Suudi Arabistan’da Muhalefet Güçleniyor

Yazan  30 Ocak 2013
Suudi Arabistan'da özellikle gençlerde siyasi taleplerin seslendirilmesinde bir artış hissedilmektedir.

Suudi Arabistan'ın Ortadoğu'nun genelinde etkili olan halk ayaklanmalarının etkisi altına girdiğine dair belirtiler sınırlı kalmıştır. Bu ayaklanmaların basına yansıyanı ülkenin doğu kesimlerindeki Şii halkın gerçekleştirdiği ayaklanmalar olmuştur. Öyle ki, ana akım batı ve batı destekli Arap medyasının aktardığı bilgiler genellikle ülkenin doğusundaki Şii halkın İran tarafından kışkırtıldığı ve ayaklanmaya teşvik edildiği yönünde olmuştur. Bu ayaklanmalarda İran'ın etkisinin boyutunu bilmemiz şu an için mümkün değil. Ancakbugün, ülkenin doğusunda yoğunlaşan ve ülkenin yaklaşık olarak yüzde 5-7'sini oluşturan Şiilerin, Sünni çoğunluk ile eşit haklara sahip olma gibi haklı nedenlerle gerçekleştirdiği protestoların ülkedeki tek çatlak ses olmadığını gösteren işaretler belirmeye başlamıştır.

Aslında Suudi Arabistan'daki halk ayaklanmaları ülkenin doğu bölgesinde değil güneybatıdaki Cizan bölgesindeki Samta kentinde bir kişinin kendisini yakması[1] ile başlamış ve batıda Cidde'yi vuran sel felaketi nedeniyle ev ve dükkanları ağır hasar gören halkın şehrin kötü alt yapısından yönetimi sorumlu tutan protestoları ile devam etmişti.[2] Daha sonra ise özellikle doğu bölgesindeki kentlerde Şiilerin ayrımcı politikaları protesto ettiği gösteriler yaygınlaşmıştı. Başlarda bu ayaklanmalar Suud hanedanını doğrudan hedef almamış, ülkede reformların gerçekleştirilmesi odaklı olmuştur. Suud hanedanın bu protestolara olan tepkisi ise İran parmağına dikkat çekerek sert önlemlerle bastırma yolunu seçmek olmuştur. Ancak bu özellikle Kasım 2011'deki protestolarda Suudi güvenlik güçlerinin 5 protestocunun ölümüne ve çok sayıdakinin yaralanmasına yol açması sonucu değişmeye başlamış, alçak bir perdeden de olsa yönetim hedef tahtasına oturtulmaya başlanmıştır. 2012'de özellikle ülkenin doğusunda pek bir sonuca varmayan protestolar sürmüştür. Temmuz 2012'de ülkenin doğusundaki Katif kentinde çok sayıda Şii'nin önemli Şii din adamı Nimr el Nimr'intutuklanmasının ardından gerçekleştirdiği gösterilerin odağı Suud hanedanı olmuştur.

Henüz Suudi Arabistan halkı sokaklarda Mısır ya da Tunus halkı gibikararlı olmasa da, özellikle Suudi gençleri başka bir platformda tüm Ortadoğu halklarını geride bırakacak kadar etkin olmaktadırlar. Baskı altında yaşamaya alışmış olanSuudi gençlerinin kendilerini ifade edebilecekleri araç sosyal paylaşım siteleri olmuştur. Suudi Arabistan'da twitter devletin bir aygıtı olan diğer medya organlarının aksine Suudilerin hassas konulara temas etmelerini sağlayan bir işlev görmektedir. Twitter'da Suudi hanedanının yolsuzlukları tartışmaya açılabilmekte, siyasi suçluların serbest bırakılması yönündeki talepler dile getirilmekte, yönetim açıkça eleştirilmektedir. Suudi Arabistan'da sosyal medya halkın kendini ifade etmesi için var olan bir boşluğu doldurma yolunda oldukça işlevsel olmaktadır. Suudi Arabistan gibi baskıcı bir ülkede bugün 2,9 milyon kullanıcı ile Twitter kullanımı Ortadoğu'daki en fazla orana ulaşmış durumdadır.[3] Arap Baharı ayaklanmalarındaki genç nüfusun etkisi ve bu genç nüfusun twitter gibi sosyal medya organlarından örgütlenme eğilimleri göz önünde tutulduğunda bu oldukça önemlidir.

