Askerlik Sistemi: Zorunlu, Profesyonel, Karma

Yazan  27 Temmuz 2013

Son günlerdeki bedelli askerlik uygulamasına geçiş ile ilgili konularla birlikte; askerlik sistemimizdeki mevcut problemlerin tek çözüm yolu olarak, Avrupa Birliği (AB) ülkelerindeki gibi profesyonel bir orduya sahip olma ve profesyonel askerlik uygulamasına geçme olduğu yönündeki fikirler kamuoyunda tartışılmaktadır.

Bir ülkenin; ordunun yapısı ve uygulanacak askerlik sistemi için karar verirken,  sadece diğer ülkelerin neyi uyguladığına bakarak benzer bir sistemi aynen alması,  yani bir nevi ithal ikamesi uygulamasına yönelmesi ile doğru sonuçlara ulaşması oldukça güçtür. Acele ile alınacak kararlar başlangıçta kısa vadede doğru gibi gözükse de, uzun vadede yanılgılar ortaya çıkacaktır. Ordusunun yapısının ve askerlik uygulamasının en uygun olan yöntemine karar verebilmek için; öncelikle cevap vermemiz gereken soruları doğru olarak tespit etmeli ve cevaplarını da gerçekçi esaslara dayandırmalıyız. Aslında son derece basit olan bu işlemler, stratejik bir karara yönelik olacağından bir o kadar da zor ve karmaşıktır.

Bu kararı etkileyecek sorular; Ülke olarak ortaya konulan stratejik hedefler nelerdir? Beklenilen tehdit ve risklerin tipi ve yoğunluğu nedir [Özellikle küreselleşmeden kaynaklanan tehdit ve riskler (yasadışı göç,  yasadışı her türlü ticaret ve kaçakçılık, kitle imha silahlarının yayılması, yerel veya bölgesel çatışmalar, organize suçlar, terörizm).]? ileStratejik hedeflerin elde edilmesinde ve korunmasında ordunuza vereceğiniz görevler nelerdir?

Bütün bu soruların cevabı için;ülkenin içinde bulunduğu coğrafya, komşu ülkelerin demokratik uluslar olup olmadığı ve onlarla olan ilişkilerin seviyesi (Suriye ile kısa bir süre önce çok samimi iken şu andaki gelinen durum gibi), ülkenin etrafında meydana gelen/gelecek çatışmaların yapısı ve bunun ülke güvenliği üzerine etkisi, uluslar arası camia ile birlikte hareket etme arzusu, içinde bulunulan veya birlikte hareket edilen müttefik kuruluşların alacakları kararlara nasıl ve ne şekilde katılacağınız, dünya barışı için varsa ülkenize yüklenen tarihi misyonun ne olduğu ve nasıl hareket edeceğiniz göz önünde bulundurarak;

·                   Gelecekteki muharebelerin nasıl cereyan edeceği, hangi muharebe yöntemlerinin kullanılacağı,

·                   Stratejik seviyede emir-komuta yapısının ne olacağı,

·                   Ulaşılması, kazanılması veya geliştirilmesi düşünülen teknolojik kapasite veya kazanımlar, ortaya konulmalıdır.

Maliyet etkinliği sağlamak ve ülke kaynaklarını verimli kullanabilmek için de; size yönelik tehdit ve risk kaynaklarının imkân ve kabiliyetlerinin şu anda ne olduğuna ve gelecekte ne olacağına dair doğru ve bilimselde şekilde uzmanlarca yapılmış çok iyi analizlere ihtiyaç vardır. Bu analizler bugünden yarına yapılabilecek işler değildir. Zaman alır. Bu çalışmalar sonucunda; birliklerinizin tipi, hangi unsurlardan oluşacağı, teşkilatının ne olacağı ve sonunda insan gücü planlaması denilen kaynak ihtiyacı ve bu ihtiyacın nasıl karşılanacağı ortaya çıkar.

