 2019 raporuna göre, 2019’da %98 ile ilkokul iken, en düşük olduğu kademe lisedir. Devlet okulları, ara sınıflarda eğitim verme konusunda, GEM’lere göre düşük düzeydedir. Bunun nedeni dil ve müfredat olabilir. Bir diğer sorun, eğitim süreçlerindeki boşluk ve yaşın ilerlemesidir.

Suriyeli çocuklarn, Türkiye’ye göç, yerleşme gibi nedenlerle, eğitim süreçlerinde iki yıl kayıp yaşadıkları için eğitim eksikleri vardır. Bu da, yaşları büyük olduğundan akranları ile eğitim alamayıp, küçüklerle birlikte okumak zorunda kalmaları sonucunu getirmektedir. Bu nedenle ara sınıf için politika gereklidir. Sorun destek sınıfları kurgulanması ya da uzaktan eğitim ile çözülebilir.14 yaşındaki Suriyeli öğrencinin 7. sınıfa gitmesi gerekirken, dili yetersiz olduğu için, bu mümkün olmamaktadır. Devlet bu ailelerin ev kirasını ödemekte, ama eğitim için destek vermemektedir. Özel okullar sorumluluk almamakta, onların da burslu öğrenci kontenjanı ayırması sağlanabilir. Maddi durumu iyi olanlar, bu okullara gidebilir.

Öğrenci denkliği sağlanmasında ikilem vardır. Ara sınıftakiler dil bilmediği için uyum sorunu yaşamakta ve 4. sınıfa gidenler hiçbir şey öğrenmeden okuldan ayrılmaktadırlar. Suriyeli öğrenciler geçici olarak yaşına uygun sınıfa konup, ardından Milli Eğitim Denklik Komisyonunun kararına göre, sınıflara yerleştirilmektedir. Daha sonra istatistiki bilgi olarak MEB’in ilgili sitesine kaydedilmektedir. Yani yapılanlar göstermelik olmanın ötesine geçememektedir. Ayrıca öğrenciler, fen-matematik bilgi durumuna göre sınıflara yerleştirilmekte, bu da dil yetersizliği nedeniyle, dersleri takip etmede sorun yaşamalarına neden olmaktadır.

Türkiye Diyanet Vakfı öncülüğünde, Suriyelilerin eğitiminde ilk adımlar GEM’ler ile atılmıştır. GEM’ler acil durum modelidir ve Suriyeli öğretmenler görev almış, ülkeye uyum için 5 saat olan Türkçe eğitimi 15 saate çıkarılmış, 6-12 yaştakiler için Türkçe öğretimi Programı hazırlanmış, 5.468 öğretmen işe alınmıştır. Önce Türk ve uluslararası menşeli STK’ların güdümünde olan GEM’ler yıllar içinde MEB’in koordinasyon ve denetimine geçmiştir. GEM’ler okul binaları çatısına alınmaya başlanmıştır. Yine de orta ve uzun vadede bu politikalar yeterli değildir. MEB yaptığı çalışmalarla, eğitime erişilirliği artırmıştır.

MEB ile UNICEF’in hazırladığı İEP uyarınca, yeni eğitim merkezi inşası, mevcut okulların okul bitiminde Suriyelilere tahsisi (öğleden sonra), Suriyeli öğretmenlere teşvik, eğitim materyali yardımı, Suriyelilerin okullarının bakım ve yenileme giderlerinin karşılanması yer almaktadır. Bu çerçevede Suriyeli gönüllü öğretmenlere belli bir oranda teşvik sağlanmaktadır. Bu ücret, kampta 150 dolar, şehirdeki öğretmene 220 dolardır.

Bir diğer sorun sıfır noktasındaki 150 bin civarındaki gruptur. Türkiye bunlara yardıma zorunlu olmasa da sınırlı miktarda yardım yapmaktadır. Bunlarda öğretmen yardımı yoktur.

2.6. YABANCI UYRUKLU ÖĞRENCİLERE YÖNELİK TELAFİ EĞİTİMİ TÜRKÇE DERSİ ÇERÇEVE ÖĞRETİM PROGRAMI

Suriyeli misafir öğrencilere Türkçe öğretimi projesi 25 Mart 2013’te, 7 ilde 14 kampta 858 öğrenci ile başlamış, 2016-2017’ye gelindiğinde ders verilen il sayısı 10’a, eğitim verilen kamp sayısı 16’ya yükselmiştir.

