Peru da Etnik Terör: Aydınlık Yol Terör Örgütü

           Giriş

 

            Bağımsızlığını kazandığı 28 Temmuz 1821 tarihinden bu yana bir Latin Amerika ülkesi olan Peru’da çalkantılar hiç bitmemiştir. İspanyolların kıtayı işgali ile birlikte dağılan İnka İmparatorluğundan ayrılan Peru İspanyolların gözdesi olduğundan dolayı bağımsızlığını da diğer Latin Amerika ülkelerine daha geç kazanmıştır. Peru da iki ayrı kültür, iki ayrı ülke oluşturmuştu. İnka imparatorluğunun torunları, beyazların gasp ettiği atalarının topraklarında, yüksek yuvalarda yaşıyorlardı. Pasifik kıyı kuşağında yerleşik büyük toprak sahipleri, bankacılar, tarımsal ürün ihracatçıları ülkeyi yönetmekteydi.

           

Dört yüz yıllık bu toplum düzenine askeri devrim son verdi. 1968 yılında yapılan darbe ile ordu yönetime el koymuştur. Askerler sadece yönetime el koymadılar aynı zamanda Peru’daki toplumsal ilişkileri kökünden değiştirdiler. Ülke 1968 ile 1980 yılları arasında askeri yönetim tarafından idare edilmiştir. 1980 yılından itibaren ise Peru’yu yeni ve büyük bir sorun beklemekteydi. Daha önce hiç karşılaşmadıkları bu sorunla mücadele ederken Perulular çok acı bilançolarla karşı karşıya kalmışlardır.4 Aralık 1934 tarihinde Lima’da dünyaya gelmiş olan Abimael Guzman Reynoso tarafından kurulan Aydınlık Yol terör örgütü Maoist bir ideoloji benimsemiştir. Örgütün temel amacı mevcut hükümeti devirmek yerine Maoist ideolojiye dayanan bir yönetim sistemi getirmektir.

           

Örgüt bu amacını gerçekleştirebilmek için kırsal kesimden başlatılacak ve uzun süreli ve toptan bir başkaldırı ile şehirlerin ve dolayısıyla yönetimin ele geçirilmesi amaçlanmaktaydı. Aydınlık Yol terör örgütü benimsemiş olduğu bu Maoist ideoloji doğrultusunda her türlü şiddet, baskı ve yıldırma yöntemlerini kullanmıştır. Aydınlık yol terör örgütü aktif olduğu 1980 yılından örgütün hücre evlerine 12 Eylül 1992 yapılan baskınlar sonucu “Başkan” Guzman’ın yakalanmasına kadar ki süreç içerisinde toplam 69.280 yaşamını yitirmiştir. Örgüt bu sebeple son yüzyılın en kanlı terör örgütlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu çalışmamda Peru’nun coğrafi konumu, nüfusu, toplumsal yapısı ve dini inançları gibi genel özelliklerinden bahsettikten sonra Peru aktif olan Tupac Amaru terör örgütünden kısaca bahsettikten sonra Aydınlık Yol terör örgütünün ortaya çıkışı, eylemleri ve stratejileri, ideolojisi, halka karşı tutumu, hükümetin örgütle mücadelede yürüttüğü strateji, örgüt yapısı ve son olarak da örgütün lideri Guzman’ın yakalanmasının ardından örgütün dağılış süreci ayrıntılı olarak ayrı başlıklar halinde ele alınacaktır.

 

1. Peru’nun Genel Özellikleri

1.1. Nüfusu ve Coğrafi Konumu

 

Bağımsızlığını 28 Temmuz 1821 tarihinde kazanan Peru, kuzeyde Ekvator ve Kolombiya, doğuda Brezilya, güneydoğuda Bolivya, güneyde Sili ve batıda Büyük Okyanus ile sınırlı bir coğrafyada yer almaktadır. Quechua Kızılderili diline göre “bolluk ülkesi” anlamına gelen Peru, zengin gümüş, bakır gibi maden yataklarına[1] sahiptir.[2] Peru topraklarının dörtte üçünü dağlık alanlar kaplamaktadır. 6000 metre yüksekliğindeki And Dağları, Peru’yu oluşturan iki farklı kültür ve ülkenin yer aldığı Büyük Okyanus bölgesi ile Amazon Havzasını birbirinden ayırmaktadır. Bölge ulusal ekonominin modernleşme çalışmalarının etkisiyle fakirleşmiştir ve marjinal bir konumdadır.[3]

 

Ülkenin İnkalar dönemindeki başkenti Andların yüksek kesimlerinde yer alan Cuzco’dur. Ancak İspanyollar 1535 yılında kıyı şehri Lima’yı başkent yaparak Güney Amerika’nın yönetim merkezi haline getirmişlerdir. İspanyol sömürgecilerin ticaret amacıyla yerleştikleri bu kıyı şeridinde bugün Avro-Amerikan kesim ağırlıkta olmak üzere ülke nüfusunun büyük çoğunluğu yaşamaktadır. And dağlarının yüksek kesimlerinde ise Quechua dili konuşan Kızılderili ve İnka asıllı yerli halk yaşamaktadır.[4] Aydınlık Yolun çıkış noktası olan Ayacucho da, 45.000 km2’lik bir alana yayılmış olan And dağlarının orta kesiminde yer almaktadır. Bölgenin dörtte biri buzullarla kaplı bulunmaktadır. Toprağın % 18’lik bölümünü Amazon Deltası’na kadar uzanan vadiler kaplamaktadır. Devlet topraklarının sadece % 5’lik bölümü tarıma elverişli durumdadır ve koka bitkisinin yetiştirilmesinde kullanılmaktadır. 1200 Franklık genel gayri safi milli hâsılaya karşılık, Ayacucho’daki gayri safi milli hâsıla 500 franktır. Köylülerin % 80’i okuma yazma bilmemektedir.[5]

Peru, Bolivya ve Guatemala'nın yanında nüfusunun çoğunluğu Kızılderili olan üç ülkeden biridir. Koloni dönemindeki göçlerde etnik karışım olmasına karşın yerli nüfusun hala ağırlıkta olduğu ülkede 30 milyona yaklaşan nüfusun %36’sı Kızılderili, %45 Melez, %12 beyaz, %7’si siyahlar geri kalanı ise Asyalılar (özellikle Japonlar), Mulatresler (siyah melezler) gibi küçük azınlıklardan oluşur.[6] Bu farklı etnik kimlikler arasında ciddi bir ekonomik ve toplumsal farklılaşma mevcuttur. Kırsal kesimden kaçış ile oluşan ve nüfusun yaklaşık üçte birinin yoğunlaştığı başkent Lima’ya olan yüksek sayıdaki göç, beraberinde büyük sosyal problemler getirmektedir. Yerli halkın hatırı sayılır bir kesimi Lima'da, yoksulluk sınırının altında ya da kıyısında yaşamaktadır. Etnik kültürlerin zıtlıkları ve sosyo-politik eşitsizlik, halkın geçim sıkıntısı çekmesine ve ülke yönetimine karşı muhalif bir tutum takınmalarına neden olmaktadır. [7]

 

1.2. Tarihsel Süreç, Kültürel Yapı ve Dini İnanç

 

Peru, toplumsal çalkantıların ve sosyal problemlerin sıkça yaşandığı Güney Amerika ülkelerinden biridir. İspanyolların istilasından sonra İnka imparatorluğunun çöküşü ile birlikte, Peru İspanya imparatorluğunun gözde yerleri arasına girmiş ve bu nedenle özgürlüğünü nispeten geç kazanmıştır. 1820’li yıllarda özgürlüğünü kazanan Peru, 1850’li yıllarda sınırlı da olsa demokrasiye geçiş yapmıştır. Bu demokratik yönetim, ülkenin 1879-1884 yılları arasında katıldığı Pasifik Savaşında Şili’ye yenilgisi ile darbe yemiş ve 1895 yılına kadar askeri yönetim hüküm sürmüştür. 1895-1948 yılları arasında kısa süreli kesintilerle birlikte yönetim tekrar sivillere geçmiştir. 1948 yılında yapılan askeri darbe ile ordu yönetime el koymuş ve 1980 yılına kadar ülke askeri yönetim tarafından idare edilmiştir.[8]

Antik zamanından kalma birçok dini gelenek Peru'da hala canlı olup, bu gelenekler başta kırsal bölgelerde olmak üzere yaşatılır. Alçak kesimde yasayanların büyük bölümünün kökeni doğa dinlerinden gelir. Peru halkının yaklaşık % 90 ile % 95 kadarı Katolik’tir. Bu durum, İspanyol işgalcilerin misyoner çalışmalarının (kısmen zorlama ile) ve bağımsızlıktan sonra yine ABD'nin ve Almanya'nın misyoner gruplarının, yürüttüğü çalışmaların sonucudur. Katolik Hıristiyan gelenekler, Hıristiyanlık öncesi devrin eski gelenekleri ile karışmıştır.[9]

 

1.3.Peru’da Sınıfsal Yapı

 

            Diğer birçok Latin Amerika ülkesinde olduğu gibi Peru’nun sınıfsal yapısı kapitalist ve kapitalizm öncesi üretim sonuçlarının çakışması sonucu ikili bir toplum görünümü sergilemektedir. Genelde, Peru’nun kıyı kesimleri ekonominin modern sektörünün yer aldığı, Sierra yaylaları da geleneksel sektörün bulunduğu bölge olarak nitelenmektedir.[10]

