ANKARA'DA DTP TAHRİKİ


ANKARA'DA DTP TAHRİKİ

Yazan  26 Şubat 2009
Çağdaş devletler, herhangi bir grubun dili, etnisitesi, mezhebi ya da felsefesi yanında ya da karşısında yer almazlar.

Her inanç ya da etnik grup kendi kimliğini ve değerlerini kendisi yaşar ya da yaşatır. Devlet özgürlüklerin koruyucusudur, teminatıdır. Devlet etnisitelere, dillere ve mezheplere imtiyaz sağlayan aygıt değildir.

Bu gerçeklere rağmen geçtiğimiz günlerde Türkiye devleti resmen kendi eliyle Kırmançi lehçesinde televizyon yayını başlattı. Böylece Türkiye'deki her etnik grup "Ben de anadilimde yayın isterim, eğitim isterim" diyerek haklı olarak taleplerini dile getirmeye başladı. Bu bağlamda Kırmançi televizyonunun yayına başlamasının ardından "Lazca, Gürcüce, Çerkezce, Arnavutça vb." talepler dile getirildi.

Türkiye'de bugün Kürtçülük ve Kürtçe, devlet tarafından AB'ye üye olmak amacıyla korunur haline getirilmiştir. Kürtçülük adına yapılması kaydıyla bugün ülkede her türden ırkçılık, bölücülük ve ayrımcılık pervasızca yapılabilmektedir. TRT'nin başlattığı Kırmanç TV yayınının ardından malum odaklar hedef büyütmüşlerdir. "Dilimizi tanıdılar; sıra toprağımızı tanımaya geldi" söylemlerini dile getirdiler.

Büyük bölücülük!

TBMM çatısı altında DTP grup toplantısında Genel Başkan Ahmet Türk, Kürtçe konuşuyor. İşin bu noktaya getirilmesi büyük tepki topluyor. Bunun üzerine bölücülükten sorumlu DTP'li yetkililer şu görüşleri ileri sürüyorlar: "TRT 6'dan Kürtçe yayın yapılabiliyor, ancak hem bunun yasal güvencesi yok hem de TRT'nin diğer kanallarında veya özel kanallarda yapılması halen suç olarak kabul ediliyor". İşin özü şu; DTP'lilere göre ayrı devlet, ayrı bayrak ve ayrı egemenlik tanınmadan TC'nin attığı hiçbir adım yeterli değildir. Onların TC'den kopardıkları her tavizden sonra başka tavizler peşinde koşmalarının nedeni budur.

Taleplerine sürekli insani bir kılıf uyduran DTP'liler bu konudaki masum (!) arzularını şöyle dile getiriyorlar: "Yerel yönetim gibi, eğitim alanı gibi, basın yayın alanı gibi ya da yerel meclisler gibi Kürtçe üzerindeki yasakların kalkması ve anayasal güvenceye bağlanması"dır. Aslında DTP gerçekte yerel seçimlerde bölücülüğün kalelerini kaybetmekten korkuyor. DTP'nin, elindeki belediyeler bugün, bölücü ve ayrımcılığa hayat veren kalelerdir. Bunların ellerinden kayıp gitmesini felaket olarak görmektedirler. Bu nedenle DTP "Gerçek bölücü biziz!", "Bizden iyi bölücülük yapan yoktur" imajını yaygınlaştırmaya çalışıyor. Bu sayede PKK'nın taban desteğini kaybetmeyeceklerini düşünüyorlar. Gerilim, çatışma ve tahriklerin kendilerine oy getireceğine inandıkları için akla gelen her türlü provokatif eylemin altına imza atmaktadırlar.

DTP kendisini dokunulmaz görüyor!

Ortada Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu var. Bu yasalara göre Türkçe dilinin dışında herhangi bir dille konuşulması hususunda yasak var. Bölücüler ve ayrılıkçılar için yasakların ve suçun önemi yoktur. Onlar ya AB'yi arkasına alarak ya da yasaları değiştirerek haklarında açılan kovuşturmalardan kurtulmaktadır. Kaldı ki, TRT Şeş nasıl ki yasalara rağmen yayına başlamışsa diğer konularda da aynı uygulamalar rahatlıkla devreye sokulabilir. Bunca provokatif eylemin temel nedeni Türkiye'de bölücülerin yasalara karşı bağışıklık kazanmış olmalarıdır. Buna bir de seçim zamanı bölgeden oy devşirmeyi düşünen AKP iktidarının çanak tutması eklenince, DTP artık tahrikte sınır tanımamaktadır.

Türkiye, bölünmeye doğru gidiyormuş! Bu iktidarın umurunda bile değildir.

Özcan Yeniçeri

1954 yılında Gümüşhane'nin Şiran ilçesinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Gümüşhane'de, yüksek tahsilini Ankara'da tamamladı. 1987 yılında Uludağ üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-tüsü'nde Yüksek Lisansını tamamladı. 1991 yılında ise Erciyes üni-versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Yönetim Organizasyon dalında “örgütlerde çatışma ve Yabancılaşmanın önlenmesinde Yönetime Katılmanın Rolü” adlı tezinin kabul edilmesiyle de doktor unvanını aldı.

1998 yılında doçent, 2004 yılında da profesör oldu.

Prof.Dr. özcan Yeniçeri, Niğde üniversitesi'nde çeşitli aralıklarla Kamu Yönetimi Bölüm Başkanlığı, Meslek Yüksek Okulu Mü-dürlüğü, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü yaptı.

1999 yılında Kazakistan'daki Ahmet Yesevi üniversitesi'nde görev aldı. Bu üniversitede “Uluslararası İlişkiler Bölümü”nü kurdu ve bir yıl süreyle de başkanlığını yaptı. 2004 yılında AYSAM (Ahmet Yesevi Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanlığına getirildi. İki yıl bu görevi yapmış olup halen Niğde üniversitesi'ndeki görevine de-vam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri'nin yazdığı eserlerden bazıları şunlardır: Yeniden Türkleşmek, örgütsel Değişmenin Yönetimi, Küre-selleşme Karşısında Milliyetçilik ve Kimlik, Küresel Kıskaç ve Türkçülük, Bilgi Yönetim Stratejileri ve Girişimcilik, Dokunanlar, İtirazlar, Bugünden Yarına Türk Dünyasına Stratejik Bakış, Yönetimde Yeni Yaklaşımlar. ölüler Nefes Almaz (Roman), örgütlerde çatışma ve Yabancılaşma Yönetimi

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 2003 yılı “Prof. Dr. Osman Turan Kültür Araştırmaları” ödülünü almıştır.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, Ortadoğu, Ayyıldız, Millet, Hergün ve Siyaset Ekseni gazetelerinde çeşitli aralıklarla köşe yazarlığı yapmıştır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri ile Milliyetçi Hareket Partisi Ankara milletvekili olmuştur. Ankara Milletvekili Yeniçeri aynı zamanda TBMM Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesidir.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display