Twitter' da Suudi hanedanına en acımasız eleştiriler"çalışkan" anlamına gelen "müçtehid"[4] takma ismini kullanan ve şu ana kadar kimliği belirlenemeyen bir şahıs tarafından yapılmaktadır. Bir senedir twitter'ı aktif olarak kullanan ve bir kraliyet mensubu ya da bir İranlı olduğu iddia edilen "müçtehid"Suudi hanedanının yolsuzlukları hakkında detaylı bilgileri, hanedan arasındaki güç mücadelelerini açığa çıkarmaktadır. Suçlamalarını direk kraliyet üyelerinin twitter hesaplarına yönelttikleri sorularla yapan ve şu anda 900 binden fazla takipçisi bulunan müçtehidin kimliğihanedan tarafından açığa çıkarılmaya çalışılsa da henüz kim olduğu bulunamamıştır.Müçtehid Suudi gençlerine cesaret veren bir ilham kaynağı olurken, attığı tweetler Suudi wikileaksi olarak adlandırılmaktadır.[5]

Öte yanda, Suud Hanedanı ise sosyal medyada kendisine yönelik eleştirileri sınırlamaya çalışmaktadır. Örneğin Suudi hakimlerin yargı erkinin sorunlarını twittera taşıması üzerine bir kraliyet kararnamesi çıkarılmış ve hakimlerinin twitterda yazması yasaklanmıştır. Bunun üzerine Eylül 202'de 45 yargıç istifa ederek kararı protesto etmiştir.[6]

Suudi Arabistan'da da gençlerde, yavaştan da olsa kadınlarda siyasi taleplere yönelik bir kıpırdanma başlamıştır. Buna karşılık Suudi monarşisinin yaptığı ya hoşnutsuzlukları sosyal harcamalar ile satın alma ya da etkisiz bir organ olan Şura Meclisine 30 kadını atama[7] gibi göstermelik reformlar olmaktadır. Öte yandan muhalefeti bastırma çabası hız kesmemektedir. Örneğin, Riyad Ceza mahkemesinin Suudi Arabistan'ın özellikle gençler arasında oldukça popüler olan iki önemli insan hakları savunucusunu mahkum etme kararını açıklaması beklenmekte. Suudi Siyasi ve İnsan Hakları Derneğinin de kurucuları olan Muhammed Fahad el Kahtani ve Abdullah el Hamid'in maruz kaldığı suçlamalar arasında devletin adını lekeleme ve uluslararası örgütlere binlerce Suudi'nin keyfi tutuklamalara maruz kaldığı hakkında "yanlış" bilgi vermek yer alıyor. El Kahtani ve El Hamid'in hüküm giymesi halinde ülkedeki ayaklanma potansiyeli iyice ortaya çıkacaktır.

Suudi Arabistan sokaklarında hala belirgin ve etkili bir halk ayaklanması olmamasına rağmen hanedana yönelik biriken öfkenin kısa zamanda patlamaya yüz tutması olasıdır. İşsizlik ve yoksulluğun artması dini yapılanmanın getirdiği sıkı kontrollerle de birleşerek giderek daha fazla gerilen genç nüfusta patlama etkisi yaratmaya doğru ilerlemektedir. Bunun yanında ülkede yaşanacak siyasi bir kriz de giderek yaklaşmaktadır. Öyle ki, Kral Abdullah'ın yaşlı olması ve sağlığının giderek kötüye gitmesi, veliaht Prens Salman'ın da sağlık sorunlarının ülkeyi yönetmesini engelleyecek boyutlarda olması nedeniyle ülkede kanlı veraset çatışmaları yaşanması kuvvetle muhtemeldir. Öte yandan Sünni-Şii mezhepsel ayrılığının doğudaki huzursuzluğu artırması da beklenmelidir. Ancak hanedana yönelik asıl tehdit Şiilerden değil ülkede çoğunluğu oluşturduğu Sünni halktan gelecektir. Bunun belirtileri de yavaştan hissedilmektedir.

Ortadoğu uzmanı ve CIA üst düzey yöneticisi Graham Fuller daha 2003'teBrookings Institute tarafından yayınlanan"The Youth Factor" başlıklı yazısında[8] Ortadoğu ülkelerindeki nüfus yapılarını incelemiş ve bu ülkelerdeki artan genç ve hoşnutsuz nüfusun meşruiyetleri tartışmalı olan Ortadoğu iktidarlarına olası tehditlerine dikkat çekmişti. Yine bu bağlamdaAmerikan hükümeti destekli Wilson Center adlı kuruluşun yaptığı bir araştırmaya göre Suudi hükümetinin en büyük endişesi sanıldığının aksine ülkenin doğusundaki yönetim karşıtı Şii ayaklanmalar ya da İran değildir. Yönetimin en büyük endişe kaynağı yurtdışına - özellikle de ABD'ye – eğitim için giden 150 bin Suudi gencininülkeye geri dönmesidir. [9] Suudi yönetiminin bu endişeleri ve ülkenin yüzde 64'ünü oluşturan genç Suudilerin ayaklanma olasılıkları ABD'nin de dikkatindenkaçmamaktadır. Bu bağlamda yine Wilson Center tarafından Suudi gençleri hakkında ayrıntılı bir araştırmanın yayınlanması oldukça dikkat çekicidir.[10] Bu genç ve patlamaya hazır nüfusun özellikle işsizlik ve diğer ekonomik sorunlarla karşılaşmaları ile siyasi taleplerinin giderek artması beklenmelidir.