 

2. Peru’daki Aktif Terör Örgütleri

Peru da başlıca iki terör örgütü aktif durumdadır;

2.1. Peru Komünist Partisi (Movimiento Revolucionario Tupac Amaru)

 

Tupac Amaru, ya da MRTA, adını on sekizinci yüzyılda İspanyol kolonilerine karşı savaşmış bir asi liderinden almıştır. Marksist bir ideolojiye sahip olan örgütün amacı Peru’yu tüm emperyalist unsurlardan temizlemek ve Küba devrimine yol açacak devrim prensiplerine destek çıkmaktır. Örgüt 1984 de ordusunu kurmaya başlamış ve eylemlerini temelde kırsal kesimde gerçekleştirmiştir. Birçok kesime göre Tupac Amaru’nun temel amacı Peru hükümetini devirmek ve tüm mülklerin sahipliğinin paylaşıldığı ve hemen hemen herkesin benzer saadet seviyelerine sahip olduğu bir toplum yaratmaktı.[11]

Bu örgüt 1982 yılında, Devrimci Sol Hareket grubunun altında örgütlenmiş olan “El Militante ” alt grubunun Devrimci Marksist Sosyalist Parti ile birleşmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Üç liderli bir örgüt olarak yapılanan “Movimiento Revolucionario Tupac Amaru” terör örgütü Peru’da emperyalizmi sona erdirerek Marksist bir rejim kurmayı hedeflemiştir. Devrimci Marksist Sosyalist Partisinin eski lideri Luis Varesse Scotto’nun polis tarafından yakalanması sonucunda, Victor Polay, 1984 yılında kendisini örgütün tek lideri olarak ilan etmiştir.[12]

 

            Örgüt üyeleri amaçlarına ulaşmak için en iyi yolun Peru’nun zengin elit kısmının oturduğu binalara daha önceden mümkün olduğunca az kayıp vermek için uyarı saldırıları yaparak savaş açmaktı. Bu sebeple Tupac Amaru’nun Aydınlık Yol Terör örgütünden daha az şiddeti benimsediği ifade edilmektedir.[13] Tupac Amaru Devrimci Hareketi terör örgütü Peru’da bombalamalar, suikastlar ve adam kaçırmalar ile ABD karşıtı eylemlere imza atmıştır. Örgütün en bilinen eylemi, 17 Aralık 1996’da İmparator Akhito’nun doğum günü nedeniyle Japon Konsolosunun evinde düzenlenen kutlamalarda 22 kişilik bir terörist grup tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu eylem esnasında 15 i konsolos, bakanlar, milletvekilleri olmak üzere toplam 600 kişi rehin alınmıştır. 1997 Nisan ayı sonuna kadar 72 kişi dışındaki tüm rehineler serbest bırakılmıştır. Daha sonrasında ise Peru Ordusu Özel Kuvvetleri operasyon düzenlemiş ve örgüt lideri Nestor Cerpa Cartolinin’de dâhil olduğu 14 terörist ölü olarak ele geçirilmiştir. Ayrıca bu terör örgütü uyuşturucu ticaretinin yanı sıra işadamları ve sivil toplum örgütlerinin desteği ile kendisini finanse etmiştir. Her ne kadar örgüt bu sansasyonel eyleme imza atmış olsa bile bölgede var olan gücünü Aydınlık Yol terör örgütü ile girdiği mücadele sonucunda kaybetmiş ve Peru hükümetini tehdit edecek bir konuma gelememiştir.[14]

 

Tupac Amaru eylemlerinde sivil halka karşı şiddeti reddetmesi ile Aydınlık Yol’dan ayrılmaktadır. Aydınlık Yol ve Tupac Amaru 1990’lı yılların sonunda ağır darbeler almalarına karşın cinayet, çete savaşları, adam kaçırma gibi eylemlerle halen tehdit olarak algılanmaktadırlar. Diğer taraftan Peru’nun kokainin ham maddesi olan koka yetiştiriciliği konusunda dünyanın sayılı ülkelerinden olması, bu terörist gerilla gruplarının uyuşturucu ticareti ile olan ilişkilerini kaçınılmaz kılmaktadır.

 

3. Sendero Luminoso (Aydınlık Yol Terör Örgütü)

 

Shining Path (Sendero Luminoso) terör örgütünün kökleri 1928 yılında Jose Carlos Mariategui’nin Peru Sosyalist Partisini kurmasına dayandırılır. Aydınlık yol anlamına gelen örgütün isminin Jose Carlos Mariategui’nin 1928 yılında yapmış olduğu bir konuşmasındaki “El Marxismo-Leninismo abrira el sendero luminiso hacia la revolucion” (Marksizm-Leninizm devrime parıldayan bir yol açacaktır ) ifadesinden esinlendiği ifade edilmektedir.[15] Peru Sosyalist Partisi sonraki yıllarda Peru Komünist Partisine dönüşmüştür. Örgüt 1960’larda Peru San Cristobal de Huamanga Üniversitesinde felsefe profesörü olarak görev yapan ve örgüt mensupları tarafından “Başkan Guzman” olarak adlandırılan Manuel Ruben Abimael Guzman Reynoso tarafından kurulmuştur. Güney Amerika’da faaliyet gösteren diğer devrimci örgütlerden farklı olarak militan Maoist bir ideoloji benimseyen örgüt, aktif olduğu 1980-1992 yılları arasında gerçekleştirdiği eylemler nedeniyle son yüzyılın en kanlı terör örgütleri arasında sayılmaktadır.[16]

Aydınlık yol terör örgütü adını Peru’nun askeri darbeden on yedi yıl sonra yapılacak il başkanlık seçimi arifesi olan 17 Mayıs 1980 tarihinde, Chuschi kasabasındaki seçim sandıklarını seçimden hemen önceki gün yakarak yapmış olduğu eylemle duyurmuştur. Kendilerini “Aydınlık Yol” olarak adlandıran gerillalar, bu olayı “Halk Savaşlarının” silahlı mücadele döneminin başlangıcı olarak ilan etmektedir. Bu hareketten o zaman için ulusal gazetelerin hiç birinde bahsedilmemiştir ve hiçbir resmi otorite bu grubu dikkate almamıştır. Ancak Aydınlık Yol birkaç yıl içerisinde hızla gelişerek dünya tarafından bilinen en kanlı terör örgütleri arasına girmiştir.[17]

 

3.1. Aydınlık Yol’un Ortaya Çıkışı

Aydınlık Yol terör örgütünün ortaya çıktığı yer olan Ayacucho 1950’li yılların sonunda kaktüs dolu çorak platoya açılan bir vadide yer alan 20.000 nüfuslu küçük bir şehirdir. Ayacucho 1970’lerin sonuna kadar elektrik ve telefon hatlarının yaygın olmadığı, başkent Lima’yla bağlantının kötü bir yoldan sağlandığı, gazetenin bile haftada sadece bir kez geldiği geri kalmış bir kent durumundadır.[18]

 

Örgütün oluşmasındaki etkenlerden biri de yetmiş altı yıldan beri kapalı olan 1959’da yeniden açılan ve Maoist bir yapılanmaya sahip olan San Cristobal de Huamanga Ulusal Üniversitesi’dir. 1959 yılında açılan üniversite bölgenin gelişimi amacıyla devlet tarafından desteklenmiş ancak öğrenciler akademik alanların dışında politik konularla radikalize olmuştur. Hukuk ve tıp fakülteleri olmasa da, buna karşılık öğretilenlerin çoğu doğrudan bölgenin ihtiyaçlarına cevap vermekteydi. Eğitim, çocuk bakımı, uygulamalı antropoloji, tarım makineleri mühendisliği ve en önemlisi tarım bölümü Lima dışındaki üniversiteler arasında en iyilerdendi.[19]

 

Ancak bu üniversiteye gelen hocaların akademik kariyerleri kadar politik fikirleri de dikkat çekicidir. Daha sonra Aydınlık Yol’un lideri olacak olan, inandırıcılığı ve ikna edici kişiliği ile üniversitenin etkili profesörlerinden Abimael Guzman Reynoso[20] da bu hocalar arasındadır. Üniversiteye 1963 yılında katılan Guzman birkaç yıl içerisinde kurduğu Komünist Öğrenci Örgütlenmesi 1968 öğrenci seçimlerinde önemli bir zafer kazanmıştır. Görüldüğü üzere Huamanga Üniversitesi, Guzman’ın fikirlerini olgunlaştırdığı ve kitlelere yaymaya başladığı önemli bir platform olmuştur.[21] Bu dönemde Maoist bir ideolojinin takipçisi olan Abimael Guzman Çin Kültür Devrimi’ne yakın bir düşünce yapısı içerindedir.[22]

 