Yukarıda belirtilen sorulara verilecek cevaplara göre, Türk ordusunun alacağı görevlerin;  konvansiyonel (düzenli) bir harpten, gayri nizami bir harbe, uluslar arası ortamdaki barışı koruma (peace keeping), barışa zorlama (peace enforcement) ve barışı destekleme (peace support) operasyonlarına, doğal afetlerde, büyük çaplı çeşitli kazalarda, çevre felaketlerinde halka yardıma, arama ve kurtarma faaliyetlerine ve oradan sınırların kontrolüne kadar çok çeşitlilikte olacağı açıktır.

Özetle, Ordumuz, içinde bulunduğumuz süreçteki gibi, aynı anda birkaç görevi birlikte icra edebilecek şekilde; (terörle uğraşırken, uluslar arası operasyonlara katkı,  aynı anda bölgede çıkabilecek çatışmaların ülkeye etkisini azaltacak müdahalelere hazır olma, doğal afet ve çevre felaketlerinde kullanılma, bunlarla birlikte mevcut harp planlarına yönelik olarak asli görevi olan caydırıcılığı dosta ve düşmana gösterecek şekilde eğitim ve tatbikatlara yönelik faaliyetler); personel sayısı (kadroları) tam olarak, yeterli üst düzey hazırlıkta ve eğitimde olması gereklidir.

Böyle çeşitli ve bir o kadar da kapsamlı görevleri olan Türk Ordusunun yapısı ve personel mevcudu ile onun askerlik sisteminin ne olacağının; ‘’bize 200.000 kişilik profesyonel ordu yeter’’ gibi söylemlerde bulunan, işin uzmanı olmayanların yetersiz bilgi ve inceleme ile ulaştığı sonuçlara göre şekillenmesi beklenmemelidir. Bu işi gerçek uzmanlara bırakmak ve onların ulaştıkları sonuçlara saygı duymak gereklidir.

Detaya inmeden yapılan çalışmalarla, sadece halkın taleplerine, bakaya ve yoklama kaçaklarındaki artışa bakarsanız,  yapılacak çalışmalarla doğru bir karara ulaşmak mümkün değildir. Eğer siyasi ve kamuoyu baskıları uzmanlar üzerinde etkili olursa bu durum kimsenin menfaatine olmaz. Öngörülerinizde ve bu öngörülerinizin dayanacağı faraziyelerinizde yapacağınız yanlışlıklar, geri dönülmez yaralar açar. Orduya ihtiyaç duyulduğu anda da gerçek bir ordu elde bulunmaz. En kötüsü egemenliğiniz bile tehlike altına girebilir. 

Türkiye’de ‘’ordu küçülsün ve tam profesyonel hale gelsin ve bununla koordineli olarak, zorunlu askerlik uygulaması kalksın’’diye görüşleri olanlara, dünyanın süper gücü olarak bilinen ve tam profesyonel bir orduya sahip olan AmerikaBirleşik Devletlerinde (ABD), yeniden başlayan ‘’Zorunlu Askerlik (Conscription ) Sistemine’’ dönülmesi yönündeki çalışmaları hatırlatmak gerekir.  Yani bir çelişki var ve ama nerede?

ABD’lerinde ki bu tartışmaları, yayınlanmış çarpıcı bir makaleden alıntılar yaparak, açmaya çalışacağım. Okurlarımızdan ilgi duyanlar bu makaleye aşağıdaki adresten ulaşabilirler.

http://usacac.army.mil/CAC2/MilitaryReview/Archives/English/MilitaryReview_20091231_art005.pdf  

         Bu makalede özetle şu hususlara yer verilmektedir.