Suudi Arabistan ABD için oldukça önemli bir ülke. Bunun nedenlerinden ilk akla geleni Suudi Arabistan'ın ABD'ningenelde Ortadoğu özelde de Suriye politikalarındaki ortak tutumlarıdır. Bunun yanında Suudi Arabistan'ın petrol üretimini yüksek tutarak fiyatların düşük kalmasını sağlaması da önem taşımaktadır. Suudi Arabistan'ın yüksek petrol arzı nedeniyle AB, Japonya, Hindistan gibi ABD'nin müttefikleri ve Çin petrole ucuz fiyatlarla erişebilmektedir. Ayrıca Suudi Arabistan ABD'ye El Kaide gibi radikal İslamcı örgütlere karşı istihbarat desteği sağlamakta, ABD yanlısı Arap hükümetlerine mali destek vermekte ve Washington'ın İran'ı izole etme çabalarını desteklemektedir. Öte yandan dünyadaki en büyük ABD askeri eğitim tesisleri de Suudi Arabistan'da bulunmaktadır.

Buna karşılık ABD de Suudi Arabistan'daki anti-demokratik rejimin insan hakları ihlallerine ses çıkartmamıştır. Bu, Amerikan Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan ancak çok gündeme gelmeyen insan hakları raporları dışında bu şekilde sürmüştür. Ayrıca ABD Suudilerin Bahreyn'deki ayaklanmaları bastırma yöntemi konusunun da tartışmaya açılmamasını sağlamıştır.

ABD ve Suudi Arabistan arasındaki bu sessiz uzlaşı kısa zaman öncesine kadar sürmüş ancak son zamanlarda tıkanmaya başlamıştır. Son dönemde ABD'nin Suudi Arabistan politikasının Ortadoğu konusundaki demokrasi yanlısı tutumu ile çeliştiğine dair sesler yükselmeye başlamıştır.[11] Bu özelikle Amerikan düşünce kuruluşlarında ifade edilmeye başlanmıştır. Bu düşüncelerin temeli ABD'ninSuudi Arabistan ile olan özel ilişkilerinin ABD'nin inandırıcılığını zedelediğine dayandırılmaktadır. Öyle ki, kadın hakları olmayan, Şiileri şiddetle bastıran, Bahreyn'e sert bir şekilde müdahale eden demokrasi yoksunu baskıcı bir ülkeyle olan ilişkiler dünyaya demokrasi sunma amacında olan bir ülkenin amaçları ile çelişmektedir.

Tüm bunlara rağmen ABD'nin asıl sıkıntısı inandırıcılığını kaybetmek değildir. ABD Ortadoğu'daki en önemli müttefiklerinden biri olan Suudi Arabistan'da monarşiyi bekleyen tehditlerin farkındadır .[12] Kral Abdullah'ın ve Alzheimer olduğu söylenen Selman iktidarı ve sonrasında genç nüfusun da demokrasi taleplerinde daha hırslı davranmasıyla birlikte Suudi Arabistan rejimi yıkılma tehdidi ile karşılaşacaktır. Özellikle ülkenin kurucusu Kral Abdülaziz'in torunları arasında ülkede iktidar için savaşmaya hazır çok sayıda Suudi prensi olduğu da akıllarda tutulmalıdır.ABD için Suudi hanedanı yerine Suudi Arabistan'da kimin iktidara geleceği önem taşımaktadır. Ülkede çıkacak olası bir ayaklanma halinde şu ana kadar ülkenin "kaybedenleri" olan Şiiler, liberaller, kadınlar, El Kaide gibi radikal İslamcılar hanedana karşı birleşecektir. Ancak iktidarın değişmesi ile bu gruplar arasındaki ayrımlar ortaya çıkacak, ülkenin doğusu Şiilerin etkisine girebilecektir. Bu aynı zamanda İran'ın etkisinin artması olarak da yorumlanabilir. Buna karşın El Kaide gibi radikal gruplar Hicaz'da etkinlik kazanabileceklerdir. Böyle bir ayaklanma ve rejim değişikliği halinde ülkeyi ciddi bir kriz beklemektedir. Bu nedenle ABD önümüzdeki günlerde de Suudi Arabistan'ı yakından izleyerek, ülkedeki her gelişmeyi lehine döndürmeye çalışacaktır. Suudi Arabistan için en iyi senaryo tedrici bir demokratikleşme sürecidir. Ancak mutlak monarşi ile yönetilen Suudi Arabistan gibi bir ülke için bu oldukça düşük bir ihtimaldir.