Diğer Latin Amerika ülkelerinden farklı olarak General Juan Velasco Avarado liderliğinde sosyalist askeri yönetim döneminde (1968–75) Peru’nun Çin ve Pekin ile yakın ilişkiler kurması ve Çin üniversiteleri ile öğrenci değişim programlarının uygulanması Guzman gibi üniversite hocalarının Maoist fikirlere sahip olmalarında önemli bir etkendir.  Abimael Guzman da bu dönem içerisinde Çin’e üç geziye katılmış ve sahip olduğu Maoist fikirlerle silahlı mücadele düşüncesini bu gezilerle somutlaştırmıştır. Abimael, 1969 Haziran’ında, Huanta’da parasız öğrenim hakkı ile ilgi askeri yönetime yönelik bir protestoda yer almıştır. Bu protestoda kaymakam kırk sekiz saat süre ile rehin alınmış, köprüler yıkılarak polis binaları yakılmıştır. Hükümet sonunda durumu kontrol altına alabilmek için protestocu kalabalığı havadan bombalayarak on göstericinin ölümüne ve elli kadarının da yaralanmasına neden olmuştur. İlerici bir söyleme sahip olduğu iddia edilen hükümet bu hareketi ile Yolcuların “faşist” nitelemesini onayan bir yöntem izleyerek örgütün ideolojisini güçlendirmiştir. Bu olaylardan yaklaşık bir yıl sonra Guzman tutuklanmış ve bir yılı aşkın bir süre hapiste kalmıştır. Hapiste geçirdiği bu dönem zarfında, arkadaşı Osman Morote ile birlikte gizli bir grup kurma planı yapmış ve Marksist teoriyi anlatan klasikler ile Jose Carlos Mariatequi’nin düşüncelerini incelemiştir.[23]

 

 

3.2. Aydınlık Yolun İdeolojisi

 

Bilindiği gibi Aydınlık Yol Terör örgütü Abimael Guzman tarafından 1970 yılında kurulmuştur. Guzman hükümete karşı olan savaşında örgütün ideolojik gelişimini organize ettiği gibi, stratejilerine de yön vermiş ve manevi lider olarak da kendini örgüt içerisinde kabul ettirmiştir. Guzman’ın yakındakiler onu Marks, Lenin ve Mao’dan sonra gelen Marksizm’in dördüncü kılıcı olarak tarif etmektedirler. Örgüt içerisinde çizmiş olduğu imaj ile kendisini, bir dahi ve karizmatik lider olarak örgüt üyelerine kabul ettiren Guzman bu sayede örgüt üyelerinin kendi vermiş olduğu emir ve direktiflere kesin olarak uymalarını sağlamıştır. Aydınlık Yol terör örgütünün en önemli özelliklerinden birisi de Guzman’ın örgütteki liderliğinin tartışmasız olmasıdır. Maoist ideolojinin en önemli özelliklerinden birisi olan tek yönetici anlayışı Guzman’ın baskın kişiliği ve örgüt ideolojisi bakımından tartışılmaz üstünlüğü ile birleşince Guzman’ın kişiliği tanrısallaşmıştır. [24]

Aydınlık Yol terör örgütüne göre, yetmişlerin başındaki Peru toplumu, Mariategui’nun yirmilerde tasvir ettiği Peru toplumuyla ve Mao’nun otuzlarda tasvir ettiği Çin toplumuyla aynı özelliklere sahiptir. Bu benzerliğe göre, büyük çiftliklere ve toprak ağalarına dayalı yarı feodal bir toplumun her iki ülkede var olması gerekmektedir. Ancak Peru’da askeri yönetimlerin kamulaştırmaları ve ekonomik şartlar sebebiyle büyük toprak sahiplerinin egemenliğinde bir yarı feodal yapıdan söz etmek mümkün değildir. Yine de Aydınlık Yol örgütü zorlamayla da olsa hareketlerinin ana fikrini Mariategui’nun düşünceleri ile Mao’nun teorisinin bir sentezi olarak görmekteydiler.

 

Latin Amerika ülkelerinde bu dönemde ortaya çıkan birçok devrimci hareketten farklı olarak Aydınlık Yol örgütü Maoist bir ideoloji benimsemiştir. Bunun sebebi ise, diğer Latin Amerika ülkelerinden farklı olarak General Juan Velasco Avarado liderliğinde sosyalist askeri yönetim döneminde (1968–75) Peru’nun Çin ve Pekin ile yakın ilişkiler kurması ve Çin üniversiteleri ile öğrenci değişim programlarının uygulanmasıdır. Abimael Guzman da bu dönem içerisinde Çin’e üç geziye katılmış ve sahip olduğu Maoist fikirlerle silahlı mücadele düşüncesini bu gezilerle somutlaştırmıştır. Özellikle çiftçilerin politik olarak örgütlenerek ayaklanması stratejisini güden Maoist yaklaşım Guzman’ın ve örgütün ideolojik olarak temelini oluşturmuştur. [25] Maoizm ile sentezin sağlanabilmesi için Aydınlık Yol Mariategui düşüncesinin bir bileşenini özellikle seçmiştir. Kızılderili kimliğini ulusal birliğin çimentosu ve yerlilerin taleplerini mücadelenin temeli olarak gören bu düşünceye göre Peru’da kitlelerin beşte dördü yerlidir. Yolcuların arkaik bir Peru gören bu bakış açıları devrimcilere emperyalizmin desteğindeki feodalizmi ve bürokratik kapitalizmi yıkarak “Yeni Demokratik Devleti” kurmak görevini yüklemektedir.[26]

 

Peru’nun Aydınlık Yolu Marksist-Maoist ideolojiye sahip olmasına rağmen Peru’ya özgüdür ve desteğini dağlık bölgelerde yaşayan yerli halktan almaktadır. Guzman bu insanları kendi stratejisine çekebilmek için, toplumun gelenek ve efsanelerini çok akıllı bir şekilde kullanmıştır. Ayacucho’nun kırsal kesimi, yalıtılmışlığı ve halkların kenarda kalmışlığının sonucu, eski yapıların canlılığını en çok koruduğu yerden biridir. Bu durum özellikle yükseklerde böyledir. Aydınlık Yol’un en sağlam tabanlara sahip olduğu yerler, toplulukların geleneksel biçiminin en iyi korunduğu ve aynı zamanda en yoksul olan iki ildi.

 

Birçok devrimci örgüt gibi Aydınlık Yol’un temel amacı mevcut hükümeti devirmek yerine Maoist ideolojiye dayanan yeni bir yönetim sistemi getirmekti. Burada Guzman’ın temel amacı mevcut rejimin reformu veya düzeltilmesi değil tamamen yok edilerek ortadan kaldırılması ve kapitalizmin tüm öğelerinden arındırılmış şekli ile yeniden düzenlenmesiydi. Bu amaç için oluşturulan Halk Özgürlük ordusu olarak adlandırılan örgütün silahlı kanadının temel amacı Maoist ideolojiye dayalı Peru Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kadar silahlı mücadeleye devam etmekti. Örgütün temel amacı ilk kuruluş döneminde Guzman tarafından “Yeni Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşu olarak ifade edilse de ilerleyen yıllarda bu amaç “Peru Halk Cumhuriyeti” olarak değişmiştir.

 

3.3. Örgütün Benimsediği Eylem Stratejisi

 

Örgüt benimsemiş olduğu Maoist ideoloji doğrultusunda sayısal olarak az bir grubun her türlü şiddet, baskı ve yıldırma yöntemlerini kullanarak ülkedeki çoğunluğu bastırması ve bu yolla yönetim tarzını değiştirme stratejisini benimsediğinden dolayı her türlü kanlı eyleme başvurmuştur.

Guzman tarafından ilan edilen örgütün eylem planı tamamlanması elli yıl sürecek toplam beş aşamadan oludan bir eylem stratejisiydi;[27]

1.    Hareketlilik, kışkırtıcılık, propaganda

2.    Sabotaj ve kırsal gerilla faaliyeti

3.    Şiddetin gerilla savaşı içerisinde genelleştirilmesi

4.    Bölge ve özgür bölgeler kurulması ve yayılması

5.    Şehirlerin ve ilçelerin, hükümetin çöküşünü sağlamak üzere köylülerden oluşan ordularla abluka altına alınması

 

Kendisini Marks, Lenin ve Mao’dan sonra Marksizm’in dördüncü kılıcı olarak niteleyen Abimeal Guzman, 19 Nisan 1980’de yeni kurdukları askeri akademinin ilk mezuniyet töreninde silahlı mücadelenin başlangıcını ilan etmiştir. Toplumu değiştirmek için kan gerekmekteydi ve Aydınlık Yol’un tüm üyeleri bu fikre inandırılmalıydı.[28] 1980 yılında örgütün ilk eylemleri Chuschi köyünde seçim sandıklarının yakılması ve Lima’da Sokak lambalarına ölü köpekler asmak gibi kimsenin öldürülmediği eylemlerdir. Sokak lambalarına asılan köpekler ise ülke içerisinde emperyalizm ve sömürüye yardım eden kapitalizmin köpekleri olarak niteledikleri kesimlere gözdağı vermektir.[29]

Örgütün yaptığı saldırıların çoğu kırsal alanlarda ve ormanlık bölgelerde gerçekleşmiştir. Aydınlık Yol daha çok Maoist soykırım politikalarını benimsemiştir. Örgütün tipik saldırı yöntemi olarak ilkel silahlar kullanılmış, tüm kasabayı bir araya topladıktan sonra insanlar taşlanarak, yakılarak, palalarla vahşice doğranarak öldürülmüştür. Kullanılan vahşet köylüler arasında korku yaratarak örgüte itaat etmelerini sağlamaya yönelik planlanmıştır. Örgüt taraftar kazandıkça ve silahlandıkça büyük şehirleri hedef almıştır. Şehir merkezlerinde topluluk halinde yaşayan insanlara nazaran daha yalnız ve izole bir yaşam süren kırsal kesimdeki insanlar üzerinde daha fazla korku ve panik yaratacağı düşüncesi ile örgüt ilk eylemlerini kırsal kesimde gerçekleştirmiştir. Bu eylemlerin temel amacı bu kesimden örgüte karşı gelebilecek olan bir direnişin önüne geçebilmektir. Ayrıca örgütün bu eylemleri gerçekleştirmesindeki bir diğer amaç da ulaşım imkânlarının zorluğu gibi kırsal alanlardaki mahrumiyetleri kullanarak devletin zayıf yalarının ortaya çıkarılması ve halkın gözünde devleti aciz gösterip örgüte olan güveni artırmaktır.[30]