·                   ABD Ordu personelin sayısının yeterli olduğu ve moralinin yüksek olduğu gerçeği doğru değildir. Ordunun görev alanlarının fazlalığı nedeniyle personel sayısı yetersizdir. Özellikle 11 Eylül olaylarından sonra Bush yönetiminin başlattığı terörle mücadele Amerikan ordusunun dünyanın birçok yerinde görev almasına neden olmuştur.  Orduya verilen görevler neticesinde ortaya çıkan zorlukların bütün yükü sadece ABD nüfusunun (yaklaşık 300 milyon) % 1’inden bile az bir kesimin üzerine kalmıştır. Personel azlığına rağmen, ABD’de görevli ordu personeli ile aynı yaşta olan fakat ABD’nin güvenliği için gerekli çabaları göstermeyen pek çok Amerikalı vardır. Bu durum özellikle Irak ve Afganistan çatışma alanlarındaki görev sürelerinin planlanandan daha uzun olmasına neden olmakta ve personel ile aileleri arasında huzursuzluk yaratmaktadır. Bu da boşanma sayılarında, ruhsal rahatsızlıklarda ve intiharlarda artışa neden olmaktadır.

·                   Soğuk Savaşın bitmesiyle meydana gelen barış ortamında ordunun küçültülmesi gündeme gelmiş ve mevcut yönetim ordunun küçültülmesi çalışmalarını başlatmıştır. Bu süreçte ordu 800.000 profesyonelden 500.000 profesyonele düşürülmüştür. Bu mevcut ile içinde bulunulan şartlarda ABD Ordusunun görevlerini tam olarak yapacak yeterliliği ve hazırlık seviyesi azalmaktadır.  

·                   ABD’deki askerlik yapacak kaynağı oluşturan şahısların mevcut zenginlik, barış ve rahat hayat koşulları nedeni ile fiziki yapılarında yetersizlikler başlamıştır (obezite).

·                   Vietnam Savaşı sonrası ABD’de yükselen anti-militer hava ve bunun sonucu Reagan yönetimi ile başlayan profesyonel orduya geçiş ile Amerikan halkı ve ordusunun arası gittikçe açılmakta, Amerikan halkı; ordunun faaliyetleri ve personelinin çektikleri sıkıntılara karşı kayıtsız kalmakta, sadece gözlemektedir. Amerikan yönetimleri halktan; gelecekleri için ufak fedakârlıklara katlanmaları ve bir şeyler yapmaları yerine, sadece tüketmelerini, kendi çıkarları için çalışmalarını ve vergi vererek profesyonel ordunun harcamalarını karşılamalarını istemektedir. Halkın toplum için gerekli olan ve fedakârlık gerektiren hususlara yöneltilmesi gittikçe zorlaşmaktadır.

·                   ABD halkı içindeki kültürel farklılıkların gittikçe artması neticesinde, halkın milli konulara yönelik ilgisi azalmıştır.

·                   Mevcut profesyonel orduyu oluşturanlar ile ailelerinin sağlık, eğitim ve sosyal ve özlük hakları bütçe üzerinde gittikçe yük olmaktadır.

·                   ABD ordusunun bilfiil katıldığı faaliyetleri (Irak, Afganistan, Güney Kore ve Taiwan ) dikkate alındığında meydana gelen krizlere (Gürcistan, İran, Pakistan) etkide kuvvetleri yetersiz kalmıştır. Rusya ve Çin’in askeri güçlerini artırması da dikkate alındığında ani çıkan durumlara süratle tepki verecek yeterli ve hazır ihtiyatları bulunmamaktadır. Örneğin;

·                   1939’da; 2’nci Dünya Savaşı başladığında 190.000 kişilik profesyonel bir ordu vardı. Savaş bittiğinde de zorunlu askerlik uygulaması ile 6 milyon kişilik bir ordu,

·                   1950’de; Kore Savaşı başladığında 600.000 kişilik profesyonel bir ordu vardı. Savaş bittiğinde de zorunlu askerlik uygulaması ile 1,6 milyon kişilik bir ordu,

·                   1961’de Vietnam Savaşı başladığında 859.000 kişilik profesyonel bir ordu vardı. Savaş bittiğinde de zorunlu askerlik uygulaması ile yaklaşık 1,6 milyon kişilik bir ordu vardır. ABD’deki 1939-1961 yılları arasındaki ordunun artan personel ihtiyacı hep zorunlu askerlik sistemi ile karşılanmıştır.