 

 

 


 

 

[1] "Man dies after setting himself on fire in Saudi Arabia", BBC,23 Ocak 2011, http://www.bbc.co.uk/news/world-middle-east-12260465

[2] "Dozens detained in Saudi over flood protests", The Peninsula, 28 Ocak 2011, http://www.thepeninsulaqatar.com/middle-east/140720-dozens-detained-in-saudi-over-flood-protests.html

[3] Robert F. Worth, "Twitter Gives Saudi Arabia a Revolution of Its Own", New York Times, 20 Ekim 2012, http://www.nytimes.com/2012/10/21/world/middleeast/twitter-gives-saudi-arabia-a-revolution-of-its-own.html?pagewanted=all&_r=0

[4] https://twitter.com/mujtahidd

[5]Roula Khalaf, "Daring Saudi tweets fuel political debate", Financial Times, 16 Mart 2012, http://www.ft.com/intl/cms/s/0/1749888e-6f5e-11e1-b368-00144feab49a.html#axzz2JMnbbnve

[6]Worth, 20 Ekim 2012

[7]" Saudi Arabia's king appoints women to Shura Council", BBC, 11 Ocak 2012, http://www.bbc.co.uk/news/world-middle-east-20986428

[8] Graham Fuller, "The Youth Factor: The New Demographics of the Middle East and the Implications Forthe US", Brookings Institute, Haziran 2003, http://www.brookings.edu/~/media/research/files/papers/2003/6/middleeast%20fuller/fuller20030601

[9] David B. Ottaway, Saudi Arabia's Race Against Time, http://www.wilsoncenter.org/publication/saudi-arabias-race-against-time-summer-2012

[10] Caryle Murphy, "A Kingdom's Future : Saudi Arabia Through the Eyes of its Twent ysomethings", Wilson Center,14 Ocak 2013, http://www.wilsoncenter.org/sites/default/files/kingdoms_future_saudi_arabia_through_the_eyes_twentysomethings_0.pdf

[11] Örneğin, Marc Lynch, "America's Saudi Problem", Foreign Policy, 24 Ocak 2013, http://www.foreignpolicy.com/articles/2013/01/24/america_s_saudi__arabia_problem_barack_obama

[12] Örneğin Suudi rejiminin yıkılması halinde ABD'nin seçeneklerini değerlendiren bir yazı için bknz. Bruce Riedel, "Revolution in the Kingdom of Saudi Arabia?", Brookings Institute, 20 Ocak 2013, http://www.brookings.edu/research/opinions/2013/01/25-saudi-arabia-riedel

 

Sibel Kalemdaroğlu

sibelkalemdaroglu@gmail.com

Uzmanlık Alanları

Ortadoğu, Ortadoğu siyasi tarihi, Körfez ülkeleri

Biyografi

Sibel Kalemdaroğlu 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nde Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi’nde Araştırmacı olarak görev yapmaktadır.

İlköğretimin Arı Koleji, orta ve lise eğitimini TED Ankara Koleji’nde tamamladıktan sonra 1998 senesinde Bilkent Üniversitesi’ndeki lisans eğitimine başlamıştır. Uluslararası İlişkiler alanında lisans diplomasını 2003 senesinde aldıktan sonra Marka ve Patent vekili olarak çalışan Kalemdaroğlu 2010 yılından bu yana düşünce kuruluşlarında çalışmaktadır. 2012 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden yüksek lisans diplomasını aldıktan sonra yine aynı sene içinde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora çalışmalarına başlamıştır.

2011 Haziran ayından bu yana 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’ndeki görevine başlamıştır. Kalemdaroğlu’nun bazı makaleleri 21. Yüzyıl internet sitesi ve Dergisi’nde yer almaktadır.

Yabancı Diller

İngilizce KPDS : 90

Almanca (Başlangıc seviyesi)

İtalyanca (Başlangıç seviyesi)

Arapça (Başlangıç Seviyesi)

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

2. Mahmut, Balkan isyanları, Rus baskısı ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa’yla uğraşırken yeniçeriler, her fırsatta ayaklanmaktaydı. 15-18 Kasım 1808’de Babıali’yi basan yeniçerilerle mücadele eden Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa mahzendeki barutları ateşleyerek içeri giren 600 yeniçeriyle beraber kendini h...

Error: No articles to display