 

Daha sonraki dönemlerde köprülere, kamu binalarına, elektrik hatlarına yönelik saldırılarla eylemlere devam edilmiştir. Bu saldırılarla başlayan örgütün şiddet kullanımı gün geçtikçe artmış ve dünyaca tanınan terör örgütleri arasında yer almıştır. Resmi kaynaklar tarafından 1980’lerden Guzman’ın yakalandığı 1992 yılına kadar Aydınlık Yol’un olduğu saldırılar neticesinde oluşan şiddet ortamında 70 bine yakın insanın bombalamalar, katliamlar ve suikastlar neticesinde öldüğü belirtilmektedir. Söz konusu dönemi incelemek amacıyla kurulan araştırma komisyonun raporuna göre bu büyüklükte bir can kaybı ülkenin bağımsızlığını kazandığı günden bu yana yaşanan dış ve iç savaşların hiç birisinde yaşanmamıştır.[31]

Bu dönemde en çok gerçekleştirilen eylem tipi, Ayacucho, Apurimac ve Huancavelica eyaletlerindeki köylerin karakollarına yapılan saldırılar olmuştur. İlk saldırı 11 Ekim 1981’de Tambo karakoluna olmuştur. Bunu Totos, San Jose de Secce ve Quinua’daki karakollar takip etmiştir. Bu ilk eylemlerde gerillalar, polislerin silahlarını alarak, Aydınlık Yol’a sadık olmayı kabul eden kamu görevlilerine dokunmadan ayrılıyorlardı. Aydınlık Yol eylemleri için dış desteği kabul etmediğini kanıtlamak adına Amerika, Sovyetler Birliği ve Küba elçiliklerini de bombalamıştır.

 

Aydınlık Yol’un en dikkat çekici saldırısı 22 Ağustos 1982’de eski İnka kenti Vilcashuaman köyünde karşı ayaklanma taburlarında görevli altı polisin öldürülmesi ve on beşinin kaçırılmasıyla sonuçlanmıştır. Örgüt bu eylemlerde bölgedeki maden ocaklarından çaldıkları dinamitleri Kızılderililerin kullandıkları sapanlarla atarak kullanmaktaydılar. Aydınlık Yol’un diğer önemli eylemleri ise 26 Mart 1982 tarihinde ülkenin kalbine müdahale edebildiğini göstermek için Lima’nın elektrik hatlarını sabote etmeleri ve Ayacucho hapishanesini basarak 304 mahkûmun kaçırılması olaylarıdır. 22 Temmuz 1983’de dış destek ve devlet eliyle kurulmuş tarım geliştirme laboratuarlarını dağıtmaları ve mühendisleri öldürmeleri örgütün bu dönemdeki düşüncelerini yansıtmaktadır. Örgüte göre devlet eliyle yürütülen bu çabalar halkı kandırmak ve oyalamak için yapılmaktadır. Benzeri eylemler kültür devrimi sırasında Çin’de ve Kızıl Khmerler tarafından Kamboçya’da uygulanmıştır.[32]

 

Aydınlık Yol, eylemlerini ilk başladıkları günden itibaren artan bir ivme ile sürdürmüştür. 1980 yılında 219 olan eylem sayısı 1985 yılında 2.050’yi aşmış ve bu dönemde devlete verilen zarar 2.139.542 doları bulmuştur. Diğer taraftan 1983 yılında Aydınlık Yol’un gerçekleştirdiği eylemlerin yarıya yakını Ayacucho bölgesinin dışındadır. Bu durum örgütün tabanının genişlediğinin ve kırdan kente devrim fikrinin çok da katı bir düşünce olmadığını göstermektedir.[33] Örgütün üye sayısı 1970’lerde 112 iken, 1990’lı yıllarda 3000 ila 7000 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Yaptıkları katliamların çokluğu ile karşılaştırıldığında üye sayısının azlığı dikkat çekmektedir. Günümüzde her ne kadar örgüt üyesi sayısı 300 civarında olarak tahmin edilse de gün geçtikçe bu sayı artmaktadır. Aydınlık Yol terör örgütü başta kokain olmak üzere uyuşturucu ticareti ile kendini finanse etmektedir. Bilindiği üzere Peru kokainin elde edildiği koka bitkisinin en çok üretildiği ülkelerden birisidir.[34]

 

3.4. Örgütsel Yapı

 

            Örgüt stratejisinin belirlenmesi konusunda Guzman’ın tartışılmaz bir otoritesi mevcuttur. Ancak eylemlerde genel olarak örgütün âdem-i merkeziyetçi bir tutum sergilediğini görmekteyiz. Örgütün genel stratejisi olarak hiçbir karar onun onayı olmadan uygulamaya konulamıyordu. Ancak alınan bu kararların uygulanması bölgesel yöneticilere bırakılmıştı. Zaten Guzman’ın yakalanmasından sonra örgütün kısa süre içerisinde eylem yapamaz hale gelmesi Guzman’ın tartışılmaz otoritesini göstermektedir.[35] Aydınlık Yol terör örgütünün hücresel bir yapıya sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bu hücrelerden her birinde en az bir kadın üye bulunmaktadır. Kadınlar kuryecilik, soygun eylemleri ve istihbarat operasyonlarında olduğu kadar saldırı timlerinde de yer almaktadır. Standart hücre güvenliği güçlendirilmiştir ve sadece bir kişi üstteki ya da alttaki hücreler ile temas kurmaktadır. Her hücre bir lider, 2 patlayıcı uzmanı, bir fiziksel eğitim hocası ve siyasi bir ideolog olmak üzere 5 ila 9 üyeden oluşmaktadır.[36]

 

            Örgüt Guzman liderliğinde Ulusal Yönetim Kurulu ve Merkezi Komite oluşmak üzere eylemlerini sürdürmüştür. Yeni bölgeler oluşturmak, üye kazanmak, bölgesel desteği artırmak, saldırı planları hazırlamak ve bu saldırıları gerçekleştirmek amacıyla bölgesel yönetim kadroları oluşturulmuştur. Hücre sistemi ile hareket eden örgütte hiyerarşik yapı göze çarpmaktadır. Stratejik ve politik kararlar daha çok merkez tarafından verilmektedir. Buna rağmen örgüt Peru’nun tamamında faaliyet gösterebilmektedir.[37]

            Örgütü oluşturan en temel öğelerden birisi de örgütün ideolojisine inanmış, bu ideolojinin kendileri için vaat ettiği ve gerçekleşeceğinden şüphe duymadıkları “gelecek güzel günler” söylemine inanan bir militan grubunun varlığıdır. Dini, etnik veya devrimci birçok terör örgütünde de görülen bu söylem mevcut durumdan huzursuz olan veya yaşadıkları sıkıntıları mevcut durumun veya yönetimin bir sonucu olarak gören kitlelerin örgütün ideolojisine destek vermesine yardımcı olmaktadır. Örgütün ideolojisinin romantizmi de diyebileceğimiz bu aşamadan sonraki diğer bir önemli konu ise örgütün organizesidir. Guzman, büyük çoğunluğu itibari ile yukarıda bahsedilen özelliklerdeki kişilerden oluşturduğu örgütün aynı zamanda bürokratik yapılanması diyebileceğimiz organizasyon aşaması da büyük bir başarı ile gerçekleştirmiş ve son derece otoriter ve dışa kapalı, kendi ifadesi ile bir savaş makinesi yaratmıştır.[38]

 

            Aydınlık yol terör örgütünde liderlerden sonra gelen otorite birçok kişi tarafından paylaşılmıştır, ancak yönetim kadrosundakilerin ölümü nedeniyle kimin hangi görevi üstlendiği net olarak bilinmemektedir. Bilindiği kadarıyla örgütün kuruluşunda çekirdek kadroda yer alan Osman Morote ve Julio Cesar Mezzick lider yardımcısı rolünü üstlenmiştir. Üçüncü bir isim olarak ise Claudio Bellido Huatallia merkezi yönetimde çeşitli bölgeleri yönetmiştir. Ayrıca Guzman’ın eşi düşünsel anlamda örgütün içerisinde önemli bir yere sahiptir.[39]

            Her ne kadar örgütün çekirdek kadrosunu Guzman’ın çalıştığı üniversitedeki öğrenciler oluştursa da, örgüt üyeleri genellikle Peru’nun az gelişmiş bölgelerinden gelen köylülerden ve şehre yeni göç eden insanlardan oluşmuştur. Örgüt ayrıca işçi gruplarını radikalize etmeye çalışmış ve büyük ölçüde sayısını bu girişimlerle artırmıştır.

 

3.5. Aydınlık Yolun Halka Karşı Tutumu

 

 Aydınlık Yol terör örgütünün halka uyguladığı politika sayesinde kitleler yeni İnkalar haline gelirken zaman zaman despot bir tutum sergilense de Guzman da bir tanrı, İnkarri olarak algılanmıştır. Abimeal Guzman, Andlar’daki halk tarafından olduğu kadar örgüt içinde de efsanevi mitsel bir karakter olarak görülmekteydi. Aydınlık Yol, Andlar’ın izole tarım toplumunda kendisini adaletin tek kaynağı olarak lanse etmeye başlamıştır. Hükümetin merkeze uzak karakolları güvenlik gerekçesi ile kaldırması da örgütün bu konuda kendilerine olan güvenlerini kuvvetlendirmiştir.