Proje Suriyeli sığınmacıların Türkiye’deki hayatlarına uyum sağlamaları açısından önemlidir. Türkiye, beslenme, barınma, sağlık ve giyinme ihtiyaçlarına öncelik vermiş, daha sonra yetişkinler iş bulup çalışmaya, çocuklar da eğitim görmeye başlamıştır. MEB devlet okullarında Suriyeli öğretmenlerin görev yaptığı eğitim- öğretim programları düzenlemiştir. Kendi dilinde eğitim gören okul çağındaki Suriyeli çocukların sorunları yeterince çözülememiştir.

4 yılda 5000 öğrenci seviye belirleme sınavı ile Türkçe kursuna başlamış, ancak kursu tamamlayanların sayısı başlayanlara göre 1/3’e denk gelmektedir. Çünkü önemli kısmı devamsızlık yaparak, kurstan ayrılmışlardır.

Kamplarda Türkçe ve Türk Dili Edebiyatı Bölümü mezunu atanmamış öğretmenler görev almış olup, öğretmenler Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığınca görevlendirilmiştir. Suriyeli sığınmacıların Türkçe öğrenmesi ile ileride Suriye-Türkiye ilişkileri bakımından elçi vazifesi görecek bir kitlenin yetişmesine zemin hazırlanacağı varsayılmaktadır.

Projenin ilk yıllarında görevlendirilen ilahiyat mezunu ve Arapça bilen öğretmenler, projenin ilerlemesi açısından dezavantaj olmuştur. Kampta Arapça ile eğitim alanlar, kamp dışında Türkçe konuşamadıkları için olumsuz etkilenmişlerdir (Büyükikiz, 2016).

Eğitim Hizmetlerini düzenleyen, 2014 tarihli yönetmeliğin 28. Maddesi doğrultusunda,2016’da Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğünce şunlar yapılmıştır:Ders dışında kendi dillerinde eğitim programı uygulaması, öğrenci sayısına göre yeterli öğretmen ataması ve görevlendirmesi, Türkçesi yetersiz olan öğrencilere Halk eğitiminde Türkçe dil kursu verilmesi, ilk-ortaokul düzeyinde eğitim alamayanlara çalışma saatleri dışında uyum programı yetiştirme kursu verilmesi, Türkçeyi yaşayarak öğrenmeleri için sınıflara dengeli dağılmaları, Suriyelilerin yatılı bölge okullarına dengeli olarak yerleştirilmesi, yatılı olacak çocukların ailelerinin bulunduğu yerde olmalarının sağlanması.

Bu projeye ek olarak, Yabancı Uyruklu Öğrencilere Yönelik Telafi Eğitimi Türkçe Dersi Çerçeve Öğretim Programı, eğitime ara veren veya devam edemeyen, zorunlu öğrenim çağında olduğu halde okula kaydı yapılmamış, 9-15 yaş grubu Türkiye’deki öncelikle Suriyeli ve diğer yabancı uyruklu çocukların eğitim-öğretime devam edebilecekleri temel becerileri kazandırmak ve onlara Türkçe öğretmek amacıyla hazırlanmıştır.

Türkçe dersi çerçeve öğretim programı hazırlanırken, Üniversite, Enstitü, MEBgibi çeşitli kurum ve kuruluşların kitapları, program içerikleri ve uygulamaları incelenmiş ve program çalışmaları buna göre yapılmıştır. Böylece Suriyeli sığınmacıların çocukları 2017-2018 öğretim yılından itibaren tamamen, Türkçe olan okul müfredatını takip etmeleri hedeflenmiştir.

2.7.PICTES RAPORU

Proje, Avrupa Birliği tarafından finanse edilmekte ve MEB ile birlikte, 2016’dan beri yürütülmektedir.

 Proje 2018’deki yeni sözleşme ile PICTES II olarak devam etmektedir. Hedef Suriyelilerin eğitime erişimi ile eğitim kalitesinin ve eğitim personelinin uygulama kapasitesinin artırılmasıdır. PICTES II. de okul öncesi eğitim mesleki ve teknik eğitim, sosyal uyum etkinlikleri, yetişkinlere Türkçe öğretimi gibi 24 faaliyet bulunmaktadır.