·                   ABD halkı yüksek teknolojiye sahip silah sistemlerinin savaşlar için insan yerine daha yeterli olduğunu düşünmektedir. Fakat Irak ve Afganistan örnekleri;  ne kadar yüksek teknolojiye sahip silahlar, mühimmat ve atma sistemleri olursa olsun, kesin netice için muharebe sahasında yeterli kara kuvvetleri birliklerinin bulunmasının ve bölgeyi kontrol altına almasının gerekli olduğunu göstermiştir.

·                   Amerikan Ordusunun gerek ABD’nin savunması gerekse de uluslar arası ortamda müttefikleri ile icra edeceği operasyonlar için;

·                   Maliyeti/giderleri çok yüksek olan profesyonel ordunun giderlerini düşürmek,

·                   Bu ordunun üzerindeki yıpratıcı ulusal görev yükünü azaltmak,

·                   Ani çıkacak krizleri yeteri kadar hazır ve eğitilmiş ihtiyatlarla karşılamak,

·                   Halkın birbiri ile olan bağlarını, kültürel ve fiziki değerlerini muhafaza etmek içineski deneyimlerde olduğumuz gibi tekrar zorunlu askerlik sistemine ihtiyaç vardır.

·                   Bunun için halkın, ülkenin ihtiyaçlarının, karşılaşabilecekleri tehditlerin neler olduğunun gerçekçi bir şekilde anlatılarak zorunlun askerliğin gerekliliğine inandırılması gerekmektedir.

ABD yayımlanan ve yukarıda özet olarak alıntıların yapıldığı makalede belirtilen hususlarla birlikte ülkemizde tartışılan Vicdani ret uygulamasıBedelli askerlik uygulaması, Profesyonel askerlik ve Zorunlu askerlik konular hakkında bir değerlendirme yapılırsa kısaca şunlar söylenebilir. 

Vicdani retuygulaması; terörle mücadele eden, kültüründe askerlik ve onun sevgisini taşıyan, dünya kriz bölgelerinin ortasında yer alan bu nedenle hiç umulmadık anlarda umulmadık müdahalelerde bulunması gereken ülkemiz için uygun değildir. AB ülkelerince bireysel hak gibi görülen ve de kabul edilen vicdani ret konusu, bizim için gereksizdir. Türk halkının erkek nüfusunun neredeyse tamamı askerlik hizmetlerini yerine getirirken, bunların silâhaltına alınması yerine kamu kurumlarında hizmetli veya işçi olarak çalıştırılmaları da eşitlik ilkesini zedelemektedir. Bu yönü ile de kabul edilmesi ve bu konuda yapılabilecek baskılara bir cevap verilmesi de mümkün değildir.

Bedelli askerlik uygulaması; ülkemizde ve halkımızca çok iyi bilinen içinde bulunduğumuz şartlarda kamu vicdanını zedelemekte, her şeyinden faydalandığımız, nimetlendiğimiz ülkemize karşılıksız yapılacak, sahip olduğumuz ve gurur duyduğumuz kültürümüzün temelinden gelen bir hizmetin tamamlanmasını maddiyata çevirirsek, çocuklarımıza; fedakârlık, çalışkanlık, dürüstlük, ülke sevgisi olarak ne öğütleyebiliriz ki? 