 

Gerillanın, adalet dağıtmak amacıyla yaptığı ilk eylemler, halk tarafından sevilmeyen toprak sahiplerinin öldürülmesi şeklinde olmuştur. Bunun için köylerin meydanında kurulan halk mahkemeleriyle halkın katılımı da sağlanarak yapılan eylemleri meşrulaştırılma yoluna gidilmiştir. Ancak bu durum, gerillanın zamanla kabileler ve köyler arası mücadelelere karışmalarına ve örgütü destekleyenlerin infaz kolu olmaya doğru kaymaya başlamıştır. Bundan öte gerillalar bulundukları bölge hırsızları, ayyaşları hatta eşlerini aldatan kocaları dahi cezalandırma yoluna giderek bölgede tek otorite olduklarını vurgulamışlardır. Aydınlık Yol’un silahlı eylem dönemine başlarken uyguladığı strateji hiç şüphesiz Çin’den esinlenilmiş uzun süreli ve yıpratmaya yönelik kır gerillası taktiğidir. Ancak örgütün eylemleri ordu tarafından sert bir şekilde bastırılma yoluna gidilince stratejide değişiklik yapılması kaçınılmaz olmuştur. Sendero, 1985 yılında gerçekleştirdiği eylemlerin yüzde otuzunu Lima ve çevresinde gerçekleştirmiştir. Diğer taraftan örgütün insan kaynakları da kırlardan büyük yerleşim alanlarına doğru kaymaya başlamıştır. Büyük şehirlerde umduğu iş ve okul imkânlarını elde edemeyen genç kitleler Aydınlık Yol’un kendilerine vaad ettiği parlak geleceğin peşinden gitmeye başlamışlardır.[40]

 

Aydınlık Yol’un önemli bir özelliği de kadınlara özel bir önem vermesi ve örgütlenmede lider kadrolara kadınlara fazlasıyla yer vermeleridir. Hareketin ilk başladığı tarihlerden itibaren yapılanmada kadınlar ön planda tutulmuştur. 1990 yılında diğer tüm sol hareketlerin ötesinde Aydınlık Yol’un üyelerinin üçte biri kadınlardan oluşmaktaydı.[41] Aydınlık Yol başlangıçta yoksul ve terk edilmiş kitlelerin bir temsilcisi ve kurtarıcısı olmak gibi idealist fikirleri ile Peru’da ve uluslararası çevrelerde sempati ile karşılanmıştır. Diğer taraftan fakir halk ve öğrenciler arasında yeni kurulacak olan toplum düzeni ve örgütlenme içerisinde vaat edilen rütbe ve makamlar da çekici bulunmaktadır. Ancak daha sonrasında gerilla yapılanmasının gelişimi ile acımasız taktikleri ve dogmatik ideolojileri ortaya çıkmaya başlamıştır. Tarım alanlarının ekiminde ve ürünlerin satışında getirilen sınırlamalar, geleneksel liderlerin yerine genç militanların halk komitelerine başkan yapılması, oluşturulan normlara karşı gelenlerin cezalandırılma tarzlarının acımasızlığı gibi taktiksel hatalar yapıldığı düşüncesi Aydınlık Yol’a duyulan sempatinin kaybolmasına neden olmuştur. Aydınlık Yol tarafından şiddete maruz bırakılan köylü halk doğal olarak hükümet ve ordu ile işbirliğine yönelmiş ve bunların devlet tarafından silahlandırılmaları ile “rondas campesinas” (kır korucuları) yapılanmaları kurulmuştur. Bu durum yoksul halk kitlelerinin Aydınlık Yol ile devlet destekli silahlı güçler arasında sıkışmasına neden olmuştur.[42]

 

Son olarak Aydınlık Yol’un Marksist ve Maoist bir örgüt olarak dinsel ve mistik öğelerle olan şaşırtıcı ilişkisi üzerinde durulması gerekmektedir. Yolcuların söylemleri üzerinde yapılan araştırmalara göre örgütün dinsel ve etnik öğelere açıktan bir gönderme yapmamasına karşın eylem sistemleri ile bunu ortaya koyduğu ilginç bir tez olarak öne sürülmektedir. Örnek olarak yapılan eylemlerde hayatlarını kaybeden Aydınlık Yol militanları Edith Lagos’a yapıldığı gibi bir kahraman ve kutsal bir karakter olarak algılanmaya başlanmıştır. Arkaik toplumlarda mevcut olan bu ölülere tapma inancının bir getirisi olarak düşünülmektedir. Ayrıca Yolcuların sürekli Lima’nın elektrik sistemini hedef almasının da Lima’yı aydınlatan ve Andları karanlıkta bırakan kapitalist sömürü sistemine karşı yapılan bir hareket olarak görülmektedir.[43]

 

3.6. Hükümetin Aydınlık Yol’a Karşı Mücadelesi

 

1960’lı yıllarda Che Guevara’nın Küba’da başlatmış olduğu hareketten esinlenen sosyalist yapılanmalar Peru’da da gözlemlenmiştir. Fakat finansal kaynakları yetersiz ve organizasyon altyapısı tam olarak oturmadığından bu grupların büyük bir bölümü devlet tarafından teşhis edilmiş ve içlerine sızmak suretiyle dağıtılmışlardı. Che Guevara Peru’daki bu örgütler için bir örnekten daha çok bir efsane veya esin kaynağı olarak kalmış ve hiçbir örgüt onun Küba’da da gerçekleştirdiği gibi bir devrim yapacak güce erişememiştir. Diğer taraftan geçmişte yaşanan bu tecrübe nedeniyle Aydınlık Yol örgütünü de aynı strateji ile değerlendiren ve bu değerlendirme doğrultusunda mücadele yöntemi seçen güvenlik güçlerinin temel yanılgı noktası da bu olmuştur.[44]

Peru güvenlik güçleri 1960’lı yıllarda ülkede yaşanan benzer şekildeki ideolojik yapılanmalara benzeterek baştan hem örgütün yapısının anlaşılması hem de uygun bir mücadele yöntemi seçilmesi konusunda büyük bir yanılgı içerisine düşmüştür. Çünkü kurulan bu yeni örgüt o zaman ki gruplardan farklı olarak içerisine sızılması kolay bir örgüt değildi. Geçmişi ayaklanmalarla ve iç karışıklıklarla dolu olan Peru’da Aydınlık Yol ilk silahlı eylemini 1980 yılında gerçekleştirdiğine Lima’daki hükümet yetkililerince fazla dikkate alınmamıştır. Gerillanın bu eylemlerine karşı takınılan bu tavır, eylem alanlarının ülkenin geri kalmış ve en fakir bölgelerinde başkente uzak alanlar olmasıdır. Ancak Aydınlık Yol’un eylemlerini 1982–83 yıllarında Lima ve diğer şehirlere doğru kaydırmaları hükümet yetkililerini telaşlandırmaya başlamıştır. Aydınlık Yolun bu ilerlemesi karşısında Başkan Fernando Belaunde Terry (1980–1985) Aydınlık Yol’a karşı yürütülen mücadeleyi bir iç savaş olarak nitelemiş ve düşmanı ortadan kaldırabilmek için orduya tüm yöntemlerin kullanımı için yetki vermiştir. Ordunun bu tutumu kayda değer bir başarı sağlamamakla birlikte Aydınlık Yol ve destekçileri açısından tam tersi bir etki yaratmıştır.[45]

 

Aydınlık Yol’un 1980’de deklare ettiği halk savaşı resmi makamlarca karşılık bulmuş ve yeni demokratik hükümet bir isyanın varlığını kabul etmiştir. Ancak örgütün daha kuruluş aşamasında riskin büyüklüğü ve örgütün kapasitesi iyi hesap edilememiştir. Başkan Belaunde 1960’larda yaşadığı darbenin etkisiyle orduyu göreve çağırmakta tereddüt etmiş ve problemin iki yıl boyunca büyümesine neden olmuştur.[46] Her ne kadar 1981 de özel bir polis gücü oluşturarak müdahale girişimince bulunmuşsa da özel birliğin başarısızlığı nedeniyle birkaç ay içerisinde bu özel birliği lağv etmiştir. Bu özel birliğin Lima da beyazlar ve diğer ırktan gelenler arasında yapmış olduğu ayrımcılık polis ve ordu içerisinde ırkçı bir anlayışın oluşmasına da neden olmuştur. Böylece farklı ırktan gelen çiftçiler hak etmedikleri davranışlara maruz kalarak Aydınlık Yol’a sempati duymaya başlamıştır.

