2011 yılında iktidar partisinin 2023 yılı TÜRKİYE hedefleri açıklamasında, TÜRK Milletini heyecanlandıran öneriler görmek, ülkenin geleceği için atılacak adımların toplumun refah seviyesini yükselteceğine inanmak beklentisine girmesi kadar tabii bir sonuç olamazdı. TÜRK vatandaşları nihayet ezilmişlikten, sömürülmekten, baskılardan kurtulacak ve daha özgür bir ortamda daha iyi yaşama imkânlarına kavuşacaktı.
Peki aradan geçen zaman içinde neler oldu? Kısa bir göz atalım. 2023 hedefleri arasında Dünyanın en iyi 10.ekonomisi olmak amaçlanmış 2023’te 18. Ekonomik güçte kalınmış,
GSYH’ nın 2 trilyon dolara çıkarılması öngörülmüş 2023’te1.108 milyar dolar, kişi başına düşen milli gelirin 25.000 dolar olması hedeflenmiş neticede 2023’te 13.105 dolara ulaşılmış (80.sıra),
İhracatın 500 milyar dolara çıkarılması düşünülmüş 2011’de 135 milyar dolar, 2023’te 255,7 milyar dolar, enflasyonun düşürülmesi için politikalar geliştirilmiş ancak değerler 2011’de %10,43 iken 2023’te %64,7’e yükselmiş, cari açığın kapatılması veya fazla vermesi tespiti yapılmış 2011’de 77,1 milyar dolar, 2023 ‘te 45,4 milyar dolar olmuş,
Enerjide dışa bağımlılığın azaltılması konusunda çalışmalar başlamış ancak 2011’de %72, 2015 ve 2017’de %76, 2019’da %69, 2022’de %68, 2023’te %69 değerlerine ulaşılmış,
100-110 bin MW kurulu güç, 2023’te 115.975 MW’a yükselmiş, rüzgârda 20.000 MW planlanmış 11.806,1 MW gerçekleşmiş, güneşte 3.000 MW planlanmış 15.613,4 MW gerçekleşmiş, jeotermal 600 MW planlanmış 1.691,3 MW gerçekleşmiş ve 500 milyar kWh üretimin gerçekleşeceği gündeme alınmış ancak 2023’te 331.148 GWH üretim yapılmış,
12 Mayıs 2010’da imzalanmış anlaşma çerçevesinde üretim yapmaya başlaması gereken AKKUYU NGS’de üretim yapılması planlanmış, ne var ki hedeflere ulaşılamamıştır. Verilen sözlerin açıklanan hedeflerin başarıya ulaşamaması ister istemez toplumu derinden sarsmıştır. Ekonomik, demokratik ve sosyal hadiseleri bir tarafa bırakarak konumuz olan enerjinin 2023-2024 görünümünü incelemeye çalışalım.
Ülkemizdeki enerjinin durumuyla ilgili ayrıntıları açıklamadan önce, dünyada enerji konusunda neler yapıldığına ve yapılacağına kısaca değinelim. Bu konuda IEA’nın 2023 Dünya Enerji Görünümünden bazı bilgileri aktararak konuya açıklık getirelim. IEA’ya göre, enerji konusunda yapılan tüm çalışmaların gayesinin fosil kaynakların tüketimi bu seviyede devam ettiği sürece bugün için 1,50C olan küresel ısınmanın 2050 yılında 1,90C, 2100 yılında da 2,40C’ye çıkmasını engellemek olduğu ayrıntılı biçimde açıklanmış, bu cümleden olmak üzere Rusya-Ukrayna savaşı ve Ortadoğu’daki çatışmalar sebebiyle fosil yakıtların fiyatlarının sürekli değiştiğini, ülkelerin borçlanma seviyelerinin yükseldiğini, enflasyonun artış gösterdiğini, ekonomik dengelerin bozulduğunu ve küresel ısınmanın 1,50C ile sınırlı olmasına rağmen meydana gelen hava kirliliği yüzünden erken ölümlerin arttığını açık seçik bir şekilde ifade etmiştir. Yapılan çalışmalarla temiz enerji kaynaklarına yatırımların 2020-2023 arasında %40 arttığını, böylece şimdilerde %80’lerde olan fosil kaynak kullanımının 2030’da %73’lere düşeceği ileri sürülmüştür. Mesela Çin’in kömür talebinin 2030 yılında 2023’te Avrupa’nın tükettiği miktar kadar, petrol ithalatının %5, LNG ithalatının da %20 azalacağını, ayrıca güneş PV üretim kapasitesine 800 GW daha ilave edildiğinde de kömür santrallerindeki yıllık kapasite faktörünün %30’a düşeceği tahmin edildiğini açıklanmıştır. Kısaca insan ve çevre için güvenli Net Sıfır Emisyon konusunda (NZE) büyük çabalar sarf edilmektedir. Ama ne kadarı hayata geçirilecek ilerleyen yıllarda sonuçları görülecektir.