Proje, resmi okul dışında olan veya eğitimine çeşitli nedenlerle ara vermiş ya da devam edememiş Suriyeli öğrenciler olmak üzere ülkemizde bulunan yabancı uyruklu öğrenciler için açılacak olan “Telafi Eğitimleri”nin gerçekleştirilmesi için kullanılmak üzere hazırlanmıştır. Taslak Telafi Eğitimi Öğretim Programı hazırlanırken, öğrencilerin eğitime erişemediği yılları telafi etmek amacıyla hazırlanmış ve daha önce uygulanmış olan “Yetiştirici Sınıf Öğretim Programı (YSÖP)” temeli esas alınmıştır. Bu programın seçilmesinde, şu nedenler etkili olmuştur;

1) Telafi ihtiyacı için hazırlanması; 2) MEB tarafından onaylanmış ve başarıyla uygulanmış bir program olması; 3) Kazanım ve etkinlik bazlı bir çerçeveye sahip olması; 4) Uygulamaya ve saha çalışmalarına yönelik birçok rapor ve analiz bulunması; 5) Temel eğitim seviyesi için hazırlanmış olması.

Ancak bunların dışında, “Yetiştirici Sınıf Öğretim Programı”nın, daha yoğun olması, yeni örgün öğretim programlarının güncellenmesi, yabancı öğrencilerin durumunun farklı olması, yeni telafi programı hazırlanmasını gerektirmiştir.

Çerçeve Öğretim Programı; 4 seviye programdan oluşmaktadır. Program sarmal bir anlayışta uygulanmaktadır. Hedef, kitle 9-15 yaş aralığındaki yabancı öğrencilerdir. Her seviyede, rehberlik, sosyal uyum ve kişisel gelişime yönelik bir seçmeli ders ve sosyal etkinlik program süresince uygulanacaktır.

1-3 A seviyesinde hedef kitle, 1-3 B seviyesinde hedef kitle, 4-5 seviyesinde hedef kitle, 6-7 seviyesinde hedef kitle, şeklinde gruplar oluşturulmuş, her birine uygun olarak hazırlanan eğitim programları ile eğitim verilmesi planlanmıştır.

Hedef kitle, Türkçe bilmeyen ya da okur-yazar olmayan 9-15 yaş arasındaki yabancı uyruklu çocuklardır. 25 ders saati Türkçe ve 2 ders saati Rehberlik zorunludur; 3 ders saati de seçmeli dersler ve sosyal etkinliklerdir. MEB rehberlik dersi koyup, bu dersi zorunlu tutarak sığınmacıların psikolojik sorunları olduğunu nihayet fark etmiş, hatta öncelikli sorun olarak ele almıştır. Ancak 2 ders saatinin, büyük travma yaşayan bu insanların sağaltılmasında yeterli olup olmayacağı bir başka sorunu oluşturmaktadır.

3. SONUÇ VE ÖNERİLER

Türkiye’nin sığınmacılara yönelik politikaları, 2018 yılına gelindiğinden itibaren, acil duruma yönelik müdahale politikalarından Türkiye’ye uyum politikalarına doğru evrilmiştir. Uyum politikalarının merkezini eğitim politikaları oluşturmaktadır. Suriyelilerin ülkemize geldikleri 2011’den bugüne, onların eğitime katılımları ve devam etmeleri konusunda önemli ve çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bunlar ulusal ve uluslararası niteliktedir. Suriyeli çocuklarla gençler Türkiye’de ve Suriye’de ülkelerinin kalkınması ve Suriye’nin yeniden inşasında önemli aktörler olabilirler. Ancak bu, kaliteli ve herkese ulaşan eğitim politikaları ile mümkün olacaktır. Bunun için;

-Bir Göç Bakanlığı kurulmalı, eğitim konularında bu Bakanlıktaki koordinatör birimle MEB işbirliği sağlamalıdır.

-Koordinatör birim aynı zamanda Bakanlık dışında görev alacak olan Belediye, STK diğer bakanlıklarla iletişim kurarakişbirliği yapma yoluna gitmelidir.

 -Okullaşamayan Suriyeli çocuklarla ilgili il bazlı haritalandırma yapılmalı, mahalle mahalle raporlanarak il-ilçe milli eğitim müdürlüklerine bildirilmeli ve okullaşma sorununun yoğun olduğu yerleşim birimlerine özel politika belirlenmelidir.