O halde ihtiyaç fazlasını nasıl ortadan kaldırırız? Sorusuna verilecek cevabın;  esasları çok iyi tespit edilmiş tarzda düzenlenecek kamu hizmeti olabileceğini söyleyebiliriz.  Böylelikle zengin - fakir ayrımı yapmamış oluruz. Örneğin bir bölgede yaşayan ihtiyaç fazlaları belli süre ile o bölgenin kamu işlerinde çalışsalar yaşadıkları çevrenin görünümüne, alt yapı yatırımlarına katkıları ve çocuklarına ilerde anlatacakları güzel konuları olur. Bu zamana kadar olduğu gibi bu elde edilecek bedelin kullanılacağı yerler için devletimizin ve halkımızın ayıracağı para mutlaka vardır. Elde edilebilecek gelir ciddi bir miktarsa da her şeyin para olmadığını da bilmek gerekir.

Profesyonel askerlik; sistemi sayesinde, iyi eğitilmiş, yetiştirilmiş ve tecrübe kazanmış personel ve birlikler ile caydırıcılık sağlanırken güvenlik hizmeti de verilebilir. Bu sayede yöneticiler ordunun daha rahat ve esnek kullanılabilmesi imkânına sahip olurlar. Özellikle günümüzün gelişmiş teknolojiye sahip harp silah ve vasıtalarının kullanımı bakımı ve idamesi de ancak bu yolla sağlanabilir. Fakat daha önce bahsedilen şekilde ordunun artan iş yükünün getireceği ruhsal ve sosyal problemler, profesyonel ordunun gittikçe artacak maliyeti, toplumun ordusu ile olan gönül bağının kesilmesi ve gittikçe güvenlik konuları ile olan ilgisini kaybetmesi, ani gelişmelerde ihtiyaç duyulacak yeterli ve eğitilmiş personelin bulunamaması faktörleri de dikkate alındığında tambir profesyonel orduya sahip olmak ve bunun idamesinin ülkemiz gibi terörle mücadele eden, kriz bölgelerinin ortasında olan fakat dünya siyasetinde rolü gittikçe artan, gelişmekte olan bir ülke için oldukça güç gözükmekte ve gerekliliği konusu çok büyük şüpheler taşımaktadır.

Zorunlu askerlik;Savunma ve güvenlik yükünün vatandaşlar arasında eşit dağılması, milli birlik ve beraberliğe, toplumsal kaynaşmaya ve halkın eğitimine (meslek edindirme ile vatandaşlık bilgileri, hak ve ödevler gibi) olan olumlu katkısı, Türk kültürünün nesillere aktarılabilmesi, ordunun halkın istekleri dışında da kullanılabilme imkânını oldukça kısıtlaması, personel başına yapılan harcamaların daha düşük olması, profesyonel orduya nazaran daha yüksek bir mevcudun silâhaltında bulundurulabilmesi, görev yükü artan operasyon sahasındaki birliklerin, kış ayları gibi yoğun görevlerin icra edilmesinin oldukça zor olduğu dönemlerde değiştirilmesi ve asıl birliklerin dinlendirilmesi sağlanabilir. Ayrıca halkın eğitim düzeyinin gittikçe artması ve eğitimde simülasyon sistemlerinin (uçak, helikopter, gemi, topçu silahları, tanksavar silahları, piyade silahları, tank ve zırhlı her türlü araç gibi)  kullanılmaya başlanmasının, profesyonel olmayanların bile kısa sürede muharebe edebilecek şekilde yetiştirilmesini mümkün olmaktadır. Bu yolla profesyonel ordunun gündeme getirdiği olumsuzlukların, tecrübe hariç, çoğunun giderilmesi dikkate alındığında da ülkemizde zorunlu askerliğin devamının da gerekli olduğu görülmektedir.

Sonuç olarak;Bütün bunlar birlikte değerlendirildiğinde, ülkemiz için gerekli model ne olmalıdır sorusuna verilecek doğru cevabın;

·       Terörle mücadeleye katılan, uluslar arası operasyonlarda kullanılan/kullanılacak birlikler ile mevcut harp planlarına göre birinci öncelikle görevlendirilecek birliklerimizin tam profesyonel hale getirilmesinin,

·       İkinci ve üçüncü önceliklerle kullanılacak birliklerimiz ile idari ve lojistik birlik kurum ve kuruluşların zorunlu askerlik uygulanması ile desteklenmesinin,

·       İhtiyaç fazlalıklarının bir bedel karşılığı yerine kamu hizmetine alınarak eritilmesinin olduğu görülmektedir. 