Energy Institue’nin verilerine göre 2023 yılı dünya birincil enerji tüketimi 620 exajoule’dür. Bu tüketimin kaynaklara göre dağılımı; %32’si petrol (196 exj), %26’sı kömür (164 exj), %23’ü doğalgaz (144 exj), %8’i yenilenebilir kaynaklar (51 exj), %6’sı hidrolik (40 exj), %4’ü nükleer (25 exj). Görüldüğü gibi fosil kaynakların kullanılma oranı %81, yenilenebilir kaynakların oranı %19’dur. İşte bu oranların yenilenebilir kaynaklar lehine çevrilmesi için yatırımlar yapılmaktadır. Devasa hidrokarbon şirketleri karşısında önümüzdeki 15-20 yıl içinde ne kadar başarılı olunabilir? 2023 yılında dünya petrol rezervi 214,2 milyar ton yıllık tüketim 4.530 milyon ton, doğalgaz rezervi 206.430 milyar m3, tüketim 4.010 milyar m3, kömür rezervi 1.074 108 milyon ton, tüketim 8.536 milyon ton, uranyum rezervi 6.078 bin ton, tüketim 67.500 tondur. Diğer taraftan 2050 yılı dünya birincil enerji arzı 635 exajoule (Bazı kaynaklar 532 exj tahmin etmektedir) olması hedeflenirken kaynakların paylarının da şöyle olacağı tahmin edilmektedir. Petrol 140 exj, doğalgaz 170 exj, kömür 108 exj, nükleer 15 exj, yenilenebilir kaynaklar 174 exj, hidrolik 22 exj. 2050 yılında da fosil kaynakların kullanımı hala %62 seviyesindedir. Mesela petrol üretiminin 2050’de 77mv/g, doğalgaz üretiminin de 4.729 Bcm olması hedeflenmektedir. Ayrıca dünyada bilinen hidrokarbon kaynaklarının dışında şeyl petrol ve şeyl gazı olarak bilinen ankonvansiyonel kaynakların da önemli rezervlere sahip olduğu bilinmektedir. Dünya ankonvansiyonel petrol rezervi 419 milyar varil (57 milyar ton), gaz rezervi de 215 trilyon metreküptür. Bu yeni kaynaklarla 50-55 yıl olan petrolün rezerv ömrü 14-15 yıl, 50 yıl olan doğalgaz rezerv ömrü 50-55 yıl daha artmıştır. Kömürün rezerv ömrü de 130-140 yıldır. Bir taraftan da çok uluslu şirketlerin petrol ve doğalgaz aramaları durmaksızın devam etmektedir. Akdeniz’de Adriyatik’te, Sicilya’nın güneyi ve batısında, Mısır, Tunus, Libya, Kıbrıs güneyinde, İspanya kıyılarında, Meksika Körfezi’nde, Kuzey Denizi’nde ve Atlantik Okyanusu’nda Namibya açıklarında petrol ve doğalgaz aramalarında yeni rezervlerin de bulunduğu bilinmektedir.
Ülkemizde son yıllarda enerjide alınan yol nedir? Yapılanlar doğru ve yeterli midir? Dışa bağımlılık azalıyor mu? Yerli kaynakların kullanımına öncelik veriliyor mu?