- Göç araştırmaları konusunda üniversiteler daha etkin olmalı ve kamuoyu göç olgusunun sorunları konusunda aydınlatılmalıdır.

-Eğitimde kendi ülkeleri ve sığınılan ülke öğretmenleri ortak görev almalı, düzenleme 40 öğrenciye 1 öğretmen düşecek şekilde yapılmalıdır.

-Sığınmacılar fakirlik yüzünden çocuklarını okul yerine işe gönderdiği için onların okul masrafları ödenmeli, eğitim giderlerini, devletler ve uluslararası kuruluşlar karşılamalıdır.

- Eğitim müfredatı acil durumlarda farklı olduğundan, standart içeriğe ek olarak psiko-sosyal destek ve yeni şartlara adapte olma eğitimi verilmesi yerinde olur.Müfredatta eğitim hedefine yönelik olarak, önce yaşamı sürdürme, ardından insan hakları, barış, değerler, önyargıları giderme eğitimi verilmelidir.

- Sığınmacı öğrencilerin devam ettiği okullarda çalışan sınıf öğretmenleri ve okul personeline kültürel farkındalık oluşturmak için, hizmet içi eğitim verilmelidir.

-Öğretmen adayları da Suriyelilerin eğitimi konusunda eğitilmeli, adaylar kapatılması planlanan GEM ve sığınmacı olan okullarda deneyim kazanmalıdır.

- Kültürel uygulama ve beklentileri bilen okul psikologları, aile ve eğitimciler arasındaki iletişimi güçlendirebileceği için onlara yer verilmelidir.

- Devlet okullarında çocukların uyumunu sağlamak için Suriyeli rehber öğretmenlerin görevlendirilmesi sağlanmalıdır.

- MEB müfredatı gözden geçirilerek uzman ve akademisyenlerle, yeniden düzenlenmeli, ders kitapları revize edilmeli, bunun için ulusal ve uluslararası destek sağlanmalıdır.

- Politika ve hizmetler, koruyucu önleyici, sorun çözücü, kültürel özelliklere duyarlı ve kapsayıcı perspektifle çocuk hakları temelinde ele alınmalıdır.

- Devlet göç dalgasını azaltıcı, özendirmeyen politikalar geliştirmeli, Suriye sınırı içinde çadır ve konteyner kurulmalıdır.

-Suriyeli ve onlardan etkilenen Türk çocuklarının “kayıp nesil” olmaması için, ilgili kamu kurum ve kuruluşları bu devasa soruna, koordineli ve bütüncül bir bakış açısı ile yaklaşmalıdır.

Suriyelilerin asayiş problemi yarattığı dikkate alındığında, bunun için ulusal ve uluslararası düzenleme ve politikalar gereğinin önemi anlaşılır ve bunun için eğitimin önündeki engelleri kaldırmak amacıyla, her türlü önlem alınmalıdır. Tüm bunların ötesinde, Suriyeli sığınmacılar, dini bayramlarda, Türkiye Suriye sınır kapılarından koşarak, sevinç ve coşku ile ülkelerine kucak dolusu hediyelerle gidebiliyorsa ve Başkan Esad genel af ilan etmişse, onların artık ülkelerine dönme zamanı gelmiştir. Bunun yolları ivedilikle aranmalı, çözüm önerileri oluşturularak, ülkelerine geri dönüşleri sağlanmalıdır.

 

KAYNAKLAR

- Adar, A, Ş.; Türkiye’de Yeni Prekarya Suriyeli İşgücü mü? Çalışma ve Toplum, 2018.

- Akpınar, T.; Türkiye’deki Suriyeli Mülteci Çocukların ve Kadınların Sosyal Politika Bağlamında Yaşadıkları Sorunlar, Balkan ve Yakın Doğu Sosyal Bilimler Dergisi, 2017.

- Balkar, B., Şahin, S., Babahan, N. I.; Geçici Eğitim Merkezlerinde (GEM) Görev Yapan Suriyeli Öğretmenlerin Karşılaştıkları Sorunlar, Eğitimde Kuram ve Uygulama Dergisi, 2016.

- Bölükbaş, F.; Suriyeli Mültecilerin Dil İhtiyaçlarının Analizi: İstanbul Örneği, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Ekim 2016.

