Terörün sivil patronları!

Yazan  06 Mayıs 2009
“Bize terörist derseniz bundan gurur duyarız.”, “Bugün dilimizi tanıdınız yarın topraklarımızın adını tanıyacaksınız.”, “PKK’yı terör örgütü olarak görmüyoruz.”,

"29 Mart seçimlerinde 'Kürdistan'ın sınırlarını belirledik." , "Valiyi buradan alınız. Güvenliği sorun olur.", "Başbakan Van'a gelmesin.", "Sırtımızı Cudi'ye dayadık." Bütün bu söylemler Türkiye Cumhuriyetinin yasalarına göre kurulmuş, ülkenin birliği ve bütünlüğü üzerine yemin etmiş bir siyasi partinin mensuplarına aittir.

Devlet tanımaz, yasa takmaz ve ilke bilmez bu ekip, resmen PKK'nın siyasi uzantısıyız demektedir. Parti binalarını dağda örgütlenmiş eşkıya sürülerine siyasi ve lojistik destek vermek için kullandıkları, yapılan operasyonlarla onlarca kez kanıtlanmıştır. Dağa adam çıkararak, Kürtleri PKK'lılaştırarak, kepenkleri indirterek, araçları yaktırarak sözüm ona siyaset yapmaktadırlar.

Dağdaki teröriste moral, motivasyon ve umut veren bu tür sözde legal siyasi örgütler olduğu sürece terörizmi bitirmek mümkün değildir. Bunca gerçek ortada iken PKK niçin bitirilemiyor? diyenler ya kör, ya da kötü niyetlidir.

Bunlar, dağda vurulan PKK'lıların da, şehit olan Mehmetçiklerin de en azından manevi katilleridir. Bir yandan pişkin pişkin "barış", "diyalog", "anneler ağlamasın", "silahlar sussun" sözlerini ediyorlar, diğer yandan da dağa adam gönderiyor, kentte kepenk kapattırıyor ve halkın araçlarını yaktırıyorlar. Kuzu postuna bürünmüş kurt misali mağdurluk psikolojisini sonuna kadar kullanmayı da ihmal etmiyorlar.

Şimdi de parti üyelerine yani dağla ilişkileri koordine eden ve yönlendirenlere karşı yapılan operasyonları protesto etmek için sözde açlık grevi yapıyorlar. Ardından da "yapılan operasyonlar dağa çıkmayı teşvik eder" diyorlar. Sanki dağa çıkılmasından bir şikâyetleri varmış gibi!

Bunlar parti falan değil terörün sivil patronlarıdır. Bu durumun, anayasal kuruluşlar da farkındadır. Ancak üzerlerine gidilememesinin nedeni AB ve ABD faktörüdür.

Gelelim terörün militan patronlarının durumuna. Onlar PKK'ya karşı oluşan ortamın ciddiyetini kavramış gibiler. Nitekim ta ayaklarına kadar Hasan Cemal, gitmiş, görüşmüş ve onların görüşlerine köşesinde geniş geniş yer vermiş: Osman Öcalan: "Kürt sorunuyla silah ve şiddet arasındaki bağın koparılmasından yana" imiş. "...Ama diyormuş ki: "İşin püf noktası aftır." Adam resmen öldürdüklerimize bakmadan, yaktığımız, yıktığımız ocaklara aldırmadan bizi affedin diyormuş. Eski DEP Genel Başkanı Yaşar Kaya ise "Bu iş artık bitecek. Kürt silahlı ayaklanmasının miadı doldu. Önşartsız silah bırakması en doğru yoldur PKK için" demiş.