Tabiatta tüm canlıların hayatını ve iklimi ciddi şekilde etkileyen fosil yakıtlar elan zirvedeki yerlerini korumayı sürdürmektedirler. Özellikle bu kaynakların arama, işletme ve dağıtımında bulunan uluslararası şirketler gelişmekte olan ülkelerin kendi kaynaklarını kullanmalarına sürekli karşı çıkmaktadırlar. Ülkelerin hür iradeleriyle kendi kaynaklarını kullanmaları işte bu ÇUŞ’lar tarafından engellenmektedir. Enerji meselesinde tercihlerin fosil yakıtlardan yana kullanmaları konusunda iktisadi ve siyasi baskılar yapılmakta, güçsüz ülkelerin kaynaklarına el konulmakta, iktidarlar değiştirilmekte ve hatta rejim değişikliğine bile destek olmaktadırlar. İşte bu güç savaşlarının ortasında Türkiye ciddi bir mücadele vermektedir.
Türkiye hem yeterli fosil ve uranyum kaynaklarının olmaması hem de enerji yatırımları konusunda yaptığı tercihler sebebiyle ile ciddi bir şekilde dışa bağımlı hale gelmiştir. Diğer yandan yenilenebilir kaynak yatırımları da bazı çevreci örgütler tarafından engellemeye çalışılmaktadır. Bu sebepten dolayı devleti yönetenlerin ve halkın çok duyarlı olmaları gerekmektedir. Her kararın insan ve çevre için olduğu göz ardı edilmemelidir. Türkiye’de enerji konusunda yapılanların daha iyi anlaşılması için meseleyi madde madde yazarak aktarmaya çalışacağım.
1.2003 yılı dünya birincil enerji tüketimi 9.993,8 MTEP, Türkiye’nin tüketimi 78,1 MTEP’dir. 2023 gelindiğinde dünya birincil enerji tüketimi 620 exajoule (yaklaşık 14,900 MTEP), Türkiye 7.0 exajoule olmuştur (158,4 MTEP). Dünyadaki artış %67,1, Türkiye’deki artış %%49,3. Dünya birincil enerji tüketiminin %1.13’ünü Türkiye tüketmektedir. 2023 yılında birincil enerji tüketiminde Çin 170,74 exj, ABD 94,28 exj, Hindistan 39,02 exj, Rusya 31, 29 exj, Japonya 17,4 exj, Kanada 13,87 exj, İran 12,71 exj ve Türkiye 7.0 exj ile ilk 15 ülke arasında yer almaktadırlar. Dünya birincil enerji tüketiminde kaynakların payları ise şöyledir: petrol 196,43 exj, kömür 164,03 exj, doğalgaz 144,37 exj, yenilenebilir 50,58 exj, nükleer 24,57 exj ve hidrolik 39,65 exj.
2. 2020-2023 arasında dünyada enerji yatırımları tutarı 3 trilyon dolar olup, bunun 2 trilyon doları temiz enerji yatırımlarıdır. Türkiye’nin yılda 8-10 milyar dolar tutarındaki enerji yatırımlarında temiz enerji önemli bir yere sahiptir. 2035 yılına kadar 120 bin MW rüzgâr ve güneş enerjisi kurulu gücüne erişmek için yaklaşık 80 milyar dolarlık yatırım yapılacaktır (2023 yılında Dünya Bankası’nın açıklamasına göre Türkiye’nin 2030 yılına kadar temiz enerjiye 75-100 milyar dolar yatırım yapması ifade edilmiştir).
3. Türkiye Ulusal Enerji Planına göre 2025 yılında birincil enerji tüketimi 177.0 Mtep, 20230’da 199.0 Mtep, 2035’te 205,3 Mtep olacağı ve 2035’te petrolün payı %26,5, doğalgazın %22,5, kömürün %21,4, yenilenebilir kaynakların %23,7, nükleerin de %5,9 olacağı öngörülmektedir. Türkiye’nin 2023 yılında birincil enerji arzının %82,6’sı fosil, %17,2 ‘si de yenilenebilir kaynaklardan üretilmiştir. Buna göre enerji arzının %69’u ithal, %31’i yerli kaynaklardan karşılanmıştır.