 

Serdar Ekizoğlu

Serdar Ekizoğlu Kara Harp Okulundan piyade subayı olarak 1981 yılında mezun oldu.

Piyade Okul K.lığı (Tuzla/İstanbul)’nda bir yıllık eğitimi müteakip 2’nci Komd. Tug. K.lığı(BOLU)’na takım komutanı olarak atandı ve 1983 yılında Komd. İhtisas Kursunu bitirdi. Daha sonra sırasıyla 2’nci Komd. Tug. K.lığı, Hakkari Dağ ve Komd. Tug. K.lığı ve 1’inci Komd. Tug.K.lığı/Kayseri’de takım ve bölük K.lığı görevlerinde bulundu.

1988 yılında Kara Harp Akademisi sınavlarını kazandı. 1990 yılında Kara Harp Akademisini bitirdi. Kurmay subay olarak sırasıyla 2’nci Komd. Tug. K.lığı ve  Genel Kurmay Harekat Başkanlığında karargah subayı olarak görev yaptı. Bu esnada Harp Akademileri bünyesinde bulunan Silahlı Kuvvetler Akademisini bitirdi. İngiltere’de, İngiliz Silahlı Kuvvetleri Lisan Okulunda yabancı dil eğitimini tamamladı. Lisan eğitimini müteakip Arnavutluk Kara Kuvvetleri Komd. Tug.nın  teşkili ve eğitiminden sorumlu Türk Teşkilat ve Eğitim Tim K.nı olarak görev yaptı.

 1998-1999 yılında Muğla’da konuşlu 2’nci P.Taburunda Tabur K. olarak görev yaptı. Tabur K.lığı görevini müteakip, Kara Kuvvetleri Genel Sekreterliğinde İşlem ve Koordinasyon Ş. Md. olarak görev yaptı. Burada görevi sırasında 2000 yılında Roma’da bulunan NATO Savunma Kolejini bitirdi.

2001 yılında yurt dışı daimi göreve atanarak halen Zagreb/Hırvartistan’da bulunan Avrupa Birliğinin bir projesi olarak faaliyete geçirilen Bölgesel Silahların Doğrulama ve Uygulamaya Yardım Merkezi’nde Diyalog ve İşbirliği Bölüm Başkanı olarak  2001-2004 yıllarında görev yaptı. Bu görevi esnasında Balkan ülkelerine yönelik olarak Güven ve Güven Artırıcı Önlemler, Dayton Barış Anlaşması, Açık Semalar Anlaşması, Sınırların Kontrolü, Silahlı Kuvvetlerin Demokratik Kontrolü, Ordudaki Görevlerinden Ayrılan Profesyonellerin Sivil Topluma Uyumu gibi konularda uluslar arası çeşitli seminer, panel, kurs ve toplantıları organize etti.

2004 yılında Göçeada’da konuşlu 5’inci Komd Alay K.lığına Alay K.nı olarak atandı. 2005 yılında Tuğgeneralliğe terfi ederek; 2005-2006 yılında Edremit/Balıkesir’de konuşlu 19’uncu P. Tug. K.lığı, 2006-2007 yılında Eğirdir/Isparta’da konuşlu Dağ, Komd. Okulu ve Eğitim Merkez K.lığı, 2007-2009 yıllarında Kara Kuvvetleri Plan ve Harekat Daire Başkanlığı, 2009-2010 yılında Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin K.lığında Muharebeyi Geliştirme, Doktrin ve Yayın Başkanlığı görevlerini yaptı ve 2010 yılında emekli oldu. 

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display