 

1980’li yılların başında ordu tarafından uygulanan taktik Aydınlık Yol’dan pek de farklı değildir. Örgüt kendilerini desteklemeyen köyleri eylemlerinde hedef alarak köylüleri öldürürken, ordu da Aydınlık Yol’u destekleyen köyleri yakmış ve gerilla sivil ayrımına dikkat etmemiştir. Buradaki amaç ordunun gücünün gerillalarla karşılaştırılmayacak kadar büyük olduğunun sivil halka kanıtlanmasıdır. Perulu terörle mücadele uzmanlarına göre burada yapılan “halka Aydınlık Yol’unkinden daha büyük bir terör uygulanarak” isyancıları çekirdeklerine kadar geriletmektir.[47]

 

1982 ve 1989 yılları arasında hükümetin Aydınlık Yol’u bastırmak için uyguladığı yöntemler oldukça sert ve insan haklarına aykırı olarak nitelendirilmektedir. Peru Barolar Birliğinin açıklamalarına göre 1982–89 yılları arasında kaybolan sivil vatandaş sayısı 3.000 civarındadır. Araştırmacılar bu sayının daha da fazla olması gerektiğini ancak o dönemki baskılar dolayısıyla adli makamlara başvuruların yapılamadığı düşünülmektedir. Aydınlık Yol’un aktif olduğu süre boyunca 1.197 asker, 8.079 Aydınlık Yol militanı ve 6.386 sivilin öldüğü kaydedilmektedir. Ancak silahlı kuvvetler ve Aydınlık Yol tarafından öldürülen sivil sayısı bunun çok daha üstünde olduğu değerlendirilmektedir.[48]

 

Peru, Aydınlık Yol’a karşı Amerika ve İsrail’den eğitim desteği almıştır. Bunun sonucu uygulanan yöntemlerden birisi de Guatemala’da da uygulanan stratejik mezralar fikridir. Ordu güçleri, kontrolü zor dağınık yerleşimlerin ve izole köylerin boşaltılarak büyük kasabalar etrafında toplanmaya çalışmışlardır. Bu faaliyetler esnasında aşırı zor kullanma, köylerin yakılması ve stratejik mezralara toplanan farklı etnik grup ve kabileler arası çatışmalar sıklıkla yaşanmıştır.[49] Hükümet yaptığı hatalardan aldığı derslerle 1988 ve 1989 yıllarında terörle mücadele stratejilerinde değişiklikler yapmaya başlamıştır. Bunu için izlenen anti-gerilla taktikleri tekrar tekrar analiz edilerek politik, ekonomik ve psiko-sosyal açılardan yeni bir mücadele yöntemi oluşturulmaya çalışılmıştır.

 

Bu mücadele evresinde, A.B.D hükümetinin uyuşturucu ile mücadele kapsamında polise yaptığı yardım ve polisin terörle mücadelede olması gerekenden fazla yıprandığı düşüncesi polis ve asker arasında gerilimi artırmıştır. 1989 yılında Uchiza’nın Huallaga kasabasında polis ile terör örgütü arasında meydana gelen çatışmalar arasında askeri birlikler yardıma çağrıldığı halde ordunun zamanında müdahale edememesi polisin birçok kayıp vermesine neden olmuş ve asker polis gerilimi had safhaya çıkmıştır. Her ne kadar Garcia hükümeti polis, asker ve diğer resmi istihbarat örgütlerinin revizyondan geçirse de maddi yetersizlikler çözüm yollarını tıkamıştır.[50]

 

1990’ların başında ordu “gönüller ve düşünceler” adı ile halkın kazanılmasına yönelik yöntemler izlemeye başlamıştır. İzlenen yöntemler ücretsiz saç tıraşı, sağlık hizmetleri, okulların onarımı, çöp toplama kampanyaları, aş evleri ve şehirlerarası kara ve demir yollarının onarımı gibi mütevazı faaliyetler olmuştur. Zaman içerisinde halkın orduya karşı duyduğu nefret ve korku desteğe dönüşmeye başlamıştır. Diğer taraftan bu faaliyetler başarılı halkla ilişkiler uygulamalarıyla basın yayın organları vasıtasıyla tüm halka tanıtılmaya çalışılmıştır. Ordu 1990 sonrasında Aydınlık Yol’a karşı gerçekleştirdiği bastırma harekâtlarında öncekilere oranla sivillere zarar verilmemesi konusunda daha dikkatli hareket ederek negatif bir tutum doğmasına engel olmaya çalışmıştır. Halk tarafından yapılan terörle mücadele faaliyetlerinin kendilerine zarar vermediğinin algılanması ile orduya olan destek artmaya başlamıştır.[51]

 

Hükümet tarafından uygulanan bir diğer strateji de halk arasında Aydınlık Yol’a karşı mücadele etmek isteyenlerin askeri yönden eğitilerek silahlandırılmasıdır. Kongreden çıkarılan bir yasa ile Sivil Savunma Komiteleri adında kır korucuları sistemi oluşturulmuştur. Aydınlık Yol tarafından şiddete maruz bırakılan köyler ve kabileler bu uygulamayı desteklemişler ve başlangıçta basit silahlarla donatılmalarına karşın 1993 yılı itibariyle sayıları 4.200’ü bulmuştur. Bu yapılanmalar gerilla saldırılarına karşı ilk savunma hatlarını teşkil etmekte ve her hangi bir çatışma halinde ordu birliklerinin gelmelerine kadar geçen sürede gerillaları oyalayabilmekteydiler.[52]

 

Bu yeni strateji asker kayıplarının azaltılmasını sağlarken, ideoloji ile pek ilgisi olmayan kanlı bir iç savaşın çıkmasına neden olmuştur. Yıkıcılara karşı savaş sık sık komşu mezraların topraklarını almak, hayvanlarını çalmak ve evlerini yağmalamak için bir bahane olarak kullanılmıştır. Aydınlık Yol’un da aynı yöntemlerle karşılık vermesi akan kanın artmasına sebep olmuştur. Meydana gelen her katliam bir diğerini doğururken topluluklar arası düşmanlıklar daha da keskinleşmeye başlamıştır. Peru hükümetinin karşılaşacağı bir sonraki sorun da resmi olarak silahlandırılan bu grupların tekrar silahsızlandırılması olmuştur.[53] 1989 yılında yönetime gelen APRA’nın[54] İçişleri Bakanı Agustin Mantilla tarafından polis teşkilatı içerisinde otonom bir istihbarat birimi kurdurarak Abimael Guzman’ın takibinin yapılması ve Aydınlık Yolla ilgili önemli bilgilerin hızlı ve sürekli bir şekilde elde edilmesini sağlamıştır.[55]

 

1992 Nisanı’nda Alberto Fujimori tarafından Aydınlık Yol militanlarının yakalanmaları halinde yargılanma sürelerini hızlandırıcı hukuki düzenlemeler getirilmiştir. Özellikle gerillalarının yargılandıkları mahkemelerde hâkim ve savcıların kimliklerinin saklanarak tehdit edilmeleri ve öldürülmeleri önlenmiştir. Terörle mücadelede olmazsa olmaz olarak görülen son bir strateji olarak 1993 yılının başlarında 1994 Kasımından itibaren geçerli olmak üzere bir af kanunun çıkarılması sağlanmıştır. Bu kanunla örgütün tabanında yer alan sempatizan ve basit militanların silahlarını bırakmaları ve topluma kazandırılmaları amaçlanmıştır. Bu sayede 5.000 kadar militan teslim olup kanundan faydalanmıştır.[56]

 

Anti-Terör kuvvetleri, Sendero’nun kurucusu ve lideri Abimael Guzman’ı, 12 Eylül’de, Lima’da ele geçirmişlerdir. Birçok üst düzey Aydınlık Yol üyesi de, Guzman’a birlikte ya da tutuklanmasından kısa süre sonra yakalanmıştır. Guzman’la ve diğer terörist liderlerin çabucak yargılanıp tutuklanmaları güvenlik kuvvetlerinin ve halkın moralini yükseltmiştir. Anti-terörizm kuvvetleri, 1992’nin son çeyreği boyunca, Aydınlık Yol üzerindeki baskısını sürdürmüş ve çok sayıda lider üst düzey yönetici ve alt kadrolardan örgüt üyesi yakalanmıştır.

 

3.7. Guzman’ın Yakalanması ve Aydınlık Yol Terör Örgütünün Etkinliğini Yitirmesi

 

1986 ve sonrası dönemde Aydınlık Yol’un eylemlerine hız kazandırdığı ve ülke içerisinde kurtarılmış bölgeler ilan ettiği bir dönem olmuştur. Bu dönem içersinde örgüt ülkenin kırsal kesiminde üstünlük sağladığı düşüncesi ile şehirlere yönelmiş, grev, ayaklanma ve sabotaj türü eylemler gerçekleştirmeye başlamıştır. Japon asıllı işadamı Alberto Fujimori’nin 1990 seçimlerinde iktidara gelişi bu döneme rastlamaktadır. Fujimori yönetime gelir gelmez yabancı sermayenin ülkeye girişini kolaylaştırmaya yönelik ve üretimi arttırıcı bir “ekonomik şok” programı uygulamaya koymuştur. Buna ek olarak ordunun da desteği ile anayasayı ve yargıyı askıya alarak “Fuji yasası” olarak nitelediği bir dikta dönemi başlatmıştır. Fujimori’nin bu yaklaşımı başlangıçta başarısız görünmesine karşın 12 Eylül 1992 yılında Abimael Guzman’ın örgütün üst düzey yönetim kadrosu ve önemli kayıtları ile birlikte yakalanması bütün başarısızlıklarını örtmüştür. Guzman’ın örgüt için kutsallık derecesinde önemli bir imaj haline geldiği düşünüldüğünde yakalanmasının Aydınlık Yol için ne derece yıkıcı olduğu görülmektedir. Buna ek olarak merkezi bir yönetim tarzına sahip olan yapılanmanın karar alma ve eylem kapasitesi de bu durumda büyük darbe almıştır.