4. Türkiye’nin yıllara göre enerji ithalatı: 2015/37.800 milyon dolar, ithalat içindeki payı %18,1, 2019/41.600 milyon dolar, ithalat içindeki payı %19,8, 2022/ 96.600 milyon dolar, ithalat içindeki payı %24,5, 2023/69.100 milyon dolar, ithalat içindeki payı %19,1, 2024/65,600 milyon dolar, ithalat içindeki payı %19,0. Bu enerji faturası ülkenin fosil yakıt kullanımında tamamen dışa bağımlı olduğunu açıkça göstermektedir. Türkiye doğalgazda %98,3, ham petrol ve petrol ürünlerinde %91,0, taşkömüründe %97,4 oranında dışa bağımlıdır. 2023 yılında enerji ithalatı yapılan ülkeler: EPDK’nın verilerine göre, doğal gaz ithalatı 50.483,57 milyon sm3’tür. Bu ithalatın %42,27’si Rusya’dan, %20,32’si Azerbaycan’dan, %11,86’sı Cezayir’den, %10,71’i İran’dan, %7,95’, ABD’den, %2,6’sı Mısır’dan ve diğerleri… İthal edilen petrol 49.000.218,30 tondur. Rusya’dan %51, Irak’tan %20,15, Kazakistan %11,73, S. Arabistan %4,23, Nijerya %2,20, Libya %1,60 ve diğerleri…Kömürde ithalat 36 milyon ton, bunun %70’i Rusya’dan, %13’ü Kolombiya’dan alınmıştır. Diğer taraftan üretime geçtiğinde nükleer enerjide tamamen Rusya’ya bağımlı bir ülke olma durumuz söz konusudur.
5. Türkiye’nin beş yıllık enerji ithalatı ödemeleri de şöyledir: 2015/37,8 milyar dolar, 2019/41,6 milyar dolar, 2022/96,6 milyar dolar, 2023/ 69,1 milyar dolar ve 2024/ 65,6 milyar dolar. Böylesine fosil kaynaklara bağımlı bir ülkede neler yapılmalıdır ki dışa olan bağımlılığımız azalmalıdır? Fosil ve nükleer kaynaklar açısından zengin bir ülke olmadığımıza göre, yapılması gerekenler nedir?
6. Elektrik enerjisinde durum nedir? Kısaca bir göz atalım. 1990’da Kurulu Güç 16.317,6 MW, üretim 57.543.0 GWh, 2000’de KG 27.264,1 MW, üretim 124.921,6 GWh, 2003’te KG 35.587 MW, üretim 140.589,5 GWh, 2010’da KG 49.524,1 MW, üretim 211.267,7 GWh (Dünya üretimi 21.531 TWh), 2020’de KG 95.890,6 MW, üretim 292.664,1 GWh (Dünya üretimi 27.033TWh), 2023’te KG 110.914 MW, üretim 331.148,90 GWh (Dünya üretimi 29.925 TWh). 2003-2023 arasında elektrik KG %%211,91 artarken, üretimdeki artış %135,6 olmuştur. Türkiye ortalama dünya elektriğinin %01.1’ini üretmektedir. Burada şu soruyu sormak gerekir mi? Acaba KG planlamasında bir yanlışlık mı yapılmıştır? Bu tabloda her geçen yıl yenilenebilir enerji kaynaklarının payı artmış olmasına rağmen yeterli olmadığı görülmektedir. 2005 yılında elektrik üretiminde yerli kaynakların oranı %44,9 iken 2020’de %56,4 ve 2023’te %56,9’a yükselmiştir. Bu oran 2030’da %61,2’ye 2035’te %64,69’a yükselecektir (Türkiye Ulusal Enerji Planı).
Aşağıdaki tablolar 2023 yılı elektrik üretimi ve kurulu gücü göstermektedir (TEİAŞ).