- Bulut,Y (editör); Uluslararası  Göç ve Mülteci Uyumu Sorununda Kamu Yönetiminin Rolü , Umuttepe yayınları, no,156, 2015.

- Büyükikiz, K, K; Çangal, Ö; Suriyeli Misafir Öğrencilere Türkçe Öğretimi Projesi Üzerine Bir Değerlendirme, Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Dergisi, 2016.

- Coşkun, İ.; Emin N. M.; Türkiye’de Göçmenlerin Eğitimi: Mevcut Durum ve Çözüm Önerileri; İlke İlim Kültür Derneği, İstanbul,2018.

- Gencer, T.E.; Göç ve Eğitim İlişkisi Üzerine Bir Değerlendirme: Suriyeli Çocukların Eğitim Gereksinimi ve Okullaşma Süreçlerinde Karşılaştıkları Güçlükler, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2017.

- Geçici Koruma Kapsamı Altındaki Öğrencilerin Eğitim Hizmetleri; Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, Nisan 2019.

- Kılıç, G.;Özkor, D; Suriyeli Çocukların Eğitimi Araştırma Raporu, Mavi Kalem Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Yayını, İstanbul,2019.

- Lordoğlu, K., Aslan, M.; Görünmeyen Göçmen Çocukların İşçiliği: Türkiye’deki Suriye’li Çocuklar, Çalışma ve Toplum, 2018.

- Mackreath, H.,Sağnıç, Ş., G,.; Türkiye’de Sivil Toplum ve Suriyeli Mülteciler, Yurttaşlık Derneği, Mart,2017.

-T.C.1982 Anayasası.

- Sağlam, H. İ.,Kanbur, N. İ.; Sınıf Öğretmenlerinin Mülteci Öğrencilere Yönelik Tutumlarının Çeşitli Değişkenler Açısından İncelenmesi, Özgün araştırma, 2017.

- Sandal, E. K.,Hançerkıran, M., Tıraş, M.; Türkiye’deki Suriyeli Mülteciler ve Gaziantep İlindeki Yansımaları, Gaziantep ÜniversityJournal of Social Sciences,2016.

- Sarıtaş, E., Şahin Ü., Çatalbaş,G.; İlkokullarda Yabancı Uyruklu Öğrencilerle Karşılaşılan Sorunlar, Pamukkale Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2016.

- Savaşan, F.,Yardımcıoğlu, F., Beşel, F.; Yabancı Uyruklu Lisansüstü Öğrencilerin Sosyo-Ekonomik Problemleri: Sakarya Üniversitesi Örneği, 2015.

- Yavuz, Ö.; Mızrak, S.; Acil Durumlarda Okul Çağındaki Çocukların Eğitimi: Türkiye’deki Suriyeli Mülteciler Örneği, Göç Dergisi, 2016.

- Yasemin ÇakırerÖzservet; (Edt.Bulut,Y); Uluslar arası Göç ve Mülteci Uyumu Sorununda Kamu Yönetiminin Rolü, “Göçmen Çocukların Şehre Uyumu ve Eğitim Politikası”, Umuttepe Yay. Kocaeli,2015.ss.93-111.

- Özdağ, Ü.; Kaçınılmaz Çöküş, Destek Yayınları, Ankara,2019.

- PICTES Raporu; Promoting Integration of SyrianChildrentoTurkishEducationSystem (Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonunun Desteklenmesi Projesi), T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara, 2018.

- Seydi ,A. R.; Türkiye’nin Suriyeli Sığınmacıların Eğitim Sorununun Çözümüne Yönelik İzlediği Politikalar, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2014.

- Topkaya, Y.; Akdağ, H.; Sosyal Bilgiler Öğretmen Adaylarının Suriyeli Sığınmacılar Hakkındaki Görüşleri, Kilis 7 Aralık Üniversitesi Örneği, Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2016.

- Türkiye’de Suriyeli Çocukların Eğitimi, Güçlükler ve Öneriler; Eğitimciler Birliği Sendikası, Ankara, 2017.

- Türkiye- UNICEF Ülke İşbirliği Programı (2016-2020), 2017 Yıllık Raporu.

- Türkmen, E.; Türkiye’de Mülteci Çocuk Emeği: Şanlıurfa’da Çalışan Suriyeli Mülteci Çocuklar, Yüksek Lisans Tezi, Isparta, 2018.

 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display