Aydınlık Yol karşısında kazandığı bu başarı Fujimori’ye 1995 seçimlerinde tekrar başkan seçilmesini sağlamıştır. Ancak 2000 yılında görevi kötüye kullanma ve yolsuzluk skandalları Fujimori’nin desteğini kaybetmesine ve istifasına neden olmuştur. Guzman 1993 yılında hükümet yetkilileriyle görüşmeler sonucunda Aydınlık Yol’a silahlarını bırakma çağrısında bulunmuştur. Birçok militan silahlarını bırakmasına karşın Kızıl Yol (Sensero Rojo) adlı aşırı bir grup silahlarını bırakmayarak terörist eylemlerine devam etmektedirler. Bu grup bugün dahi Peru hükümeti için tehdit durumundadır.[57]

 

 Peru hükümeti tarafından Aydınlık Yol’un ilk ortaya çıktığı tarihten itibaren meydana gelen olayları araştırmak amacıyla “Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu” kurulmuştur. Bu komisyon bulgularına göre çatışma döneminde 69.000 kişi hayatını kaybettiği ve bunun büyük bölümünü sivillerin oluşturduğu anlaşılmıştır. Araştırmaların en çarpıcı taraf ise işlenen suçların yüzde seksene yakının hükümet yetkililerince işlenmiş olduğunun anlaşılmasıdır.[58] Sendero Luminoso’nun diğer Latin Amerikan terörist gruplarından farklı olarak, iç ve dış kaynaklı destekleyicisi, bağlantısı bulunmuyordu. Banka soygunları ve gasp ana fon kaynaklarını teşkil etmektedir. Koka bitkisinin yetiştirildiği Huallaga Vadisinde güçlü oldukları için, uyuşturucu ticareti de çeşitli şekillerde örgüt eylemlerinin finansında kullanılmaktadır. Uyuşturucu ticareti ile uğraşan örgütler faaliyetlerini yapabilmek adına devlet denetiminin olmadığı alanları tercih etmektedirler. Bu nedenle uyuşturucu işiyle uğraşan suç örgütleri terörist yapılanmaları desteklemektedirler. Peru ve Kolombiya’daki uyuşturucu kaçakçıları, karşılıklı çıkarlardan dolayı, terörist örgütlerin müttefiki haline gelmişlerdir. Peru’da, Sendero Luminoso’nun, Yukarı Hallago Vadisindeki köylü üreticiler ile uyuşturucu kaçakçıları arasında bir arabulucu ve koruyucu olarak faaliyet gösterdiği görülmektedir. Bu durum Guzman’ın yakalanmasının ardından da kısmen devam ederek silah bırakmayı reddeden militanlar narko-terör grupları, hatta örgütlü suç grupları gibi hareket etmeye başlamıştır.

 

3.8. Örgütün dağılmasını hızlandıran yapısal faktörler

 

Aydınlık Yol terör örgütünün ilk başlarda hükümetle girişmiş olduğu mücadelede erken gelen başarılar örgütü yönetenlerin başını döndürmüştür. Örgüt üyeleri bu başarılar sayesinde kendilerine aşırı güven duymaya başlamışlardır. Örgüt hükümetin devrilmek üzere olduğuna ve zaferin yakın olduğuna kendini iyice inandırmış ve ilk başlarda kırsal kesimden aldığı desteği artık umursamamaya başlamıştır. Ayrıca iyice güçlendiğini düşünen örgüt şehirlere saldırılar düzenlemeye başlamışlardır. İlk zamanlarda genelde kırsal kesimde eylemlerini sürdüren örgüt şehirde gerçekleştirdiği saldırırlarla birlikte kendisini yok edilmesi gereken bir hedef haline getirmiştir. Bu andan itibaren örgüte karşı gerçekleştirilen mücadele ilk elden yürütülmüş ve örgütle mücadele etmesi özel birimler kurulmaya başlanılmıştır. Örgütün dağılmasını kolaylaştıran etmenlerden biri de örgütün tek yöneticisi ve stratejisti olan Guzman’ın yakalandıktan örgüt içerisinde strateji geliştirecek kimse kalmamıştır. İlk başlarda örgütün hızlıca büyümesine sebep olan tek lider anlayışı aynı zamanda örgütün sonunu da hızlandırmıştır.

 

3. 9.Peru Hükümetinin Terör ile Mücadelede Geliştirdiği Stratejiler

 

Peru hükümeti 1988-89 da terörle mücadele stratejisine yenilemiş, ekonomik, politik ve psikolojik faktörleri göz önünde bulunduran yıkıcı faaliyetlere karşı koyma amacıyla kapsamlı bir el kitabı hazırlamıştır. Bu el kitabı Aydınlık Yolun oluşturduğu tehlikeye karşı birçok önemli alanda Peru ordusunda yapılması gereken değişiklikleri de içermekteydi. 1990lı yılların başında ordu Aydınlık Yolun olduğu kırsal alanda anlamlı bir kampanya başlatmıştır. Bu kampanya ile birlikte kırsal alanda yaşayan insanlara ücretsiz saç kesimi, yemek dağıtımı ve sağlık hizmetleri ile birlikte okulların fiziki şartlarının düzeltilmesi, çöp toplama ve yol yapımı çalışmalarına ağırlık verilmiştir. Böylece ordu halkın güvenini ve desteğini kazanmakla kalmamış, medyada da negatif bir imaj yerine, takdir kazanan bir ordu görünümünü tekrardan elde etmiştir. Geçen süre içerisinde örgüt izlediği politikalar nedeniyle yerel halktan uzaklaşırken güvenlik halka yakınlaşmıştır.[59]

 

Aydınlık Yol terör örgütü ile daha iyi mücadele etmek için orduda yapılan bir diğer değişiklik ise terör bölgelerinde görevlendirilen askerlerin seçiminde o bölgelerde konuşulan yerel dilleri bilen askerlerin tercih edilmesiydi. Bu sayede hükümet hem oradaki hakla daha iyi ilişkiler kurmak istemiş hem de terör örgütleri mensuplarıyla ilgili istihbari faaliyet toplamayı amaçlamıştır. Ordu ayrımcılık konusunda daha dikkatli davranmaya başlamış, operasyon birimlerine insan hakları ve silahsız halka karşı daha hassas yaklaşmaları konusunda özel eğitimler verilmiştir. Ordu yerel halkı hedef almaktan çıkıp teröristle mücadele ettikçe halkın desteğini kazanmıştır. Böylece halka terör örgütünün şiddet dolu davranışları ile ordunun davranışları arasında bir kıyas yapma fırsatı tanınmıştır.[60]

 

Fujimori hükümeti yaptığı yasal bir düzenleme ile çiftçinin kırsal alanda kendini terör örgütüne karşı koruyabilmesi amacıyla yerel savunma grupları oluşturmuştur. Ülkemizdeki korucu sistemine benzer bir sistemle organize edilen bu yerel savunma grupları hem örgütün yerel desteğinin kesilmesine yol açmış hem de yerel grupların kendi kendilerini koruyabilmelerini sağlamıştır. 1976 yılında Peru’nun değişik bölgelerinde çiftlik hayvanı hırsızlığı ile mücadele etmek için kurulan bu gruplar seksenli yılların sonuna doğru yeniden oluşturularak Peru ordusu tarafından eğitilmiş ve terör örgütü ile mücadele için kullanılmışlardır. Bu düzenleme ile yıllarca terör örgütünün baskısına boyun eğmiş halka kendilerini ve mallarını koruma imkânı sunulmuştur.

Fujimori hükümetinin uyguladığı ve terörle mücadelede güvenlik güçlerinin başarısını artıran önemli bir değişiklikte istihbarat toplama faaliyetlerinin tek bir birim altında toplanmasıdır. 1992 ile 2000 yılları arasında tüm teröristleri yakalamaya yönelik güdülen politika yaklaşık 22 bin kişinin asker ve polis tarafından yakalanması ile neticelenmiştir. 6000 davada yapılan araştırmalar neticesinde tutukluların silahlı bir örgütle ilişkisinin bulunmadığı tespit edilmiş ve tutuklular serbest bırakılmıştır. Tutuklulardan yüzde 65’i temize çıkmış ve 2000 yılınca yalnızca 2736 kişi mahkûm edilmiştir.

 

2001 yılınca kurulan bir komisyon ile 1980-2000 yılları arasındaki olaylar incelenmiştir. 2003 yılında komisyon tarafından yayınlanan rapora göre Aydınlık Yol terör örgütünün eylemlerinden dolayı 69.280 kişi ölmüştür. Bu ölümlerin yüzde 54 dünden Aydınlık Yol terör örgütü sorumlu tutulmuştur. Kurbanların yüzde 79 u kırsal alanda yaşarken yüzde 56 sı çiftçilikle geçimini sağlayan köylülerden oluşmuştur. Komisyonun sunduğu rakamlar tahmin edilenlerin çok üzerinde çıkmıştır. [61]

 

Sonuç

 

Peru da Aydınlık Yol terör örgütü bugün hala faaliyetlerini sürdürse de on iki yıllık mücadele sonucunda bu tehditten kurtuldu diyebiliriz. Guzman’ın ve 15 örgüt üst düzey yöneticisinin çoğu ölü olarak aynı baskında ele geçmesi örgütün bel kemiğini kırmış ve örgütü bir daha o eski ihtişamlı haline geri gelmeyecek şekilde yaralamıştır. Örgütün toparlanamamasındaki etkenlerden biri de Guzman’ın tek lider rolüdür. Örgütün ideologundan, stratejistine kadar her şeyi olan Guzman’ın kendisi yakalandıktan sonra örgüt adeta başsız kalmış ve dağılma sürecine girmiştir. Zaten birçok örgüt üyesi Guzman yakalandıktan sonra çıkarılan af kanunu ile birlikte teslim olmuştur. Aydınlık Yol terör örgütü sadece can kaybına sebep olmamış aynı zamanda Peru’da büyük ekonomik buhranlara sebep olmuştur. Öyle ki bu on iki yıllık süreç içerisinde hükümet terörle mücadele edecek parayı bulmakta zorlanmıştır.