KAYNAK |
ÜRETİM (GWh) |
KATKISI (%) |
İthal Kömür |
72.719,40 |
21,96 |
Taşkömürü + Asfaltit |
5.341,69 |
1,61 |
Linyit |
41.735,31 |
12,60 |
Doğal Gaz |
69.452,23 |
20,97 |
Sıvı Yakıtlar |
471,42 |
0,14 |
Barajlı |
44.302,17 |
13,38 |
D.Göl ve Akarsu |
19.700,28 |
5,95 |
Rüzgar |
34.109,05 |
10,30 |
Yenilenebilir+Atık+Atık Isı |
10.124,73 |
3,06 |
Jeotermal |
11.102,08 |
3,35 |
Güneş |
22.090,56 |
6,67 |
TOPLAM |
331.148,90 |
100,00 |
Diğer taraftan, mesela yerli kaynağımız olan ve rezervi 22 milyar ton civarındaki kömürlerimiz daha az kullanılmakta ve de çevreci örgütler tarafından da kömürün değerlendirilmesine tepki olmaktadır. Bu noktada söylenmesi gereken bu nefreti doğuran sebepler arasında bulunan, çevre kirliliğinin önüne geçilmeli, ağaçlar kesilmemeli ve kömür sahalarının bulunduğu bölgelerde yaşayan insanların hakları ellerinden alınmamalıdır. Devlet ve halk bir avuç sermayedar yüzünden karşı karşıya getirilmemelidir. Bu konu madencilik yatırımları için de geçerlidir. Yukarıda ithal edilen taşkömürün 36 milyon ton olduğu ifade edilmiştir. İthal edilen kömürün kalorisi 7000 kcal/kg, nem oranı %1-10, kül oranı %5-16, kükürt oranı %0,5-%0,9, uçucu madde miktarı %12-19’dur. Zonguldak kömür havzasında 535,400 bin ton görünür, toplamda toplam 1.509 milyon ton jeolojik rezerv bulunmaktadır. Kömürün kalitesi de ithal kömüre yakın değerlerdedir. Bu havzadan 1974 yılında 8.500.000 ton tüvenan, 2010’da 2.591.000 ton, 2017’de 1.234.254 ton ve 2023’te 1.067.839 ton üretim gerçekleşmiştir. Her geçen yıl taşkömürü üretiminin düşmesinin sebebi nedir? Niçin gereken teknolojik yatırımlar yapılmamaktadır? Hiç kimse burada üretim yapmak çok zordur anlayışına kapılmasın. Yılda 8-10 milyon ton üretim yapma imkânı mevcuttur.
Kişi başına düşen elektrik tüketimi yıllar itibariyle 2000’de 1449 kWh, 2010’da 2334 kWh, 2017’de 3082 kWh, 2020’de 3142 kWh ve 2023’te 3390 kWh’tir.
Elektrik enerjisi konusunda T.C ETKB’nın yayınladığı’’Türkiye Ulusal Enerji Planı 2022’’ den bazı alıntılar yaparak konunun önemi gözler önüne serelim ve bu önerilerin de de takibini yapalım. ’’…Ülkelerin net sıfır emisyon hedeflerine ulaşabilmesi için birçok alternatif bulunmakla birlikte her alternatif farklı zorluklar içermektedir. Bu süreç, tüm sektörlerde büyük bir dönüşümü ve önceki dönemden farklı bir sistem bakışını gerektirmektedir. Bu çalışma kapsamında Bakanlığımız tarafından hazırlanan senaryoda 2020- 2035 döneminde; Birincil enerji tüketimi 205,3 Mtep’e yükselmekte, Elektrik tüketimi 510,5 TWh’e ulaşmakta, Elektrik enerjisinin nihai enerji tüketimi içindeki payı %24,9 oranına erişmekte, Enerji yoğunluğu %35,3 oranında azalmakta, Elektrik kurulu gücü; Toplamda 189,7 GW’a, Güneş enerjisinde 52,9 GW’a, Rüzgar enerjisinde 29,6 GW’a, Nükleer enerjide 7,2 GW’a çıkmakta, Devreye alınması öngörülen kapasite 96,9 GW olarak gerçekleşmekte, Elektrik üretiminde kesintili yenilenebilir enerji kaynaklarının payı %34,2’ye, yenilenebilir enerji kaynaklarının %54,7’ye yükselmekte, Elektrik kurulu gücünde kesintili yenilenebilir enerji kaynaklarının payı %43,5’e, yenilenebilir enerji kaynaklarının payı %64,7 düzeyine yükselmekte… Diğer yenilenebilir enerji kaynakları için kurulu güç hidroelektrik santrallerde 35,1 GW, jeotermal ve biyokütle enerji santrallerinde toplam 5,1 GW seviyesine yükselmektedir…. 