Ancak bizim şanlı medyamızda onlarla aynı kanaatte olmayanlar da var. Bunlardan birisi de Etyen Mahçupyan'dır. O, PKK'ya aman ha sakın "silahları bırakmayın" sonra

"sonunuz Ermeniler gibi olur" demeye getiriyor. Gerekçesini de Mahcupyan şöyle açıklıyor. "Bugün PKK'nın silahsızlanmasından söz edenler, Türkiye Devletinin Kürt belleğindeki tarihinin farkında değilmiş gibi davranıyor. PKK mümkün olabildiğince silah bırakmayacaktır, çünkü Kürt toplumu devlete güvenmemektedir. PKK'nın 'siyasallaşması' adı altında Kürtler üzerinde daha da tahakkümcü bir rejimin kurulmayacağının hiçbir garantisi yoktur..." "1909'da Ermeniler silahlarını teslim ettiler... Sonraki günlerde otuz bin kişi katledildi. Bugün Kürtlere PKK'nın silah bırakmasının ne denli 'doğru' olduğunu anlatabilirsiniz..." Bu sözlerin ne anlama geldiğini açıklamaya bilmem gerek var mıdır?

PKK, bitme ve bitirilme aşamasına geldiği her defa, ya içerden ya da dışarıdan Türkiye üzerinde hesapları olanlar tarafından yeniden yeniden üretilmektedir. Bu üretimde, yorgun ve yılgın teröristleri "sakın ha!", "aman ha!" silah bırakmayın diyen, terörün kamufle edilmiş sivil patronlarının rolü büyüktür. Buraya dikkat etmek gerek!

Özcan Yeniçeri

1954 yılında Gümüşhane'nin Şiran ilçesinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Gümüşhane'de, yüksek tahsilini Ankara'da tamamladı. 1987 yılında Uludağ üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-tüsü'nde Yüksek Lisansını tamamladı. 1991 yılında ise Erciyes üni-versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Yönetim Organizasyon dalında “örgütlerde çatışma ve Yabancılaşmanın önlenmesinde Yönetime Katılmanın Rolü” adlı tezinin kabul edilmesiyle de doktor unvanını aldı.

1998 yılında doçent, 2004 yılında da profesör oldu.

Prof.Dr. özcan Yeniçeri, Niğde üniversitesi'nde çeşitli aralıklarla Kamu Yönetimi Bölüm Başkanlığı, Meslek Yüksek Okulu Mü-dürlüğü, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü yaptı.

1999 yılında Kazakistan'daki Ahmet Yesevi üniversitesi'nde görev aldı. Bu üniversitede “Uluslararası İlişkiler Bölümü”nü kurdu ve bir yıl süreyle de başkanlığını yaptı. 2004 yılında AYSAM (Ahmet Yesevi Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanlığına getirildi. İki yıl bu görevi yapmış olup halen Niğde üniversitesi'ndeki görevine de-vam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri'nin yazdığı eserlerden bazıları şunlardır: Yeniden Türkleşmek, örgütsel Değişmenin Yönetimi, Küre-selleşme Karşısında Milliyetçilik ve Kimlik, Küresel Kıskaç ve Türkçülük, Bilgi Yönetim Stratejileri ve Girişimcilik, Dokunanlar, İtirazlar, Bugünden Yarına Türk Dünyasına Stratejik Bakış, Yönetimde Yeni Yaklaşımlar. ölüler Nefes Almaz (Roman), örgütlerde çatışma ve Yabancılaşma Yönetimi

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 2003 yılı “Prof. Dr. Osman Turan Kültür Araştırmaları” ödülünü almıştır.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, Ortadoğu, Ayyıldız, Millet, Hergün ve Siyaset Ekseni gazetelerinde çeşitli aralıklarla köşe yazarlığı yapmıştır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir.

Prof. Dr. özcan Yeniçeri, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri ile Milliyetçi Hareket Partisi Ankara milletvekili olmuştur. Ankara Milletvekili Yeniçeri aynı zamanda TBMM Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesidir.

ÜYE GİRİŞİ

Şifremi unuttum
  1. SON MAKALELER
  2. ÇOK OKUNANLAR

Ergun Mengi   - 07-04-2024

Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı Başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Anatomisi

  II.Mahmut, Vakay-ı Hayriye adıyla, Aksaray-Et Meydanı’ndaki yeniçeri kışlaları top ateşine tutularak 6.000'den fazla yeniçeri öldürülmüş ve isyana katılan yobaz takımı tutuklanmıştır. Askeri kuvveti çok zayıflayan Osmanlı’nın Donanması 1827’de Navarin’de sonra Sinop Limanında yakılınca Osmanlını...

Error: No articles to display