Sözcülük ve Gazetecilik?

Yazan  15 Mayıs 2009
Türkiye’de bir takım gazeteciler birlik, bütünlük, beraberlik gibi sözcükleri kullanmamak için özel bir gayret gösteriyor.

Doğal olarak da Türkiye Cumhuriyetini "ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün" olarak gören anlayışa büyük tepki gösteriyorlar. Bunlar Türkiye'nin bütünlüğünü, bir arada yaşaması imkânsız insanların zoraki birlikteliğinin ortaya çıkardığını düşünüyorlar. Cumhuriyetin herkesi "tek tip" kabul eden anlayış üzerine kurulduğunu bu nedenle de yanlış olduğunu sıkça dile getiriyorlar. Bu nedenle bu cenahın kalem erbabı benzerlik, birlik ve ortaklık çağrıştıran söylemlere, demokrasi adına kelimelerde bile düşmanlık ediyorlar.

Türkiye aleyhtarlığı!

Benzerlikleri "tek tipleştirme" olarak niteleyerek reddederken farklılıkları özgürlük olarak kabul ediyor, kutsuyor ve göklere çıkartıyorlar. Bu nedenledir ki, mezhep, dil, etnisite, bölge, sınıf ve cinsiyet gibi doğal farklılıkların birbirine karşıt olgular olarak algılanması için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Aslında bütün bunları, farklılıklara saygı, ötekini hoş görme amacıyla yapmıyorlar. Etle tırnak gibi bir araya gelmiş olan insanların ne denli birbiriyle uzlaşmaz olduğunu kanıtlamak için, bir takım merkezler adına bunu yapıyorlar.

Bu nedenle de bu tür gazeteci ve yazar taifesi Türkiye aleyhine oluşturulmuş ne kadar ecnebi projesi varsa hemen hepsinin bir unsuru haline gelmiş durumdalar. Bunlar bir yandan, ABD'nin ürettiği BOP'nun savunuculuğunu yaparken, diğer yandan AB'nin "etnik ve mezhep" azınlığı projelerine gönüllü destek vermektedir. Ermenistan'ın "soykırım" iddialarına özür dileme kampanyaları düzenleyerek destek veriyorlar. Kıbrıs'ın stratejik önemi olmadığı gerekçesiyle fazlaca önemsenmemesi gerektiğini açıklıyorlar. Kuzey Irak'ta Türkmenlerin çıkarlarını görmezlikten gelirken, Barzani/ABD çıkarlarını her şart altında aslanlar gibi savunuyorlar. Kısacası bu zevat hiçbir milli meselede Türkiye'nin çıkarlarının yanında yer almadığı gibi düşman cephede saf tutanların görüşlerine destek veriyorlar.

İmralı'nın başı, Kandil'in kuyruğu!

Bu nedenle de PKK her sıkıştığında bunlardan bir ekip derhal dağın yolunu tutar. Bir çokları dağdaki eski yoldaşları için sözcülük yapmayı en büyük gazetecilik olarak görürler. Terörist ve bölücüler lehine kavramları çarpıtarak, içini boşaltarak ve eğip bükerek onlara yeni anlamlar yüklerler. Aslında yaptıkları iş; teröristi sempatik göstermek, hain tavırları "insani sorun" olarak pazarlamak ve ülkeyi bölme amaçlı eylemleri barışçıl faaliyet olarak sunmaktır. Bu nedenle de İmralı'da başı, Kandil'de de ise kuyruğu sıkışan PKK'nın sözcülüğünü yapmakta hiçbir sakınca görmezler.

Dağa çıkanları da, stüdyoda buluşan aydın ya da gazeteci kılıklı adamlar da özde aynı şeyi yaparlar. Onlar için Türkiye'nin birliği aleyhine konuşmak "gerçeklerin dile getirilmesi" dir. Terörist istekler lehine propaganda yapmak "sorunlarla yüzleşmek" tir. Ermenistan'ın "soykırım" iddialarını onlar gibi savunmak "Ezberlerin bozulması" , Kıbrıs'ı Rum'a terk etmek "statükodan kurtulmak" tır. Barzani'ye Erbil'de çanak tutmak "barışla buluşmak" , TSK'ya saldırmak 'Engellerin aşılması... Hataların sorgulanması'dır.

Bölücü mihrakların sözcülüğünü yapmakla gerçek gazeteciliğin birbirine taban tabana zıt iki olgu olduğunu bu işle ilgilenen herkes bilir. Sonuçta Hasan Tahsin de gazeteciydi.

Özcan Yeniçeri

1954 yılında Gümüşhane'nin Şiran ilçesinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Gümüşhane'de, yüksek tahsilini Ankara'da tamamladı. 1987 yılında Uludağ üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-tüsü'nde Yüksek Lisansını tamamladı. 1991 yılında ise Erciyes üni-versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Yönetim Organizasyon dalında “örgütlerde çatışma ve Yabancılaşmanın önlenmesinde Yönetime Katılmanın Rolü” adlı tezinin kabul edilmesiyle de doktor unvanını aldı.

1998 yılında doçent, 2004 yılında da profesör oldu.

Prof.Dr. özcan Yeniçeri, Niğde üniversitesi'nde çeşitli aralıklarla Kamu Yönetimi Bölüm Başkanlığı, Meslek Yüksek Okulu Mü-dürlüğü, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü yaptı.

1999 yılında Kazakistan'daki Ahmet Yesevi üniversitesi'nde görev aldı. Bu üniversitede “Uluslararası İlişkiler Bölümü”nü kurdu ve bir yıl süreyle de başkanlığını yaptı. 2004 yılında AYSAM (Ahmet Yesevi Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanlığına getirildi. İki yıl bu görevi yapmış olup halen Niğde üniversitesi'ndeki görevine de-vam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri'nin yazdığı eserlerden bazıları şunlardır: Yeniden Türkleşmek, örgütsel Değişmenin Yönetimi, Küre-selleşme Karşısında Milliyetçilik ve Kimlik, Küresel Kıskaç ve Türkçülük, Bilgi Yönetim Stratejileri ve Girişimcilik, Dokunanlar, İtirazlar, Bugünden Yarına Türk Dünyasına Stratejik Bakış, Yönetimde Yeni Yaklaşımlar. ölüler Nefes Almaz (Roman), örgütlerde çatışma ve Yabancılaşma Yönetimi

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 2003 yılı “Prof. Dr. Osman Turan Kültür Araştırmaları” ödülünü almıştır.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, Ortadoğu, Ayyıldız, Millet, Hergün ve Siyaset Ekseni gazetelerinde çeşitli aralıklarla köşe yazarlığı yapmıştır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri ile Milliyetçi Hareket Partisi Ankara milletvekili olmuştur. Ankara Milletvekili Yeniçeri aynı zamanda TBMM Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesidir.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display