2030 yılına kadar 1,7 GW yerli kömür santralinin sisteme dahil olacağı öngörülmüştür… 2035 yılına kadar sistemdeki toplam nükleer enerji santrali kurulu gücü 7,2 GW’a ulaşmaktadır… Doğalgazda 2030 yılına kadar süreçleri devam eden 2,4 GW kurulu gücün devreye gireceği varsayılmıştır… Kesintili yenilenebilir enerji santrallerinin sistemde oluşturabileceği dengesizliğin yönetilebilmesine ve enerji arz güvenliğinin sürdürülebilirliğine katkı sağlamak amacıyla söz konusu yatırımlara ilave olarak 2035 yılına kadar yaklaşık 10 GW yeni doğal gaz kombine çevrim santrali yatırımının devreye alınabileceği varsayılmıştır… Türkiye Enerji Modelinde emisyon azaltımını sağlamak amacıyla nihai sektörlerde kullanılan doğal gazın hidrojen ve sentetik metan gibi diğer temiz yakıtlarla karıştırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Söz konusu yakıtlar için farklı karışım varsayımları oluşturmak mümkündür. Bu doğrultuda söz konusu gaz karışımı içindeki hidrojenin 2035 yılı için payı %3,5 olarak belirlenmiştir. Hidrojen enerjisinin ilk aşamada yerinde tüketim ve sanayinin ihtiyacının karşılanmasına yönelik kullanılması öngörülmektedir.’’ Bu planda ayrıca nihai enerji tüketiminde sanayinin payının %57,6’ya çıkacağı, elektrik tüketiminin 510,5 TWh’e yükseleceği, birincil enerji tüketiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payının 2053 yılında %50, nükleer enerjinin de %29,3 olacağı, 2020’de %83,3fosil kaynakların oranının 2053’te %20,8’e düşeceği yer almaktadır. Türk Enerji Modeli verilen bu çalışmada modelin özeti de şöyledir’’… Sektöre göre enerji talebi, enerji verimliliği ve ısı geri kazanımı açısından çeşitli enerji tasarrufu olanakları, enerji ve elektrik kullanımı, teknoloji kapasiteleri güç ve buhar üretimi, kojenerasyon, enerji tedarik teknolojisi ve son kullanıcı perspektifinden enerji kaynak çeşitliliği, yakıt fiyatları ve sistem maliyetleri, sektöre göre yatırımlar, enerji kaynaklı CO2 emisyonları ve ayrıca temel enerji ve iklim göstergeleri olmak üzere enerji sektörünü ayrıntılı bir şekilde içermektedir. Fosil yakıt fiyatları, fiyat esneklikleri, teknoloji veya politika kısıtları dahil olmak üzere tüm dışsal varsayımlar şeffaf bir şekilde sunulmakta ve duyarlılık analizleriyle test edilebilmektedir.’’
Türkiye’nin enerji konusunda bürokrasiye boğulmadan yapması gerekenler nelerdir?
7.İvedilikle yapılması gereken enerjide halkın yararına olan politikalara öncelik verilmesidir. Ne demek halkın yararına politikalar? Güvenli, ucuz, dışa bağımlılığın en aza indirildiği, insanın ve çevrenin korunduğu, enerji tasarrufuna önem verildiği ve kendi öz kaynaklarımızın kullanıldığı, ormanların, otlakların, akarsuların korunduğu politikalar halkın yararına uygulanan politikalardır. Halkın yararına olan her türlü politika devletin de yararınadır.
