2020’ye girerken yazdığımız bir öngörü raporunda, teknolojiye 2 farklı yönden bakıyorduk; birincisi “gelişmeler”, ikincisi “sınırlamalar”[1]. Korona salgını bu tartışmaları “teknoloji, hemen şimdi” haline sokarken, bir yandan da —zaten var olan— “kişisel takip, gözetim endişeleri”ni daha yukarıya taşıdı.
Profesyonel ekonomistler bir tarafa, ekonomi okuyucusu olan herkesin de bilebileceği gibi Türk Ekonomisi, bilhassa 2018 Ağustosunda oluşan kur atağı sonrası kırılganlıkları artmış bir ekonomidir.
22 Haziran 2020; sömürgeci ve işgalci emperyalist güçlere karşı verilen Milli Mücadele’nin temel taşı, direnişin resmi ve yazılı ilk bağımsızlık belgesi olan “Amasya Genelgesi (Tamimi)”nin 101. Yıldönümü kutlu olsun.
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı Zeki Bodur, Baskent Üniversitesi Siyaset Bilimi Ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Başkanı Yelda Ongun ile röportaj "Korona Sonrası Yeni Dünya Düzeni Ve Rusya" başlığı altında bir söyleşi gerçekleştirdi.
Yeni, heyecan verici beklentileri artıran ileriye bakmayı gerektiren motivasyonu yükselten ümitleri ve yaşama sevincini ortaya koyarken bilinmezliğinden dolayı biraz kaygı birazda tedirginlik hissi uyandıran ümit ile korku arası beklenti iklimi sunar.
Uzun süredir siyasi gerekçeler, küreselleşmenin getirdiği baskılar ve yakınlaşan, iç içe geçen, uluslararası ticari ilişkiler sonucunda Cumhuriyet döneminde başlatılan “Ziraat ve Hayvancılık” programları milli olmaktan çıkarılarak küresel ticaretin bir parçası haline getirilmiş, son yirmi yıl içerisinde de “Milli tarım” hiç de arzu edilmeyen bir şekilde düşüşe geçmiştir.
1 Haziran 2020,“Türk Hava Kuvvetleri’nin kuruluşunun 109. Yıldönümü kutlu olsun. Türk Hava Kuvvetleri, Türk vatanına ve milletine havadan gelebilecek tehdit ve tehlikelerin önlenmesi, muhtemel bir savaşta Kara ve Deniz Kuvvetlerinin görevlerini daha kolay başarabilmesi amacıyla kurulmuştur.
Yeni dönemde küresel dünyada hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı üzerinde antant kalındığı görülmektedir. Değişim başladı ancak insan davranışının teknoloji kadar hızlı değişmediği de bir gerçek.
Türkiye, Korona salgınına eş zamanlı olarak dört krizi yaşarken yakalanmıştır. Bu krizler popülist uygulamalarla kurumları yıkan ve hukukun üstünlüğü ilkesini yok sayan tek adam rejiminin neden olduğu devlet krizi; iç barışı tehlikeye düşürecek ölçüde Türk Milletini ayrıştıran milli birlik krizi, Türkiye’nin üretimden kopup dış borç bağımlısı bir rant ekonomisi olmasının sonucunda saplandığı ekonomik kriz ve Türkiye’nin demografik yapısını değiştirerek milli kimliğini tahrip ederek, iç savaş sosyolojisi hazırlayan Suriyeli sığınmacılar krizleridir.[1]
Genç nüfusa sahip olmak ülkeler için insan kaynakları bakımından avantajlı bir durum olarak görülmektedir. Ancak sahip olunan bu nüfusun potansiyellerinin, en üst düzeye çıkarılmasını sağlamak ciddi eğitim sorunlarını da beraberinde getirir.
Avrupa Birliği’nin (AB) omurgasını teşkil eden Brüksel bürokrasisi Kovid-19 kriziyle yüzleşmek anlamında felce uğradı. Böylelikle AB’nin kuruluşundan bu yana merkez siyasetçi sınıfının alabildiğine yüceleştirdiği meşhur “Avrupa dayanışması” olgusunun aslında basit bir söylemden ibaret olduğu anlaşıldı.
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü - 06-12-2023
Yazar: Doç Dr. Kubilay ERMAN
Doç. Dr. Dilek Yiğit - 06 Aralık 2023
Birleşik Krallık Başbakanı Sunak ile Yunanistan Başbakanı Miçotakis arasındaki gerginlik, Kral III. Charles mavi beyaz kravat takmamış olsaydı, belki de küresel kamuoyunun bu kadar ilgisini çekmeyecekti. Kral III. Charles’ın kravatını…
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü - 27 Kasım 2023
Yazan: Duhan Alptürk İNCE
Doç. Dr. Dilek Yiğit - 20 Kasım 2023
Dört ulustan oluşan -İngilizler, İskoçlar, Galliler ve Kuzey İrlandalılar- Birleşik Krallık’ta milliyetçilik denildiğinde akla başlıca iki siyasi parti gelmektedir.
Doç. Dr. Dilek Yiğit - 17 Kasım 2023
Macaristan Başbakanı Victor Orban ismi ile Avrupa Birliği (AB) kavramı yan yana geldi mi adeta atmosferi bir gerginlik kaplar; bir tarafta supranasyonel, üye devletlerin egemenlik haklarını törpüleyen ve dolayısıyla da…