 

Sonuç olarak Peru Aydınlık Yol terör örgütünü şu an için bertaraf etse de kendisini daha büyük ekonomik ve siyasi problemler beklemektedir. Bu mücadele sürecinde ekonominin gerilemesine ek olarak özellikle ilk dönemlerde devletin halka karşı örgütten farklı olmayan şiddet politikası izlemesi özellikle kırsal kesimde yaşayan halkta telafisi mümkün olmayan yaralar açmıştır. Peru siyasi iradesi bu yaraları son zamanlarda sarmaya başlamış ancak Peru’nun ekonomik durumu yaraların hızlı tedavi edilmesine pek olanak vermeyecek gibi gözükmektedir.

 

 


[1]Peru Dunya'da önemli mineral potansiyeline sahip ülkelerden birisidir Yüzölçümü 1 28 5000 km" olup, nüfusu 27 mılyon'dur Ülkede 19 çeşit metalik ve 23 çeşit endüstriyel mineralin üretimi yapılmaktadır Başta arsenik olmak üzere bakır, kurşun, molibden, tellur ve çinko üretimi dünya çapındadır.

[2]National Geographic, Erişim: http://travel.nationalgeographic.com/travel/countries/peru-facts/Tarih:10/05/2012

[3]Özbudun, Sibel, “Tupac Amaru’nun Peru’su”, Kaldıraç Dergisi, İstanbul, 2008, s.69–82.

[4]National Geographic, Erişim: http://travel.nationalgeographic.com/travel/countries/peru-facts/Tarih:10/05/2012

[5]Alain Hertoghe ve Alain Labrousse, Peru’da Aydınlık Yol Deneyimi, Çev. Rıza Tura, İstanbul, Belge Yayınları, 1991, s.160

[6]Alain Hertoghe ve Alain Labrousse, a.g.e., s. 6

[7]Sibel Özbudun, a.g.m. , s.70

[8]Mustafa Kayaoğlu ve Oğuzhan Başıbüyük, “Aydınlık Yolun Karanlık Yüzü: Bölücü Terörle Mücadelede Peru Örneği”,s.413-440, içinde İhsan Bal ve Süleyman Özeren, Dünyadan Örneklerle Terörle Mücadele, Usak Yayınları,  s.414

[9]Alain Hertoghe ve Alain Labrousse, a.g.e., s. 87

[10]Sadun Emrealp, “Azgelişmişlik ve Siyasal Yapılar”, Birey ve Toplum Yayınları, Haziran1984, 1. Baskı, Ankara, s.68

[11]Kathrine Gregory, “Shinig Path, Tupac Amaru(Peru, leftists)” Erişim: http://www.gees.org/files/documentation/doc_Documen-033.pdfTarih: 29/04/2012

[12]Mustafa Kayaoğlu ve Oğuzhan Başıbüyük, a.g.e., s.415

[13]Kathrine Gregory, a.g.m.,

[14]Mustafa Kayaoğlu ve Oğuzhan Başıbüyük, s.416

[15]Gordon H. McCormick, “The Shining Path And The Future Of Peru”, RAND’s National Defense Resarch Institute, Erişim: http://www.rand.org/content/dam/rand/pubs/reports/2005/R3781.pdfTarih: 02/05/2012

[16]Mustafa Kayaoğlu ve Oğuzhan Başıbüyük, s.417

[17]Marc Becker,  “Peruvian Shining Path,” Revolutionary Movements in World History, From 1750 to the Present, ed. James V. DeFronzo, Santa Barbara, 2006, s.650–59. Erişim: http://www.yachana.org/research/sendero.pdfTarih: 01/05/2012

[18]Mustafa Kayaoğlu ve Oğuzhan Başıbüyük, a.g.e., s.424

[19]Alain Hertoghe ve Alain Labrousse, a.g.e., s. 56-58

[20]Abimael Guzman Reynoso, 4 Aralık 1934 tarihinde Lima’da dünyaya gelmiş gayrimeşru bir çocuktur. Beş yaşına gelinceye kadar babası tarafından büyütülmüştür. Orta öğrenimini sıkı bir disiplini olan La Salle Kolejinde tamamlamıştır. Üniversite eğitimini ise, tarih, felsefe ve hukuk dallarında, San Augustin Üniversitesinde yapmıştır. 24 yaşında Komünist Parti’ye katılan Guzman, Anibal takma adıyla 4. Ulusal kongrede yer almak için Ayacucho’ya gelir. Burada üniversite rektörünün daveti üzerine 1963’yılında felsefe dersleri vermeye başlar.

[21]Davit Scot Palmer,  “Terror in the Name of Mao: Revolution and Response in Peru”, Ed. Jessica Stern, Terror in the Name of God, Cambridge: Harvard University Press, 2003, s.91

[22]Whittaker, David J., Terrorism Reader, Routledge, 2002,s.164

[23]Alain Hertoghe ve Alain Labrousse, a.g.e., s. 59

[24]McCormick, a.g.m.

[25]Orin Starn, “Maoism in the Andes: The Communist Party of Peru-Shining Path and the Refusal of History”, Journal of Latin American Studies, Vol. 27, No. 2, 1995, s. 399–421., s.403

[26]Alain Hertoghe ve Alain Labrousse, a.g.e., s. 56

[27]Damla Andız, “Aydınlık Yol: Güney Amerika’da Bir Terör Örgütü”,s.438-459, içinde Ümit Özdağ ve Osman Metin Öztürk, Terörizm İncelemeleri: Teori, Örgütler, Olaylar, ASAM yayınları, Ankara, 2000, s.451-452

[28]Marc Becker, a.g.e., s.654

[29]Marc Becker, a.g.e., s.654

[30]Mustafa Kayaoğlu ve Oğuzhan Başıbüyük, a.g.e.,  s.421

[31]“Peru Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu Raporu Son Raporu”, Erişim: http://www.cverdad.org.pe/ingles/ifinal/conclusiones.php, Tarih:01/05/2012

[32]Alain Hertoghe ve Alain Labrousse, a.g.e., s. 80

[33]Korena Marie Zucha,  Incomplete Developmental Counterinsurgency: The Case of the Shining Path of Peru, Political Science, Department of Texas State University, USA, 2007, s.6

[34]Lucıen O. Chauvın, “New day in court for Shining Path insurgency in Peru”, The Miami Herald, 2003, Erişim : http://www.latinamericanstudies.org/peru/abimael-retrial.htmTar: 01/05/2012

[35]Mustafa Kayaoğlu ve Oğuzhan Başıbüyük, a.g.e, s.422

[36]Damla Andız, a.g.e., s.452

[37]Gordon H. McCormick, a.g.m.,

[38]Mustafa Kayaoğlu ve Oğuzhan Başıbüyük, a.g.e, s.423

[39]Gordon H. McCormick, a.g.m.,

[40]Davit Scot Palmer, a.g.e., s.138

[41]Orin Starn, a.g.e., s.416

[42]Marc Becker, a.g.e., s.651-59

[43]Alain Hertoghe ve Alain Labrousse, a.g.e., s. 210

[44]Mustafa Kayaoğlu ve Oğuzhan Başıbüyük, a.g.e ,s. 425

[45]Korena Marie Zucha, a.g.e., s.8  

[46]Mustafa Kayaoğlu ve Oğuzhan Başıbüyük, a.g.e , s.427

[47]Alain Hertoghe ve Alain Labrousse, a.g.e., s. 119

[48]Korena Marie Zucha, a.g.e., s.8  

[49]Alain Hertoghe ve Alain Labrousse, a.g.e., s. 124

[50]Mustafa Kayaoğlu ve Oğuzhan Başıbüyük, a.g.e , s.428

[51]Davit Scot Palmer, a.g.e., s. 95

[52]Korena Marie Zucha, a.g.e., s.9-12

[53]Alain Hertoghe ve Alain Labrousse, a.g.e., s. 123

[54]Bu Parti, Leguia hükümetince Peru’dan uzaklaştırılan Haya de la Torre tarafından 1924 yılında Meksika’da kurulmuştur. Kuruluşundan bu yana çoğunlukla yasa dışı bir parti olarak işlev gören bu parti buna rağmen önemli bir siyasal güç olma niteliğini korumuştur.

[55]Mustafa Kayaoğlu ve Oğuzhan Başıbüyük, a.g.e, s.432

[56]Davit Scot Palmer, a.g.e., s. 96

[57]Marc Becker, a.g.e., s.657

[58]Marc Becker, a.g.e., s.657

[59]Mustafa Kayaoğlu ve Oğuzhan Başıbüyük, a.g.e, s.430

[60]Mustafa Kayaoğlu ve Oğuzhan Başıbüyük, a.g.e, s.431

[61]“Peru Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu Raporu Son Raporu”, Erişim: http://www.cverdad.org.pe/ingles/ifinal/conclusiones.php, Tarih:01/05/2012

Son ekleyen 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Editörü

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display