8.Türkiye’nin öz kaynaklarının elektrik enerji potansiyeli 750-800 milyar kWh civarındadır. Yıllık üretim, 49 milyar kWh barajlı hidrolik, 128 milyar kWh rüzgâr (Denizel-offshore- potansiyeli 75.000 MW olup bu konuda henüz hiçbir çalışma yapılmamıştır), 24 milyar kWh jeotermal (Türkiye Jeotermal Derneği), 380 milyar kWh güneş, 47 milyar kWh biyogaz, 150 milyar kWh linyit. Yukarıdaki üretim tablosu incelendiğinde yerli kaynakların üretiminin 2023 ‘te188,5 milyar kWh olduğu görülmektedir. Türkiye potansiyelini 750 milyar kWh alacak olursak günümüzde yerli kaynakların yaklaşık %25’i kullanılmaktadır. 2050’li yıllara doğru doğru fosil kaynakların payı düşeceğine göre bu potansiyelle ilgili çok ciddi çalışmalar yapılmalıdır. Bugün için taşkömürü, asfaltit ve linyit potansiyelinin %31,3’ü, hidroliğin %34’ü, rüzgârın %26,5’i, biyokütlenin %21,2’si, jeotermalin %45,8’i ve güneşin %5,8’i değerlendirilmektedir.
9. Günümüzde ithal edilen enerji kaynaklarının belirli ülkelerden olduğu görülmektedir. Bu da ithalat yapılan ülkelere tam bağımlı hale gelmemizin önünü açmaktadır. Kolombiya’dan kömür getirmek ne kadar doğrudur düşünmek gerekir. Diğer taraftan Türk Cumhuriyetlerinin kaynaklarını değerlendirmek daha ekonomik olur düşüncesinden hareketle birkaç ülkeye bağlı kalmadan ülke sayısının artırılması şarttır.
10. 2000 yılında elektrik enerjisi üretiminin %55,0’ı yerli kaynaklardan karşılanırken 2023’te bu rakam %%57.07’ye yükselmiştir. Artış yerli kaynakların kullanımı bakımından pek iç açıcı değildir. Bu noktadan hareketle öz kaynakların kullanımı yönünde politikalar geliştirilmelidir. Öz kaynaklarımızı kullandığımız oranda ekonomik tablo düzelmeye başlayacaktır.
11. 01.01.2025 itibariyle ülkemizdeki santral sayısı 33.033 adettir. Bu santrallerden 419’u termik, 32.614’ü de yenilenebilir enerji santralleridir. 2024 yılı KG 115.382 MW, üretim 341.848 GWh’tir. Ayrıca enerji yoğunluğu ve verimi konusunda da toplumun top yekûn bilgilendirilmesi gerekmektedir.
12. Türkiye bir taraftan enerji yatırımlarına hız verirken özellikle enerji ekipmanlarında da dışa bağımlı bir ülke konumundadır. Kurulan santrallerin malzemelerinin ithal edilmesinin de önüne geçilmesi gerekmektedir. Enerji ve maden makineleri sanayinin geliştirilmesi şarttır.
13. Diğer taraftan NGS’lerinin de en kısa zamanda devreye alınmasına çalışılmalıdır. Zira 1.000 MW’lık nükleer santral 2.600.000 ton kömür ve 2.000.000 ton doğalgaz ithalatının önüne geçecektir. Ne var ki, uranyum tedarikinde de Rusya’ya bağımlı olmama konusunda çalışmalar yapılmalıdır. Bugün için dünyada World Nuclear Association’a göre 38 ülkede çalışan 440 NGS’i bulunmakta (ABD-94, Çin-58, Fransa-57, Rusya-36, Japonya-33, G. Kore-26 ayrıca Hindistan-23, Pakistan-6, Çek Cum.-6, İsveç-6, Belçika-5, İsviçre-4 ve diğerleri) ve 29.270 TWh olan dünya elektrik üretiminin %8,9’unu yani 2.602 TWh NGS’den karşılamaktadır. Avrupa’daki NGS’nin sayısı 103’tür. Sınırlarımızın dört bir tarafı NGS’leriyle çevrili iken Türkiye’nin bu santrallere uzaktan bakması asla düşünülmemelidir. Diğer taraftan yine WNA’nın bilgilerine göre dünyada 15 ülkede 65 NGS inşa edilmekte ve 16 ülkede de 86 adet NGS yapımı planlanmaktadır.
Son olarak şu iki konuya kısaca değinmenin faydalı olacağı kanaatindeyim. İlki petrol meselesi. Türkiye’nin 2023 yılı itibariye petrol rezervi 70 milyon ton olup ithal edilen ham petrol ve petrol ürünleri miktarı 49 milyon tondur. Türkiye bugün için 40 civarındaki petrol sahasından yaklaşık 70 bin varil petrol üretmektedir. Gabar Dağı’nda bulunan petrol ne kadar sevindiriciyse, bu petrolün ülkeyi kurtaracağını dillendirmek de o kadar yanlıştır. Rezervin 1 milyar varil olarak açıklanması ve günlük 100 bin varil üretim yapılacağının ifade edilmesi doğru mudur? Türkiye’nin jeolojik yapısı madenler, petrol, doğalgaz gibi kaynakların büyük rezervler oluşturmasına engeldir. Gabar’da daha ayrıntılı çalışmaların yapıldığı bilinen bir gerçektir. Temennin daha fazla rezerv bulunmasıdır. Ne var ki, Türkiye’de tektoniğin karmaşık olmadığı havzalarda petrol bulması önemlidir. Bir de bir bakanın açıklamasının çok yanlış olduğunu ifade etmek gerekir. Hiçbir ham petrolü aracın deposuna koyup çalıştıramazsınız. Bunu size kim söyledi?...
2023 yılı doğalgaz ithalatı 50,5 milyar m3 olup Türkiye rezervi 3,1 milyar tondan üretilebilir 544 milyar m3’e yükselmiştir. Keşfedilen 710 milyar m3 doğalgazın yaklaşık %75’inin üretileceği öngörülmüştür. Yapılan çalışmalar sonrası 2024 tarihinde ETK Bakanı 3,7 milyon m3 üretim yapıldığını açıklamıştır. Burada ciddi çalışmalar yapıldığı bilinmektedir. Sakarya Sahası’nda yapılacak jeolojik ve jeofizik çalışmalarla rezervin değişeceği tüm teknik kadrolar tarafından bilinmektedir. Ancak teknik elemanların havza ile ilgili jeolojik ve rezerv modelleriyle desteklenen çalışmaların sonuçlarını da yöneticilere ve halka açıklamak mecburiyetleri vardır. Bu iki konuyla ilgili olarak TPAO ve BOTAŞ’ın internet sitelerinden ayrıntılı bilgiler alınabilir. Ülkenin dört bir yanında hidrokarbon ve madenlerin aranmasına bıkıp usanmadan devam edilmelidir…
Türkiye öz kaynaklarıyla önünde bulunan dağ gibi ekonomik, siyasi, sosyal ve askeri meseleleri çözme bilgi, tecrübe ve kabiliyetine sahip bir ülkedir. Tarih boyunca kurulan 17 Türk Devleti bunun en güzel ve vazgeçilemez örneğidir. Emperyal ülkelerin yıllardır bu ülkeyi yok etme hayalleri günümüzde giderek artmaktadır. Hristiyan Batının söylemleri, çizdiği haritalar, Türkiye’nin Türkler’e bırakılamayacağına dair ifadeler, iç çatışmalar toplumun tamamının uyanık olması gerektiğini gözler önüne sermektedir. Zafere giden yolda vatan sevgisi, barış, bilim, akıl, inanç, tecrübe, kültür, dayanışma, birleşme gibi insani değerlere ve büyük ülkülere sarılarak çalışmak gerekmektedir. Dünya tarihine binlerce yıldır yön verenlerin torunları olarak asla ve asla ümitlerimizi yitirmemiz gerekir. Terör devletçikleri kurma yolunda mesafe alan emperyal ülkelere karşı, devleti yönetenlerin kararlı politikalarla karşı durmaları halkın kenetlenmesini ve birlikte hareket etmesi sonucunu doğurur. Unutulmamalıdır ki,’’KENETLENMİŞ HALK YIKILAMAZ…’’